HDP/TİP-Alman ortak faşizmi

HDP/TİP’in Serra’sı takibe değmeyecek kadar sevimsiz bir karakter. Ağzından öfke tükürükleri saçarak, küçük titreme nöbetleri geçirerek ifraz ettiği sözler, tarak değmemiş iticiliğini bir kat daha artırıyor. Bir doz Emedur almadan izlenemeyecek bir “şey”.

Ama Almanya’nın devlet televizyonu böyle düşünmüyor. Normaldir, Almanların estetik anlayışlarına karışacak değiliz. Batı'nın yozlaşmış kültürü çocuk tecavüzcüsü zebanilerini bile sempatik, sanatsal varlıklar gibi bağrına basıyor, Serra’yı da koyacak bir yer bulmuşlardır.

Ama tabii kendi memleketlerinde uydukları kurallar, konu Türkiye olunca çalışmıyor. Serra’yı konuşturmuşlar, o da konuşmuş… “Hem Sünni, hem erkek, hem yaşlı..” diye başlamış “hepsinden hesap soracağız” diye bitirmiş. Güya solcu Serra, birkaç tane çok ağır ayrımcılık suçunu bir arada işlemeyi başarmış.

Sünnilik, İslam’a ait bir inanç biçimi. Tıpkı Alevilik gibi. Bunlara mensup olmak suç da değil, ayıp da değil.

Erkeklik biyolojik bir özellik, kimsenin bile isteye seçemeyeceği bir şey. Toplumun yarısı erkek yarısı kadın. İkisi de ayıp değil. Suç da değil.

Yaşlılık ise önünde sonunda her insanın vardığı bir yaşam evresi. Yaşlı olmak da ayıp değil, suç değil. Tüm dünyada yaşlılara yönelik pozitif ayrımcılık uygulanıyor. Çünkü gündelik faşizmin hedefinde en önce yaşlılar yer alıyor.

Serra, bu rezil sözleri Almanya’da edecek olsa, bırakın devlet kanalına çıkmayı, suratına tükürürlerdi, siyaset yapacak yüzü kalmazdı.

Onu konuşturan devlet memurları hakkında soruşturma başlatılırdı.

DW, “yayın politikamızda faşizme yer yok” diyerek bu işe kalkışanları kapının önüne koyardı.

Ama söz konusu Türkiye olunca faşizmin her türüne, ayrımcılığın, şovenizmin en iğrenç örneklerine bile kapılarının sonuna kadar açık olduğu görüldü.

PKK/HDP’nin burnundan düşmüş bu tiplerin toplumda bir karşılıkları olmadığını biliyoruz. Ama emperyalist Batı’nın iğrenç ikiyüzlülüğünü görmemiz açısından son derece işlevseller.

SESSİZ ÇOĞUNLUĞUN TEPKİSİ

Muhalefetin zır cahil sokak röportajcılarını daha önce de yazmıştım. Manipülasyon peşinde koşan, ellerindeki mikrofonu insanların ağzına ağzına sokarak taciz eden, türlü çakallıklarla algı oluşturmaya çalışan bir foseptik dünyası… Bazıları CHP/İP belediyelerinden maaşa bağlanmış bu çorbacı takımının artık sık sık rezil olduğunu görüyoruz.

Geçen bir tanesi Kastamonu’da aklı sıra sokak anketi yapıyor, oyunuz kime diye soruyor. Mikrofonu uzattığı onlarca insan ellerinin tersi ile itip “git işine” diyor. Ciddiye alıp cevap veren bir tek istisna bile yok!

İşte bu, sessiz çoğunluğun arsız azınlığa yanıtıdır. Belli ki feraset sahibi Anadolu insanının sabrı taşmış. Ama, tepkisini yine edebini bozmadan gösteriyor. Gavur medyasına, belediye beslemesi sosyal medya borazanlarına inat, “fikrim neyse sandıkta görürsünüz” diyor.

NORVEÇ Mİ SURİYE Mİ?

Kılıçdaroğlu çirkin bir şekilde mezhep tartışması başlattığı sıra, Erdoğan, Karadeniz doğal gazının açılışını yapıyordu.

Dünyada mezhep tartışan, etnik köken tartışan ülkelerin felakete sürüklendiğini gördük. Lübnan, Irak, Suriye… Eşit yurttaşlık kavramını unutup emperyalizmin etnik kimlik tuzağına düşen ülkeler bu hatanın bedelini çok acı biçimde ödediler.

Kendi doğal kaynaklarını çıkaran, vatandaşlarının yurttaşlık haklarını anayasa ile güvence altına alan, ayrımcılığı sert biçimde yasaklayan ülkeler ise refaha kavuştular. Bunun en bilinen örneği Norveç. Bu orta halli Kuzey ülkesi, doğalgaz sayesinde dünyanın en müreffeh ülkelerinden biri oldu.

Maalesef, Kılıçdaroğlu ve ortaklarının etnik ayrımcılığa çanak tutan söylemleri Norveç’i değil Suriye’yi anımsatıyor.