Hangi ekonomi?
İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana kapitalist-sosyalist ekonomi tartışması yapıla gelmiştir. Ancak, günümüzde 1980'lerden başlayıp, 1990 sonrası demir perdenin yıkılmasından sonraki dönemde şekillenen, farklı bir piyasa ekonomisi yaşanmaktadır. Kapitalist düzen, kürselleşme ile birkaç ülke dışında tüm dünya da benzerlik kazanmıştır. Her TV kanalında, her gazete de mutlaka bir ekonomi programı veya sayfası vardır. Bu haber ve yazıların, sunucuları-yazarları ve rakamlar dışında birbirine benzediği bilmem dikkatinizi çekti mi? Belirli kalıpta, benzer şeyler sürekli tekrarlanmaktadır. Bu bilgiler, sokaktaki sade vatandaş için fazla anlaşılır olmadığı gibi önemli de değildir. Bilmem ne indeksi ne olmuş, ABD Federal Bankası ne demiş, Yunanistan'ın kredi notu negatif olmuş, altının onsu artmış vb. haberler hafızalara kazınır şekilde tekrarlanmaktadır. İşte vatandaşı ilgilendirmeyen bu bilgilerin kaynaklandığı ekonomiye finans ekonomisi (kâğıda dayalı ekonomi vb.) gibi isimler verilmektedir.
Reel ekonomi
Sade vatandaşları ilgilendiren ise aş ve iştir. Vatandaş için önemli olan; barınma, beslenme, giyinme ihtiyaçlarını giderecek mal ve hizmetlerin fiyatları ve bunları karşılayacak yeterli bir gelire sahip olmaktır. İşte bu konularla ilgili ekonomi ise reel ekonomidir. Reel ekonomi, üretim kaynaklarını kullanır, katma değer yaratır, istihdam sağlar, insanların gereksinimi olan malları üretir vb. Aslında bu iki ekonomi birbiriyle yakından ilgilidir. Finans ekonomisi reel ekonomiye dayanır. Başlangıcı masumdur. Reel ekonomiye kaynak yaratmak, sermayeyi üretime aktarmak gibi gerekçeleri vardır. Ancak maalesef gerçekler böyle değildir. Finans veya kâğıda dayalı ekonomi o kadar büyümüştür ki, artık ekonomi olarak bu konuşulmaktadır. Finans ekonomisi tamamıyla spekülatif amaçlı bir yapıya kavuşmuştur. Bu para ve finans dünyası eşi görülmemiş şekilde gelir ve karlara sahip olurken, daha da önemlisi politik güç de elde etmektedir.
Yaşanan ekonomi
Piyasa ekonomisinin temel aracı olan fiyatı arz ve talep değil, reel ekonomiye bağlı kâğıtların arz ve talebi belirler olmuştur. Buğdayı örnek alarak konuyu daha açık hale getirmeye çalışalım. Buğday insan gereksinimi için önemli bir üründür. Buğdayın depolama olanakları olmakla birlikte, buğday üretimi de diğer tarımsal ürünler gibi doğa koşullarına bağlıdır. Uygun hava koşulları olmadığı zaman, buğday arzının düşmesi, fiyatların yükselmesi, aksi durumda da tam tersi olması beklenir. Ancak durum böyle midir? Başlangıçta iyi amaçla başlatılan, çiftçinin ihtiyacı olan nakdi sağlamak amacıyla belirli ödeme karşılığı ürününü hasat etmeden satması şeklindeki uygulamayı, finans ekonomisi yaratıcıları ve kullanıcıları kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya başlamışlardır. Buğday ürünü hasat olmadan kâğıda bağlanmış ve bu kâğıtların alınıp satıldığı sistem ve mekanizmalar (borsalar) yaratılmıştır. Nasıl mı? Örneğin Momagri'ye (Tarım İçin Dünya Örgütü) göre, dünyaca ünlü borsalardan olan Chicago Borsasında 2012 yılında alınıp satılan kâğıda dayalı buğday satış hacmi dünya buğday üretim değerinin 46 katıdır. Bu kâğıtların sadece yüzde 20 kadarı borsada satılmaktadır. Kâğıt satışlarının yüzde 80'i ise standart borsa dışı ticaret (over-the-counter) olarak ifade edilen yolla yapılmaktadır. Bu miktar da dikkate alındığında ticaret hacmi dünya buğday üretim değerinin 200 katı olmaktadır. Tamamıyla spekülatif amaçlı, ve amacı parayla para kazanmak olan bu alış verişlerin az sayıda kişi veya firma tarafından yapıldığını da belirtmek gerekir. Buradan da çok açıkça anlaşılacağı gibi, dünya buğday fiyatlarını belirleyen ne hava koşulları ne de çok sayıdaki üretici ve tüketici olmayıp az sayıdaki spekülatördür.
Dünyada buğday gibi temel tarımsal ürünler yanında, petrol, altın, demir, bakır gibi önemli kaynaklar için sistem aynıdır. Benzer şekilde, devlet borçlanma tahvilleri, şirket ortaklık senetleri ve borçlanma tahvilleri (menkul kıymetler olarak bilinen) yine spekülatörlerin kontrolü altındadır. Kapitalizmin, açıklanan şekilde finansal ekonomiye dönüşmesi, son yıllarda yaşanan ekonomik krizlerin en önemli nedenidir.
Bu önemli konuyu tek bir makale de açıklamanın güçlüğü ortadadır. Gelecek makalelerde konuyu tekrar ele alma umuduyla, okuyuculara emekten yana, sağlıklı ve iyi işleyen bir reel ekonominin başlangıcı olacak yeni bir yıl dilerim.