Hedefli kredi politikaları reel sektörü güçlendiriyor
TCMB Başkanı Sayın Şahap Kavcıoğlu iki hafta önce yılın ikinci enflasyon raporunu açıkladı. Kavcıoğlu’nun açıkladığı ‘Finansal İstikrar Raporu’nun temel başlıkları yurt içi ve yurt dışı temel makroekonomik gelişmeler, hanehalkı ve reel sektör gelişmeleri ve finansal kesimle ilgili gelişmeleri kapsıyor. Bu yazının konusu reel sektör gelişmelerinde paylaşılan verilerle ilgili olacaktır.
HEDEFLİ KREDİ POLİTİKASI BAŞARILI OLDU
TCMB’nin uyguladığı ‘hedefli kredi politikası’ neoliberal ve ana akım ekonomistler tarafından sık sık ‘krediler daralıyor’ diye yorumlandı. Oysa yapılan şey döviz ihtiyacı olan şirketlerin ihtiyacının karşılanması, ihtiyaç dışında döviz kullanımının sınırlanması ve kredilerde dövizin kullanılmamasının sağlanmasıydı. Bu uygulamayla döviz spekülasyonu yapan şirketlerin önüne geçilmiş oldu. Hatırlandığı üzere 2021’in ikinci, yarısında çok sayıda şirket kredi çekerek döviz alımı yapmış, döviz fiyatlarının yükselmesinde etken olmuştu. Hedefli kredi politikası ile birlikte şirketlerin borçluluğunun kompozisyonu değişmiş oldu. KOBİ, esnaf, tarım, ihracat ve yatırım gibi hedefli kredilerin TL ticari kredilerdeki payı giderek arttı. Bu politikalar bir yandan büyümeyi destekliyor diğer yandan da cari açığın azaltılmasına katkıda bulunuyor.
HANEHALKI BORÇLULUK ORANI AZALIYOR
Raporda Türkiye’de emsal ülkelere göre oldukça düşük olan hanehalkı borçluluğundaki gerileme eğiliminin devam ettiği belirtiliyor. Hanehalkının finansal varlıklarında liralaşma eğiliminin arttığı görülüyor. Ayrıca hisse senedi, yatırım fonu ve emeklilik fonu gibi mevduat dışı finansal varlıklara yatırımlar artıyor. Bu eğilim, Türk finans piyasalarının derinleşmesi ve büyümesi açısından olumlu bir gelişmedir.
KISA VADELİ BORÇLAR AZALIYOR
Raporda dikkati çeken diğer bir gelişme ise reel sektörün finansal borç/finansal varlık oranının son 10 yılın en düşük seviyesine gerilemesidir. Ayrıca şirketlerin likidite, karlılık ve borç ödeme göstergelerindeki olumlu seyir devam ediyor. Sektörde borçlu şirketlerin TL bazlı borçları artıyor ve döviz borçları azalıyor. Şirketlerin varlıklarına baktığımızda ise TL cinsi varlıklar artıyor döviz cinsi varlıklar azalıyor. Özellikle kısa vadeli döviz borçlarının azalma eğiliminin devam etmesi olumlu bir gelişme. Şirketlerin döviz riskinin azalması ve TL’nin istikrarı açısından bu veriler olumludur.
DÖVİZ BORÇLARI AZALIYOR
Dövizle borçlanan şirket sayısında azalma eğilimi devam ediyor. Ayrıca ihracatçı şirketlerin ihracat gelirleri ile döviz borcunu karşılama oranı yükseliyor. Bu da şirketlerin döviz riskini azaltıyor, döviz krizlerine karşı daha güçlü olmasını sağlıyor. Uygulanan hedefli kredi politikası sayesinde net ihracatçı olan KOBİ’lerin TL kredi kullanımında artış oldu. Bu eğilim şirketlerin genel olarak güçlü likit varlıklarıyla olası krizlere karşı daha dayanıklı olmasını sağlıyor. Borsa İstanbul’da kayıtlı olan şirketlerin karlılık oranları tarihsel ortalamaların üstünde bulunuyor. Ayrıca söz konusu şirketlerin finansman maliyetlerinde gerileme yaşandı. Böylece şirketlerin borç ödeme gücü önemli oranda artmış oldu.
BORÇ ÇEVİRME SORUNU YOK
Reel sektörün net döviz açık pozisyonu 2021’den itibaren 33 milyar dolar tutarında azaldı, Şubat 2023’te 86.8 milyar dolar oldu. 2018’de 160 olan reel sektörün net döviz pozisyonu/ihracat oranı 2023 başında 34.1’e geriledi. Bu veriler reel sektörün borçluluğundaki azalmayı ve borcunu gelirleriyle çevirebilme gücünün büyük oranda arttığını gösteriyor. Ayrıca neoliberal ve mandacı ekonomistlerin sık sık dillendirdiği veya üstü kapalı ifade ettiği ‘şirketlerin borçlanamama’ iddiaları var. Buna en güzel cevabı şirketlerin dış borç yenileme oranları veriyor. Reel sektörün 12 aylık dış borç yenileme oranı yüzde 135 seviyesinde bulunuyor. Yani şirketlerimiz uluslararası piyasalarda yaşanan dalgalanmalar, belirsizlikler ve sıkışık likidite koşullarına rağmen kolaylıkla borçlanabiliyorlar.
LİKİT VARLIKLAR YÜKSEK
Reel sektörün kur riskine yönelik göstergeler arasında iki tanesi ön plana çıkıyor. 2018 yılı sonrasında artan döviz mevduatlarının toplamı 35 milyar dolar civarındayken bugün 70 milyar dolara yaklaşmış. Bu kadar büyük oranda kısa vadeli döviz pozisyonu tutulması döviz talebini canlı tutuyor ve döviz kurunda ciddi anlamda baskı ve dalgalanma riskini artıyor. Döviz varlıklarının yüksek olmasının olumlu tarafı ise döviz likiditesi tamponu sağlaması. Şirketlerin kısa vadeli varlıkları borçlarının karşılama oranını tarihsel ortalamasının çok üstünde bulunuyor. Buna rağmen reel sektörün finansal varlıklarında TL’nin payının artmaya başlaması sevindiricidir. Şirket bilançolarının güçlü likit varlıkları ile olası şoklara karşı dayanıklı durumda olduğu görülüyor. Reel sektörün hazır değerleri reel bazda tarihsel olarak en yüksek seviyededir.
Sonuç olarak ‘Finansal İstikrar Raporu’ reel sektörün gücünü açık bir şekilde gösteriyor. CDS, CAATSA yaptırımları, derecelendirme kuruluşları üzerinden yürütülen baskılara rağmen Türk ekonomisi güçlenmiş ve gelecek vaat eden bir altyapıya sahip olduğunu göstermiştir.
Tarihi seçimlerin ikinci turu bu pazar günü 28 Mayıs 2023’te yapılacak. Birinci turda büyük bir hayal kırıklığına uğrayan 7’li Masa, FETÖ ve PKK ile girişilen ortaklığın cevabını Türk milletinden almıştır. Unutulmamalıdır ki bu seçim Bağımsız Türkiye isteyenler ile Batı’cılar arasındadır. Büyük Türk milletine güvenmeyen, sırça köşklerinde yaşayan, Batı’nın dışında bir dünya düşünemeyen ve Batı’dan icazet alanlar bu seçimde hüsrana uğrayacaklar.
Kaynakça;