Haşim Kılıç’a övgüler yağdıranlar
Geçtiğimiz cuma günü Anayasa Mahkemesi’nin 52. Kuruluş Yıldönümü’nde Haşim Kılıç’ın siyasi vurgular taşıyan konuşması, “Düşmanımın düşmanı dostumdur” diyenlerin alkışlarıyla karşılandı.
Anayasa Mahkemesi’nin kararları genellikle siyasi sonuçlar doğurur.
Bu nitelikleri itibariyle de zaman zaman siyasetçiler tarafından eleştirilere muhatap olurlar.
Siyasetçilerin yaptıkları bu tip, “eleştirilere” sataşmalara ciddi bir Anayasa Mahkemesi Başkanı cevap vermez.
Başbakan’ın, geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi’nin bir kısım kararlarıyla ilgili olarak, “deli saçması” olarak nitelenebilecek eleştirileri, Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken öne çıkmak arzusuyla yanıp tutuşan Haşim Kılıç tarafından fırsat olarak değerlendirilmiş olmalı ki; kendisiyle polemiğe girdi.
Tabii bu ortamı yaratan Başbakan’ın mahkemenin kararları ile ilgili olarak yaptığı yersiz ve saygısızca konuşmalardı.
ABD Büyükelçisi’ne CHP’yi şikayet etmişti
Haşim Kılıç’ın, Başbakan’ın açıklamalarına, cevap niteliğindeki sert söylemi, bir kısım sığ, balık hafızalı politikacılar tarafından da alkışlarla karşılandı.
Alkışladıkları, methiyeler düzdükleri Haşim Kılıç’a geçmişteki davranışlarına bakarak bugün güven duyulabilinir mi?
Bu Haşim Kılıç değil midir, İslami Büyük Doğu Akıncılar Cephesi’nin (İBDA-C) üyesi olan ve bugünde tarikatçı kimliği ortalara dökülen.
Bu Haşim Kılıç değil midir, 2003 yılında daha Anayasa Mahkemesi’nin düz bir üyesiyken ABD Büyükelçiliğinde “... CHP kendi problemleriyle uğraşıyor. CHP ilkesiz, olaylardan uzak bir görüntü çiziyor. Haset ederek, elleri titreyerek bunların ileri demokrasi olduğunu kabul ediyor ama CHP’nin tek görevi, AKP’nin yaptığı her şeyi reddetmek. Bu seçmenleri kaçırıyor” diyerek, ana muhalefet partisini haddini ve hududunu aşarak suçlayan.
Yine 2010 tarihinde bu kez Anayasa Mahkemesi Başkanı sıfatıyla ABD Büyükelçisi’ne, Büyükelçi’nin makamında, mahkeme de görülmüş davalarla ilgili bilgi “ARZ EDEN.”
Bu Haşim Kılıç değil midir, yüksek mahkemedeki bütün oylamalarda laiklik karşıtı oy kullanan. Örneğin Tevhidi Tedrisat Kanunu ayaklar altına alan 4+4+4 eğitim kanunun anayasaya aykırılığına red oyu kullanan.
Yargı bağımsızlığını yok eden yasalar önüne geldiği zaman bunların Anayasa’ya aykırı olmadığı yolunda oy kullanan.
Bu Haşim Kılıç değil midir, Cumhuriyetin kazanımlarını sosyolojik travma olarak niteleyen.
Bu “90 yıllık travmadan” kastı, konuşmasında hiç yer vermediği laiklik ise, o koruyacağına yemin ettiği, bu nedenle korumakla yükümlü olduğu Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve onun dayandığı temel ilkelerin, laiklik olmadan hiçbir mana ifade etmeyeceğini görmezden gelen.
Cumhuriyetin en önemli kazanımı olan laiklik göz ardı edilirse, ne demokrasi ve ne de hukuk devletinin kalmayacağını bilir Haşim Kılıç.
Haşim Kılıç’a, hiç düşünmeden övgüler yağdıran siyasetçiler, saygın olabilmenin ön koşulu tutarlı olabilmektir.
Laiklik ve Atatürk karşıtı
Laiklik kelimesini ağzına almadan yapılmış bir konuşmayı, sırf Tayyip Erdoğan’ı “hırpaladığı için alkışlamak”, ana muhalefet partisini ABD Büyükelçisine şikayet eden, “yargıç niteliği olmayan” bu şahsı, “düşmanımın düşmanı, dostumdur” diye düşünerek, bugün desteklemek alkışlamak, büyük bir tutarsızlıktır.
Diğer bir deyişle dürüstlüğe değer vermeyen Makyevelist bir anlayıştır.
Bu şahsın laiklik ve Atatürk karşıtı olduğu tartışmasızdır.
Tabii Atatürk ve laiklik karşıtı olanlarla iş tutmak,dağarcığında söylenecek 3 cümlesi olmayan, günü kurtarmayı siyaset yapmak zanneden bazı sığ siyasetçiler için, bir tarz, bir yol olabilir.
Ama bu doğru bir davranış, doğru bir duruş değildir.
Bunun sonuçları, Haşim Kılıç’ın Ana Muhalefet Partisi’ni şikayet ederken kullandığı sözcükle, “seçmenleri kaçırır”, sizi güvenilmez kılar.