Hayyam

Mesdîyim. Olmuşum zilzurna, lütfûyla meyin,
Toprağın efsûnuyla çıkmışım göklerin huzuruna,
Ama eğilmem, eğilse de önümde arşı alem.
Düşmanım Zaloğlu Rüstem olsa baş eğmem,
Eğerim başımı ben meyhane masasına.
Çarkıfelek mal aktarır alçakların kasasına,
Benim gönül kasamsa ağzına dek taş doludur,
Öksürdükçe yepyeni Zühreler sıçrar asumana.
Çünkü özgürce bir nefes için canımı rehin vermişim,
Miras bırakmışım kafatasımı torunum Hafız’a,
Şiraz’ın acıya batmış şafağını çeksin o da kafasına.
Neşe gömleğimizi yırtmak isteyen biri mi var?
Adam olmayanların masasında eğreti oturanlar,
Toprak bir testiye tutunamadan toprağı boyladılar.
Hangi sefildir, devirecekmiş yoksul soframı?
Her şeyimi o sofraya koymuşum ben: Şarabımı, aşkımı
Yüreğimi, cânımı, neyim var neyim yoksa.
Ey elimden mey kadehini almak isteyen gafil,
Ya dökülse yere, maazallah Basra’yı basar,
Semerkant içse bir katresini, başlar zelzele.
Yine de dimdik yürürüm ben, dikleşirim her içişte!
Feleğin oyunuyla ayağım kaysa, sarılırım yine kadehe.
Akşamsefası gibi gün açınca kapanır kollarım,
Ama, kırık testime el uzatırsan, Cemşîd gibi kalkarım:
Ne kimseyi görür gözüm, ne babamı tanırım:
Yazılır bir daha Şahnamesi gülistanda akan kanın.

Not: Doğu bilgeliğinin sanat ve hoşgörü güneşi, insanlığın büyük şairi Ömer Hayyam’ın 880 yıl önce yazdığı bir şiirini anımsattığı için 2012’nin Haçlı İrtica Mahkemeleri (HİM) tarafından yargılanan, Türkiye’mizin onuru Fazıl Say’ın büyük emeğine hayranlıkla.