Halkçı, devrimci ve reformcu olmak
1967 yılının Mayıs ayında, o tarihte CHP’nin Genel Sekreteri olan rahmetli Bülent Ecevit, Karadeniz Ereğlisi’ne gelir. Ufak bir balıkçı kasabasından büyük bir sanayi kentine dönüşen ilçede bir konuşma yapar. Konuşmanın özelliği, CHP’yi dönüştürme çabalarının yeni olmadığını ortaya koymasıdır.Nitekim rahmetli Ecevit konuşmasında “CHP; hem Adalet Partisi’ne oy verenlerden hem de CHP’ye veya demokrasiye küsenlerden oy almaya çalışsın diye düşünenler olabilir. Fakat bu düşünceye uygun tutarlı ve başarılı bir politika izlenemez. Çünkü AP’ye giden oylardan çelmek için izlenecek tutum ile küsen oyları kazanmak için izlenecek tutum birbirlerinden yüz seksen derece ayrıdır. Birincisi için izlenecek tutum tavizci olacaktır. Atatürkçülükten taviz verilecektir. 27 Mayıs kötülenecektir. Halkı kurtarmaya değil, halkı aldatmaya çalışacaktır. Birincisi için izlenecek tutum, CHP’yi CHP olmaktan çıkaracaktır. Ama ikincisi, küsen oylardan bir kısmını alabilmek için izlenecek tutum açık sözlülüğe, dürüstlüğe dayanan bir tutum olacaktır. 27 Mayısçı olacaktır. Halkçı olacaktır. Devrimci, reformcu olacaktır. Kısacası biri ortanın iyiden iyiye sağında, öbürü ortanın solunda olacaktır. CHP’nin geleceğine, tarihi ödevine, program ve kimliğine uygun tutum şüphesiz ki ikincisidir” demiştir.CHP, tarihi kimliğine uygun, halkı aldatmayan, dürüst halkçı ve devrimci söylemleriyle 1973 ve 1977 seçimlerinden birinci parti olarak çıkmıştır.Bugün partiyi yönetenlerin ve yönetmeye aday olanların buradan çıkartacağı çok önemli dersler vardır. Dönüşmeyeceksin, tarihin bu partiye yüklediği sorumluluktan sapmayacaksın. Dürüst ve açık sözlü olacaksın. Van’da farklı, Orta Anadolu’da farklı Ege’de ve Trakya’da çok farklı şeyler söylemeyeceksin.Bölücülere yakın olduğu iddia edilen bir te-levizyon kanalında programa katılıp, anayasanın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek ilk üç maddesinin değişebileceğini söyleyip, iki gün sonra da bir başka televizyon programında, ilk dört maddeyi değiştirtmeyiz demeyeceksin.AKP’ye oy veren muhafazakâr çevrelerden oy çelebilmek için şimdi yaptığınız gibi laiklikten taviz vermeyeceksiniz. Tam aksine din ve vicdan özgürlüğünün teminatının laiklik olduğunu savunacaksınız.Televizyona çıkıp, “Allaha şükür oğlumun bedelli parasını verecek (30 bin TL) gücümüz vardı” dedikten iki, üç dakika sonra, aynı programda bu kez “Kızım 80 metrekarelik ev aldı paramız yoktu içini döşeyemedik” demeyeceksin. Ev alımıyla ilgili dedikodular dolaştığı zaman aynen 10. Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer’in yaptığı gibi, bütün para hareketlerini banka kayıtlarıyla ortaya koyacaksın.Bunları yapmadığın sürece dürüstlüğün tartışılır hale gelir.
ATATÜRKÇÜLÜKTEN TAVİZ VERMEYECEKSİNHerhangi bir Batılı devlet ve organizasyonun baskısı ve isteği olmadan yapılan o muhteşem devrimleri inkar etmeyeceksin, tam aksine onlara sonuna kadar sahip çıkacaksın, savunacaksın.Partinin tarihi sana tam bağımsızlığa sahip çıkma ödevini yüklüyor. Birileri istiyor diye bundan taviz vermeyeceksin, birilerinin kuyruğuna takılarak onlara hoş görünmeye yönelik politikalar üretmekten, söylemlerde bulunmaktan vazgeçeceksin.Ürettiğin ekonomi politikaları, halkçı olacak, bütün katmanları kucaklayacak politikalar olmalıdır. Emekliye ikramiye, asgari ücret şu kadar olacak gibi söylemler, palyatif tedbirlerdir, halka dokunan politikalar değildir.Halka dokunan politikalar, geniş halk kesimlerine kalıcı mutluluk vaat eden politikalardır. Senin savunman gereken politikalar, sadaka ekonomisi olmamalı, çevreden merkeze doğru kalkınmayı savunan politikalar olmalıdır.Halkçılık işçinin, köylünün, esnafın, küçük ve orta ölçekli sanayicinin sorunlarıyla ilgilenmekten geçer. Yani başarılı olmak, başkalarına benzemekten, tavizler vermekten değil, özüne dönüp, halkçı, devrimci ve reformcu olmaktan geçer. Ve hepsinden önemlisi ülkenin bölünmez bütünlüğüne sonuna kadar sahip çıkacaksın. Atatürkçülükten taviz vermeyeceksin.