Hastalıkla barışmak

Bir kitapta idrar kanalına düşmüş böbrek taşıyla sohbet eden bir hastanın hikayesini okumuştum. Adam merdivene oturup, “Bak taş kardeşim” demiş “Yarın önemli bir işim var o yüzden bu gece iyi uyumam lazım. Lütfen canımı yakma.” Taş sıkı bir ağrı atağıyla cevap vermiş, hasta birkaç kez derin nefes alıp gevşemeye çalışmış sonra devam etmiş. “Her ne kadar canımı yaksan da benim çocuğum sayılırsın, seni seviyorum ama sen de biraz anlayışlı ol lütfen canımı yakma.”

Sonra ne olmuş?

Gece olmadan taş kendiliğinden düşmüş, hem de hastanın canını yakmadan...

Hikayenin -biraz abartı da olsa- doğru bir yanı var. İster eşiniz, ister patronunuz ister böbreğinizdeki taş olsun birine karşı öfke duymak, kavga etmek tüm vücudunuzun kasılmasına neden olur. Baş ağrısı başlar, ense, sırt, karın ağrılarınız artar.

Öfke, korku, “bu taş neden beni buldu- şimdi ağrıdan öleceğim” duygusu idrar yolu kanalındaki spazmın artmasına neden olabilir, tam aksine hastanın yaptığı gibi dostça, barışçı yaklaşımlar kasların gevşemesini sağlar ve idrar yolu kanalını gevşeterek taşın düşmesini sağlamış olabilir.

Dostlarım, hemen hepimizin ama küçük ama büyük bir sağlık sorunu var. Hepimizin diyorum çünkü Lancet dergisinde yayınlanan geniş kapsamlı bir araştırmaya göre dünya yüzünde sadece yirmi insandan biri sağlıklı (1). Çalışma, dünya nüfusunun % 95'inde en az bir hastalık olduğunu gösteriyor. Yalnız bu kadar değil, üç kişiden birinde birden fazla rahatsızlık var. En sık görülen hastalıklar: bel ağrısı, depresyon, demir eksikliği anemisi, boyun ağrısı ve yaşlılığa bağlı işitme kaybı.

Tüm bunları –bazı hastalarım gibi- sağlık sorunlarınız var diye karaları bağlayıp depresyona girmeyin diye yazdım. Sağlık da hastalık da biz canlılar için. Sizden daha kötü durumda olanlar olduğunu hiçbir zaman unutmayın. Önemli olan hangi hastalıkla mücadele edeceğimizi hangisiyle barışıp el sıkışacağımızı bilmek, üretme, yardımlaşma arzusunu, yaşama sevincini kaybetmeden hayata devam etmektir.

(1) http://thelancet.com/gbd