Haseke 75 gündür susuz

Zaman içinde, tamamen uyulmasa da, savaşların bile bir ahlaki prensibi olmuştur. Esir aldığınız askere, girip kontrol altına aldığınız bölgelere ve orada yaşayan ahaliye nasıl davranmanız gerektiğini belirten kurallar vardır. İzinsiz evlere, bağlara girmemek, size ait olmayanı yağmalamamak, esirlere işkence yapmamak, başta kadın, çocuk ve yaşlılar olmak üzere sivillere acımasız davranmamak ve tecavüzden uzak durmak, başta su olmak üzere en temel gıda ihtiyaçlarını esirgememek temel kuraldır. Kâğıt üzerinde yazılı olan bu kuralların ne kadarının uygulanabildiği tartışılır. Savaş koşullarında, terör saldırıları esnasında, sevdiklerini kaybeden asker veya sivillerin o psikolojik haliyetiyle nasıl davranacağını ve ne korkunç cürümler işleyebileceğini kestirmek zordur. Bölgemizin maruz kaldığı Emperyalist işgal ve terör savaşlarının bir sebebi de sudur. Su, bir etkili işkence, cezalandırma ve terör aracı olarak kullanılmış ve kullanılmaktadır. Âlemin tüm toplumlarında, düşman olarak telakki ettiğiniz veya iradesini kırmak istediğiniz kişi veya orduların hatıralarında su ile ilgili hikâyeler vardır. Su ile yapılan işkencelere maruz kalmışların paylaşımları ve uzman hekimlerin raporlarında hayat ve şifa kaynağı olan bu maddenin insan üzerinde yarattığı tahribatların korkunçluğu anlatılır.

GOLAN İŞGALİNİN SEBEBİ

Suriye su sebebiyle birçok saldırı ve işgale maruz kaldı. Su üzerinden iradesi teslim alınmak, cezalandırılmak istendi. Su üzerinden şantaja maruz kaldı. Zengin su kaynakları ile maruf Golan (Colan veya Jolan) bölgesi İsrail tarafından bu sebeple de işgal edildi. Suyun bolluğu ve tarıma kazandırdığı bereket sayesinde İsrail’in hedefinde olmuştur. 1967’de bu devasa bölgeyi işgal eden İsrail işe bölgedeki ahaliyi göçe zorlamakla başlamış. Ardından eski köy ve kasabaları tamamen imha etmiş. İthal edilen binlerce Yahudi yerleşimci için yeni siteler inşa etmiş. Gelenler devletin kolhoz tipi kooperatiflerinde ziraat faaliyetlerinde bulunmuş veyahut buraya yerleşen ailelere toprak dağıtarak yeni tarım alanları açmış. Bu sayede bölgenin demografik yapısı değiştirilmiş. İsrail (Filistin), Lübnan, Ürdün ile sınırı olan Suriye Golan bölgesi 1800 kilometre kare büyüklüğündedir. Yalova’nın takriben üç katı, Kilis’in 1,5 katıdır. Golan iki önemli nehrin ve birçok kola ayrılmış mahallî yeraltı su kaynaklarıyla beslenen nehirlerin coğrafyasıdır.

İSRAİL’İN SU HIRSIZLIĞI

Lübnan-Suriye topraklarında yer alan Şeyh Dağları bu nehirleri besleyen karların zirvelerinden eksik olmadığı dağlardır. Zaten bu sebeple ak-sakallı veya ak-saçlı anlamına gelen Şeyh ismi uygun görülmüştür. 251 kilometre uzunluğundaki Ürdün Nehri Suriye Golan coğrafyasının en büyük ve en uzun nehridir. Bu sebeple “Golan Bölgesi” tabiri yerine “Golan Tepeleri” kavramının tercih edilmesi psikolojik bir operasyondur. Bölgenin önemsiz birkaç tepeden ibaret olduğu algısı yaratılmaktadır. Bu bölgeyi çok önemli kılan sadece stratejik askeri konumu değil, özellikle sudur.  BM raporlarında yer alan bilgilere binaen, İsrail bu suyu tamamen kendi kontrolüne almak için doğal su güzergâhına müdahale ederek değiştirmek istemiş. Suriye, Yarmuk Vadisi ve çevresini besleyen yer altı sularını kesmek ve kendi bölgesine aktarmak için çok güçlü devasa pompalarla suyu vakumlamaya çalışmış. 

SATIN ALINAMAYAN DÜRZİLER

İsrail işgalinden sonra Golan bölgesinde kalan beş Dürzi yerleşim birimi var. Filistin’de Lübnan ve Suriye üzerinden giden Dürziler var. Filistin üzerinde 1948’de İsrail devleti kurulunca özellikle iç kesimlerde yaşayan veya Lübnan’dan giden bu Dürziler, ekonomik ve seyahat imkânlarından yararlanmak amacıyla İsrail vatandaşı olmayı kabul eder. İsrail ordusunda görev yapan Dürzilerden “Golan Birliği” adıyla bir askeri birlik var. Özellikle Filistin ve Arap Dünyasında bu birliğin özel kuvvetleri operasyonlarda ve istihbarat faaliyetlerinde etkili kullanılmaktadır. Ancak buna mukabil İsrail’e teslim olmayı reddeden, vatandaşlığını kabul etmeyen İsrail işgaline karşı 1967’den beri siyasi ve silahlı mücadele veren Golan bölgesinde Dürziler var. Suriye vatandaşı kalmayı, Suriye bayrağı altında yaşamayı seçmiş, İsrail’in mahalli ve yabancı ülkelerde sunduğu eğitim ve ekonomik imtiyazları (rüşveti) reddetmiş. Bu sebeple, polis baskısı, hapis tehdidi, işkence, suyunu kesme, aşını elinde alma en temel üretimi olan dünyaca meşhur elmasına uyguladığı abluka ve ambargoya rağmen, üniversite eğitimi için Suriye’ye giden öğrencilerin yılda sadece bir kez BM denetiminde ailesini ziyaret etme hakkını elinden alan, Suriye’ye evlenenlerin bir daha doğum büyüdüğü Golan’daki evine, ailesine geri dönmeyi yasaklayan uygulamalara rağmen, su ile, gıda ile, para pul ile rüşvet ile şantaj ile İsrail iradesine teslim olmamış Dürziler de var.

HASEKE’DE SU PAYLAŞIMI

Bu hatırlatmayı bugün Suriye’nin Kuzey Yıldızı Haseke ili ve vilayetinin yaşadıklarıyla kıyaslamak için yaptım. Bu bölgede üç ana kuvvet var. Batısı ve güneyinde TSK ve Türkiye’nin kontrolünde hareket eden, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve birçok küçük silahlı örgüt mevcut. Vilayetin merkezinin çevresinde ABD ve güdümünde çalışan SDG/PKK/YPG var. Bu kuvvetlere karşısında konumlanmış Suriye ordusu ve mahalli milis kuvvetleri var. Ayrıca birçok noktada Suriye ordusu ve TSK ile ortak devriyeler yapan Rus kuvvetleri ve ona bağlı milis kuvvetleri devrede. Biraz geride Halep-Rakka arasında kalan bölgede İran ve ona bağlı milis kuvvetleri mevcut. Suriye içinden en uzun akan nehir Fırat’tır. Aynı şekilde Türkiye’den gelen Dicle Nehri de kıyasla 5 kilometre gibi kısa bir akıştan sonra Irak’a giriş yapar. Bu iki nehir üzerindeki en önemli barajlar ve göletler Fırat üzerindedir. Bölgeyi tatlı su ile besleyen en önemli hayat kaynağıdır. ÖSO barajlara giden bu suyun kapaklarını ve güzergâhlarını kontrol ederken, PKK bu suyu pompalayan ve barajlardaki suyu boşaltan elektrik jeneratörlerini kontrol ediyor.

İNSANİ BİR FELAKET YAŞANIYOR

Haseke ilinde 1 milyon insan var. Bu ile 75 gündür su verilmiyor. Tifo ve veba yaygınlaşmış durumda. Ölüm vakaları artıyor. Paslanmış demir sarnıçlarla arıtılmamış kaynağı belli olmayan su hastalık saçıyor. İhtiyaç fırsatçıları yüzünden bu kirli, içilmesi sakıncalı suyu, yemek pişirmek ve temizlenmek için kullanmak isteyenler bir galon başına en az 15.000 Suriye lirası (maaşının üçte biri) ödemek zorunda. Su mafyası, terör örgütleri arasında süren su savaşları sebebiyle Haseke insani bir felaket ve dram yaşıyor. Uluslararası yardım kuruluşları, Kızılay, İHA Haseke ilinde yok. Abluka ve ambargo altında olan ilin sakinleri tüm bu baskılara, tehditlere, ölümlere ve şantajlara rağmen Suriye devleti ve bayrağından taviz vermiyor. Ordusu yanında ili kontrol altına almaya çalışanlara karşı direniyor. Bu sebeple her iki örgüt tarafından cezalandırılıyor. Esas hedef suyu keserek, çocukları, kadınlar, yaşlıları sudan mahrum bırakarak, açlıkla terbiye ederek, eli silah tutan gençlerin iradesini kırarak bölgeye hâkimiyet sağlamak.

SUSUZLARA UZATILMAYAN YARDIM ELİ

Bölgeyi boşaltmak için süren demografik yapıyı değiştirme faaliyetleri sekteye uğrayınca daha çok baskı ve susuz-aç bırakma eylemleri devreye giriyor. ABD ve şürekâsı etnik bölücü terör örgütleri ile dinci bölücü terör örgütlerinin tüm insani kuralları çiğnemeleri, İsrail’i örnek almaları normaldir. Ama ve lakin bu tabloyu, Haseke’deki insanlık dramını görmeyen, yazmayan bizim medyaya ne demeli? 75 gündür 1 milyon insanın sudan mahrum bırakıldıklarını hükümetimiz duymadı mı? Bu insanların suya, temel gıda ihtiyaçlarına kavuşmaları için harekete geçmeyen siyasi yetkililerin konudan haberleri mi yok? Yoksa büyük bir facia var demektir. Varsa ve sorunu çözmek için sahada kontrol ettikleri örgüte müdahalede bulunmuyorlarsa, hükümet kurumların bu yardımları hemen ulaştırmak için Suriye ve Rusya ile görüşülmüyorsa insanlığınız bitmiş demektir. İnşallah Rabbim, başka çocukların susuzluğuna sessiz ve işlevsiz kalan otoriteleri ve çocuklarını su ile imtihan etmesin.