Hatice Kurt

Hatice Kurt’u tanıyor musunuz? Fotoğrafını gördünüz. Gördünüz çünkü herkes onun sokak ortasında, yere serilmiş, cansız bedenini paylaştı. Biz de o hataya düştük.

Hatice Kurt geçtiğimiz hafta bugün, Rize’de cadde üzerinde, boşandığı erkek tarafından, sosyal medya hesabı açtığı ve fotoğrafını paylaştığı bahanesiyle silahla vurularak öldürüldü. Hikâyesi böyle… Özü ise; Hatice Kurt kadın olduğu için öldürüldü!

ŞİDDET VE KADINA YÖNELİK ŞİDDET

Adalet Bakanlığı’nın sitesinden alınan resmi tanımlamalara göre şiddet; bireyin fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik yönden zarar görmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren fiziksel, cinsel, psikolojik ya da ekonomik her türlü tutum ve davranıştır. Kadına yönelik şiddet ise; kadınlara yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen, cinsiyete dayalı bir ayrımcılıkla kadının insan hakları ihlaline yol açan her türlü tutum ve davranıştır.

Şiddetin geri dönüşü olmayan son basamağı cinayettir. Kadın cinayeti de bir kadının öldürülmesi değil, kadınların kadın olduğu için öldürülmesidir. Peki, nedir kadın olmak?

TOPLUMSAL CİNSİYET

Ünlü Fransız feminist Simone de Beauvoir İkinci Cins adlı kitabına “Kadın doğulmaz, kadın olunur” sözleriyle başlıyor. Kadınlığın biyolojik değil toplumsal ve tarihsel yönüne dikkat çekiyor. Kadınlar aleyhine gelişen ve ataerkil kültürü yaratan süreci tanımlıyor.

Birinci dalga kadın hareketi pek çok ülkede kadınların eğitim hakkı, çalışma hakkı ve oy hakkını kazanması ile sonuçlanmıştır. Kadın hareketinin ikinci aşamasında ise toplumsal cinsiyet eşitsizliği kavramı kadın mücadelesinin gündemine girmiş ve hayatın her alanında var olma kavgası belirginleşmiştir. Toplumsal cinsiyet, toplum tarafından kadına ve erkeğe yüklenen cinsiyet rollerini ifade eder. Cinsiyet kimliği hakkındaki anlayışlar küçük yaşlarda şekillenmeye başlar. Toplumsal cinsiyet kalıplarına dair örnekleri elimize verilen oyuncaklardan itibaren görmeye ve bunları kabullenmeye başlarız. İlerleyen yıllarda ise bu kabullenişler; kadınların eğitim ve çalışma hayatına yeterince katılamaması, karar verici mekanizmalarda temsil edilmemesi, ev içi sorumluluklarla başa çıkamaması, bilimde/sporda/sanatta güçlükle yükselmesi olarak karşımıza çıkar. En ağır sonuçlarından biri de şiddettir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği; erkeklerin baskın olduğu, kadınların ikincil konuma itildiği eşit olmayan güç ilişkilerini içermektedir. Eşit olmayan güç ve egemenlik ilişkileri beraberinde şiddeti getirmektedir. Toplumun cinslere yüklediği roller kadını değersizleştirmekte, toplumdan soyutlamakta, erkeği saldırganlaştırmakta, kadına da erkeğe de zarar vermektedir.

Bunları şunun için vurguluyoruz: Toplumsal cinsiyet, zaman içerisinde ve kültürel olarak yapılanmıştır, doğuştan değildir ve değişebilir. Eşitsizliklerin toplum tarafından üretildiğini bilmek yıkılabileceğini de bilmektir.

KATİL KİM?

Hatice Kurt cinayetinin suçlusu yalnızca eline silahı alan Ali Rıza Havuz değildir. Bir kadının ahlakını sosyal medya hesabı açıp fotoğraf paylaştığı için sorgulatan, kadınlara sahip olunabileceğini düşündüren, saygıyı ve sevgiyi tüketen, bireycileştiren, insan hayatını ve insan olmayı önemsizleştiren kültürel yapı suçlunun ta kendisidir. Bu yapı; emperyalist-kapitalist ve feodal karaktere sahiptir. Kadına şiddetle mücadeleyi “yeni bir toplum ve yeni bir insan modeli” yaratma mücadelesi olarak görmeyen, sistemi ıskalayan, sorumluluk almaktan kaçan, topu sürekli başkasına atan, kendi hayatında bile eşitliği içselleştiremeyen herkes suç ortağıdır.

FİLM ÖNERİSİ

Başarılı bir kadın avukatın “başarılı bir kadın avukat olma” mücadelesini anlatan “On The Basis Of Sex (Eşitlik Savaşçısı)” filmini izlemenizi öneririz. Karantina günlerine direnç ve umut katması dileğiyle.