HANGİ CHP -(TAMAM)


Bölücüler, numaralı Cumhuriyetçiler ve Cemaat mensupları büyük bir koro halinde Y-CHP’nin eskisinden farklı olduğunu, değişik söylemler ve açılım içinde bulunduğunu, bunun da ülke demokrasisi için iyi olduğunu dile getirmektedirler.

Y-CHP’den önce, yani ulusalcıların parti yönetiminde bulundukları dönemlerde neler yaptıklarına, ülkeyi nelerden koruduklarına bir göz atarsak, yukarıda saydığım koalisyonun niçin ulusalcılara diş bilediklerini anlarız.

O CHP, Türkiye’yi ABD’nin kuyruğunda Irak Bataklığının içine çekecek olan 1 Mart tezkeresinin TBMM’den geçmemesi için muhteşem bir mücadele vermiştir.

Tezkerenin Mecliste red edilmesinden sonra ABD, kah Türkiye Kuzey Irak’a girerse karşısında ABD Askerini bulacağı tehdidiyle, kah ellerinde tuttukları elma şekeriyle, Türkiye’yi kandırmaya çalışmıştır. O ulusalcı CHP’nin varlığı ve mücadelesi sonucu AKP suçüstü yakalandığı, Türkiye açısından çok onur kırıcı olan, Dubai Sözleşmesini Meclise bile getirememiştir.

Neydi o onur kırıcı Dubai Sözleşmesi: Eylül 2003 te o tarihteki Devlet Bakanı Ali Babacan ile ABD Hazine Bakanı John Snow, Dubai’de buluşarak, Türkiye’nin, Türk Askeri Birlikleri’nin Kuzey Irak’a girmeyeceği güvencesini vermesi karşılığında ya sekiz buçuk milyar dolar kredi ya da bir milyar dolar bağış yapılacaktı. Satılmak veya satın alınmak istenen neydi, Türkiye’nin ülke güvenliği ve onuru idi.

Bu çirkin ve utanç verici antlaşmayı o tarihteki ulusalcıların egemen olduğu CHP’nin ortaya çıkartıp, bununla çok ciddi bir şekilde mücadele etmesi sonucunda AKP hükümeti TBMM’ne getiremediği gibi bu sözleşmeden de dönmek zorunda kalmıştır.

Elbette o günkü CHP öyle davranırdı çünkü yönetiminde terör örgütü avukatları olmadığı gibi, verdiği soru önergesi altına “Dersim” milletvekili diye imza atıp, bir gazetecinin fark edip ikaz etmesi üzerine bir Grup Başkan Vekili’nin müdahalesiyle bundan dönen milletvekilleri de yoktu.

Sadece bunlar mı? Hayır. O tarihteki CHP yönetimlerinin kararlı ve dik duruşları sayesinde Türkiye’nin Kıbrıs Rum Yönetimini tanıması anlamına gelecek olan “Ankara Antlaşması’na ek Kıbrıs Protokolü” AKP Hükümeti tarafından Meclise getirilememiştir.

Bir başka büyük ayıp olan, “Düveli Muazzamanın” diretmesiyle AKP’ye imzalattırılan Ermeni Protokolleri yine o, bugün gözden düşürülmeye çalışan ulusalcı CHP tarafından Meclise getirilmesi engellenmiştir.

O dönemde, yani ulusalcıların egemen olduğu CHP yönetimleri hukuka ve Anayasa’ya aykırı onlarca Kanunu Anayasa Mahkemesine götürerek iptal ettirmiştir.

İşte sadece bir anda aklımıza geldiği için bu saydıklarımız bile başta ABD, AB ve onların Türkiye’deki uzantılarını çok rahatsız etmiştir.

Bakın CİA ajanı Graham Füllerin söyledikleri ile bugün Kemalizm’e yurt içinden saldıranların söyledikleri nasıl örtüşmektedir. CİA Ajanın iddiasına göre “Türkiye’nin sorunu Atatürkçülükten kaynaklanıyordu ve Türkiye’de Atatürk Felsefesi yıkılırsa, rejim ve tek devlet yapısının da bozulacağını çok iyi biliyordu. ‘Homojen bir ulus kurma kaygısı içindeki Kemalist Devlet, Türkler dışında hiçbir kimliği tanımamak üzere kurulmuştur’ diyordu”

Bu söylem bir CİA Ajanın söylemi, elimizi vicdanımıza koyup düşünelim. Soros’un çocukları ve belli imtiyaz sahibi üniversite hocaları da aynı şeyleri söylemiyorlar mı?

Ulusalcıların görevde olduğu bir CHP söz konusu olsa idi, ülkenin güvenliğini ve komşu bir devlete karşı düşmanca bir tutum olan ve zamanında Çek ve Polonya halklarının tepki göstermesi ve Rusya’nın da tavır koyması nedeniyle Çek Cumhuriyetine ve Polonya’ya yerleştirilemeyen Füze Kalkanı Türkiye’ye yerleştirilebilinirmiydi.

İşte Türkiye Cumhuriyeti’nin çimentosu olan laiklik prensibi ve hiçbir ırka dayanmayan tamamıyla bir ulus devlet yaratmanın gereği olan Atatürk Milliyetçiliği bu nedenlerle örseleniyor ve ulusalcı bir CHP istenilmiyor.

Maalesef Atatürk’ün en büyük eserim dediği Cumhuriyet Halk Partisi’nin bugünkü yöneticileri de bazı tutum ve davranışlarıyla da buna yardımcı oluyorlar.