Hazin Serüven 'Avrupa Birliği, TReksit ve Almanya'

Özel nedenlerle uzunca aradan sonra, bugünkü ilk yazımla siz değerli okurlara yeniden merhaba.
Konumuz: TReksit; Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin bitirilmesi, Berlin’in “ayrıcalıklı ikili ilişkiler” hedefi. 24 Eylül’de yapılan genel seçimlerden sonra bir türlü hükümet kuramayan Almanya’da siyasi bunalım sürüyor. Türkiye’deki”istikşafi müzakerleri” aratmayan koalisyon pazarlıkları “sondaj görüşmeleri” adı altında uzadıkça uzarken, Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in bayram seyran demeyip, Noel tatilinin ikinci gününde “Türkiye-AB ilişkilerinde alternatif yol” arayışını dillendirmesinden Alman devletinin konuyu gündemin üst sıralarına taşıdığı anlaşılıyor. “Brexit’in” Türkiye ve Ukrayna ile ilişkilerde “örnek model” oluşturmak üzere “akıllıca” yönetilmesi gerektiği vurgusu, Berlin’in Brexit sonrası “atılım stratejisine”odaklandığına işaret ediyor. Avrupa’nın ikinci büyük ekonomisi İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılma sürecini kendi lehine şekillendirip güçlenerek çıkacak olan Berlin, Brexit’le yapılan tecrübelerin daha şimdiden Ukrayna ve Türkiye’ye de uygulanmasını tasarlıyor. Dünyanın üçüncü büyük silah ihracatçısı Almanya nüfuzunu Doğu Avrupa ve stratejik kilit konumdaki Türkiye coğrafyasında olabildiğince artırmak istiyor.
İkinci büyük ekonomi İngiltere’nin çekilmesiyle Avrupa’da direksiyonu tamamiyle eline geçiren Almanya’nın hakimiyet alanlarındaki çıkarlarını kalıcılaştırma amaçlı Türkiye gibi ülkeleri kendine bağlamak için hazırlık yaptığı anlaşılıyor. Avrupa’nın kudretli emperyalist gücü Almanya’nın dudak uçuklatan bütçe ve dış ticaret fazlasıyla ekonomik zorluklarla boğuşan Türkiye’de bu hedefine ulaşması pek mümkün görünüyor.
Nitekim, Türkiye’nin iç çekişmeler ve KHK’larla “yönetilemeyen ülke” mecrasına girdiği, ekonomisinin “çöktüğü” kanaati ağır basıyor. Merkez Alman medyasında haftalardır, Türkiye’nin Almanya’dan gelecek “ekonomik” yardımlara ihtiyacı olduğu, Alman vatandaşların da cezaevlerinden “ekonomik baskılar” sonunda salındığı yönünde değerlendirmeler çıkıyor.
Sonuçta emperyalist sistemin “şantaj demokrasileri” uzun zamandır beklenen fırsatı elbette kaçırmayacaktır.

AB’DEN AYRILMA NEDENİ MERKEL

Ünlü program yapımcısı Jeremy Vine’ın evvelsi gün yaptığı açıklamalara göre; BBC’nin Breksit referandumundan önce yaptığı kamuoyu yoklamalarında, İngilizlerin büyük kesimi “Merkel’in Yunanistan’a karşı tutumu ve mültecilerin durumunu” AB’den çıkış gerekçesi olarak bildirmiş. Almanya’nın iflasın eşiğindeki Yunanistan’a layık gördüğü muamele İngilizleri korkutmuş. Yunanistan’ın borçları karşılığında Alman mülkiyetine geçmesi İngiltere’de reflekslere yol açmış; Avrupa yeniden Alman hakimiyetine girecek korkusu depreşmiş.
Buna karşın hükümetin ayrılma gerekçeleri farklıydı; İngiltere iç hukukta; idari, adli ve güvenlik konularında egemenliği Avrupa Birliğine devretmek istemedi, ilkelerinden ödün vermedi.

ÜYELİK SENARYOSU

Türkiye’de durumlar değişik tezahür etti. Avrupa Birliğine giriş perspektifi, ülke çıkarlarını kendi siyasi kariyerine feda eden bazı siyasetçilerin iktidara tutunma aracı olarak suistimal edilirken, Avrupa’nın güç merkezleri, özelikle Merkel’in Berlin’i yarı işgâl planı olarak fırsata dönüştürüldü.
Örnekler çok, üyelik senaryolarıyla gerici islamcılık palazlandırıldı, açılım projeleriyle etnikçilik kaşındı, “demokrasi acentalarıyla”parçacıklar siyasetinin acımasızlığı dayatıldı.
Dosya kabarık; AB’ye uyum başlıkları altında dayatmaları Türkiye açık gasp alanı haline getirilesiye kadar sürdürüldü.


SÖZDE MÜTTEFİK

Birinci Harp'le başlayan silah arkadaşlığı, NATO üyeliği ile devam eden Türk-Alman müttefikliği; Ermeni tasarısı, PKK odaklı siyasetler, Peşmergenin silahlandırılması ile resmen sona erdi. İstihbaratı en güçlü ülkelerden biri olan Almanya'nın NATO müttefikliğinin ruhu da 15 Temmuz FETÖ darbesiyle bitti.


ALMANYA KENDİ OYUNUNU KURUYOR

Almanya Trump Amerika’sı ile yolları ayırmak zorunda kaldığı, Avrupa Ordusu fikrini desteklediği, küresel oyun koyucu olarak yönünü Avrasya’ya çevirdiği için, Türkiye’nin Avrupa Birliği mecrasında yoluna koyduğu taşları şimdi hasır altı mı edilmeli?
Gerçekçi olunmalı, Almanya’nın bölgede yükselmesinin Türkiye’ye yansımasını, yeni kurulacak muhtemel ikili ortaklıklığın şartları iyi okunmalı.
Türk-Alman ilişkileri önemli ve mutlaka devam ettirilmelidir, ancak ilişkiler onurlu olmalı, müttefiklikler örneğin kardeş kavgasını tetiklememeli. Türkiye yaşananlardan ders çıkarmalı, hatalarıyla yüzleşmelidir, küstürdüğü çok değerli diplomatlarını, bürokratlarını Treksit, yeni Gümrük Birliği Anlaşması veya ikili ortaklıkların hazırlanacak hukuki alt yapılarında tecrübelerinden faydalanmak üzere bir araya getirmelidir. Teşhis doğru konulsun ki neşter doğru atılsın, hasta masada kalmasın.