'Hazin son'-(TAMAMI)

Yıl 1979, Türkiye Cumhuriyeti parlamentosu kendisine cumhurbaşkanı seçmek için yol aramakta. Ne yazık ki CHP ile AP arasında bir uzlaşma bulma imkanı yok. AP lideri Demirel, iktidardaki Ecevit’e devamlı çağrılarda bulunuyor ve erken seçim istiyor. Ne var ki Ecevit’in partisi içinde aykırı sesler yükselmeye başlamış. Köy İşleri Bakanı Ali Topuz İstanbul CHP il kongresinin ikinci gününde parti yönetimini ağır bir dille suçlayarak genel başkana aynen şöyle diyor:

“Ecevit tek başına ne partiyi ne de ülkeyi kurtarabilir.”

Oysa Ali Topuz’la Ankara’da o zaman Kavaklıdere’de Kral Çiftliği adlı bir restoranda buluşmuşuz. Ecevit’le ilgili Tercüman için bir yazı dizisi yayınlamaktayım. Ali Topuz, Ecevit’i eleştirmiyor ama dikkatli bir üslupla “ne yazık ki 1979’da örgüt partisi olamamanın üzüntüsünü taşıyoruz.” diyor. O konuşamadan bir süre sonra da Türkiye çok yakında yapılacak olan ara ve kısmi senato seçimi gezileri başlamış.

O günlerde hem “Umudun Tükenişi”ni yazıyorum hem de CHP’den gelen eleştirilerle uğraşıyorum. Ali Topuz’la bir Karadeniz gezisindeyiz ve Artvin’de Murgul Bakır İşletmesi’nin lokalinde yemek yiyoruz. Bana dönüyor:

“Sayın Altuğ şimdiye kadar sizi eleştiriyordum ama siz haklı çıktınız.” diyor yani Ecevit parti içi demokrasiyi rafa kaldırmış ve yanındaki en yakın dostlarını teker, teker harcamakta. Benim haklılığımın anlaşılması için bir yılı aşkın savaş vermem gerekecekmiş. Gazetecinin kaderi budur. 2010 yılından beri CHP’deki değişimi ve dönüşümü Bay Kılıçdaroğlu’nun şahsında eleştiriyorum. Hemen hemen aynı nedenlerle Ulusal Kanal’daki programlarımda ve Aydınlık’taki yazılarımda halkın umudu haline gelmesi gereken ve giderek AKP’ye benzeyen Kılıçdaroğlu’nun yönetimini en acı şekilde eleştiriyorum. Tıpkı 1979'da Ecevit’i olduğu gibi...

'CHP'nin durumu vatanı da tehlikeye sokuyor'

29 Nisan Pazar günü programdan çıkmıştım. Yorgundum, eve geldim ve bilgisayarımda aşağıdaki mektubu buldum. Mektubun yazarı CHP’li bir yurttaş. Başlığı ise “CHP'nin hazin sonu!” Mektup aynen şöyle:

“Ulusal Kanal'da her Pazar konuklarınızla yaptığınız söyleşiyi 12 Haziran Genel Seçimleri öncesinden beri takip eden bir yurttaşım. Bütün kutsal değerlerimin üzerine yemin ediyorum ki, size o zamanlar tam seçimlere giderken CHP için yapmış olduğunuz eleştirilerinize de, Partime haksızlık yaptığınızı dile getiren mailler göndermiştim. Ama sizin gerek gazetecilik yaşamınız süresince ve gerekse gerçek bir CHP ve de Atatürk milliyetçiliğinde bu kadar duayen bir kişi olduğunuzu aklıma hiç getirmemiş olduğumu Sn. Deniz Baykal'dan sonra o koltuğa oturan Sn. Kemal Kılıçdaroğlu sayesinde şimdi daha iyi anlıyorum. Siz haklı çıktınız.

"Sn. Büyüğüm,

"Sn. Baykal için düzmece olduğu açıkça belli olan ve de CHP Genel Başkanlığı'ndan istifa etmesine sebep teşkil eden kaset skandalından sonra, onun koltuğuna Sn. Önder Sav ve birkaç milletvekili sayesinde oturan Sn.Kemal Kılıçdaroğlu'nu başlangıçta Atatürkçü kişiliğine güvenerek desteklemiş ve seçimlerde de oyumu CHP'ye vermiştim. Ama sizin de zaman zaman dile getirdiğiniz gibi Sn. Kılıçdaroğlu, bilhassa Atatürk Milliyetçiliği gibi son derece önem içeren bir ideolojide ben ve benim gibi birçok CHP'liyi yanıltmış oldu. Ne yazık ki buna devam ederek CHP'nin geleceği açısından son derece vahim bir yola girmiştir.

"Bu durum, Kuvvay-ı Milliye'den gelen bir inancın temsilcisi olarak yalnız beni değil, tüm gerçek CHP'lileri de üzmektedir. Hele hele AKP'nin yeni Anayasa çalışmalarına destek veriyor olması, bırakın CHP'yi vatanımızın geleceğini de tehlike altına almaktadır.

"Bugünkü yazınızda da (27Nisan 2012- AYDINLIK) değindiğiniz 'Ekonomiden neden söz edilmiyor?' başlıklı yazınızın bir başka nedeni de Sn.Kılıçdaroğlu'nun MYK'ya ve de Parti Meclisi'ne almış olduğu Sorosçu zihniyetin halen AKP tarafından yürütülüyor olmasındandır. Partimize kayıt dahi olmadan bir günde parti meclisi üyesi ve daha sonra milletvekili yapılan kişilerin ekonomideki söz sahipliği ancak Soros'un izniyle olduğu acı ama gerçektir.

"Zamanında Sn. Baykal'ı 'parti içi demokrasiyi bir türlü hür ve serbest yapmıyor' diye çok eleştirmiştim. Ama siz de bilirsiniz bir atasözü vardır.'Yiğidi öldür ama hakkını teslim et'. İşte Sn. Baykal'ın bu kusuruna rağmen gerçekten Atatürkçü ve gerçekten siyaseti bilgisi olduğunu, Sn. Kılıçdaroğlu'nun icraatından sonra anlamak onun bu husustaki hakkını vermektir.

"Değerli yazarım ve değerli büyüğüm,

"Beni bağışlamanızı arz ediyor 'öğrenme ve bilgilenmenin yaşı yoktur'. Çerçevesinde naçizane olarak değerlendirmenizi temenni ediyorum.

"Kerim Diker/ 27 Nisan 2012"

Yurttaş nazik bir üslupla bir kere daha haklılığımı kanıtlıyor. Keşke yanılsaydım, keşke Kılıçdaroğlu beni haksız çıkarsaydı. Ama bakın kader beni bir kere daha haklı çıkarıyor.

Bu asla CHP'nin 'hazin sonu' olmamalı. Olsa olsa onu bu duruma düşürenlerin olsa gerek!