HAZİRAN ŞEHİTLERİ ANITI - Anıtın Abdullah Cömert yüzü
Abdocan, (22), Hatay Armutlu’dan.
Derler ki, bir denizi coşturan dalga,
Nasıl coşturmak ama, ayağa kalkmak yetiyor.
Yoksulun yüzüne renk geldi, bir anda,
Derler ki, bir delikanlıdan yayılan esenlik,
O nasıl şifa, o nasıl hayat öpüşü öyle.
Bozguna uğratırken sabıkalı geceyi,
O nasıl korku salmak düşman karargahına.
Bütün uğultusuyla, vahşi haykırışıyla
Bir deniz patladıktan sonra nasıl geri çekilirse,
Atılmadan önce ileriye, ikinci kez,
Orda gördüm Abdo’yu, dalganın yelesinde.
Örgütledik Antakya’yı üç kış, bir bahar ayında
Donattık, kollarına girerek kardeşlerimizi.
Başta bacılar, yeni yetme delikanlılar...
Birliğimizi kurduk, bayrağımız baş üstünde.
Hata yapanlar oldu, sayıları önemsiz,
Gün geldi aç yattık, gün geldi tam uykusuz.
Düşman gemi azıya almış bir kez,
Halk beş paralık edilmiş kendi yurdunda,
Ama ne aşağlama, onur ayak altında.
Ülke sökülüyor, meyva öksüz, hele çocuk,
O nasıl kalkıştı ama, kaçabilirsen kaç,
Çeker seni bir güç, mağmanın ortasına.
Gezi’de öfke patladığında, tamam dedik,
İşaret geldi, haydi arkadaşlar, gün bizim artık.
Nasıl bir gün ama, kollarını açman yetiyor.
Böyle kıpırtısız, böyle ölü gibi uzanıp,
Göğün altında bir gün daha duramaz kimse.
Abdocan sevdalı, işine dalmış ki öyle,
İki gaz fişeğini geri fırlattı, bunları söylerken bile.
Resmi terör örgütü çalışıyor arka sokaklarda,
Biz de çalışıyoruz, canla başla.
Sen mi kurtaracaksın vatanı, diyor biri;
O nasıl aşağlama, o nasıl alçaklık...
Beni merak etmeyin, el verin yeter kurtuluşa.
Gören var mı taşın damlaya dayandığını,
Kurtaramazsak, bu yolda ölürüz, dedik ya.