Heladaki tabanca!
“Bugün düşünemeyeceğin kadar başım belada...Köşe başları tutulmuş, üstelik yağmur yağmada...İler-tutar yanı yok.Fişlenmişim adım-eşkalim bilinmekte...Üstelik göğsümde, yani tam şuramda...Kirli sakalıyla bir eşkıya gezinmekte...Başım belada:Adamın biri vurulmuş sokakta...Cebinde adresim bulunmuş!Başım belada:Tabancamı unutmuşum helada...Nereden baksan tutarsızlık...Nereden baksan ahmakça!”***Ahmet Kaya’nın “Başım Belada” isimli şarkısı bu sözlerle başlar ve tabancasını helada unutan bir adamın telaşını anlatır.Bu şarkı sözleri önceki gün kısmen de olsa, gerçek oldu.Kartal’daki İstanbul Anadolu Adliyesi’nde erkekler tuvaletinde, rezervuarın içinde 7,65 mm. çapında İtalyan Baretta marka bir tabanca bulundu.Tabancayı, klozete su sızması üzerine gelen tamirciler fark etti.Böylece belki de İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde 31 Mart 2015’te gerçekleştirilen Cumhuriyet Savcısı M. Selim Kiraz Suikastı’na benzer bir olayın tekrarlanması önlendi...***Şimdi herkes bu silahın, dünyanın en iyi korunan binalarından biri olduğu söylenen Adalet Sarayı’na...Kim tarafından, nasıl, neden, ne zaman sokulduğunu merak ediyor...***Fazla iddialı olacak ama...Başka bir şüpheli bulununcaya kadar tek “şüpheli”, bu binanın güvenliğini sağlayan ekiplerdir.Ülke böylesine hassas bir dönemden geçerken, bu silahın böyle bir binaya girmesini engelleyemeyenlerden mutlaka hesap sorulmalıdır.***Ne diyor Ahmet Kaya?“Bugün düşünemeyeceğin kadar başım belada...Köşe başları tutulmuş, üstelik yağmur yağmada...İler-tutar yanı yok.Fişlenmişim adım-eşkalim bilinmekte...Üstelik göğsümde, yani tam şuramda...Kirli sakalıyla bir eşkıya gezinmekte...”***Bu silahı o helaya sokanların da başı belada...Çünkü hepsi fişli; eşkalleri biliniyor...Eksik olan, yürekli bir savcı...Umarım o da çıkar ve bu skandalın hesabını sorar! KATAR!Dünkü yazımda bizi yönetenlerin son 13 yılda toplam 60, Erdoğan’ın ise 9’uncu kez Katar’a gitmesinin nedenini sorgulamıştım ya...Aktrollerden e-posta ve yorum yağdı:“Cumhurbaşkanımız Rusya’nın olası bir ambargosunda Türkiye’yi soğukta bırakmamak için çırpınırken ve Katar’la gaz anlaşması yaparken sen bunu bile taktir etmiyorsun...”Ay; vallahi nasıl utandım bilemezsiniz!Gerçi; Katar’la aramızda boru hattı falan yok... Anlaşma sağlanırsa taşıma tankerlerle yapılacak... O zaman da bu ülkeden gelse gelse, Rus gazının binde 1’i kadar gaz gelecek ama...Olsun; aktroller haklı!Cumhurbaşkanımızın Katar’a bunun için gittiğini, başka hiçbir amacı olmadığını, nasıl oldu da anlayamadım?Yok canım; adamlar haklı:Fazla kuşkucuyum...Bu yüzden benden “onlar gibi” adam olmaz! GÜNÜN SORUSUCumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Savunma Bakanlığı ‘nın “Erdoğan ve ailesi IŞİD petrollerinin sevkiyatıyla ilişkili” yönündeki eleştirilerine, “Yakınlarımı karıştırmayın” diye yanıt vermiş. Sorum kendisine:Peki; siz yakınlarınızı neden siyasete karıştırdınız? Örneğin damadınız Berat Albayrak’ın “Enerji Bakanı” olmasını neden engellemediniz? Özgürlük yanlısı (!) Sedat Şükrü’yü işsiz bıraktı...Hürriyet Gazetesi’nin Ankara Temsilci Yardımcısı ve yazarı Şükrü Küçükşahin’in işine son verilmiş...Küçükşahin yaptığı açıklamada birilerinin, bir süredir yazılarından rahatsızlık duyduğunu söylemiş...Bunun anlamı şu:Hürriyet yönetimi, Vatan yönetiminin bana söylediği “Dön kardeşim, muhalefet yapma” sözlerini Küçükşahin’e söylemiş; o da dönmeyince, benim gibi kapının önüne konulmuş...İşin aslına bakarsanız; Şükrü, hiçbir zaman “sert yazan, ağır eleştiren” bir yazar olmadı. Yine de sıra, ona bile geldi!Kendisine geçmiş olsun dileklerimi yolluyorum. Her zaman yanındayım. Yapabileceğim bir şey olursa, beni nasıl bulacağını biliyor.***Sözüm, Hürriyet Genel Yayın Müdürü Sedat Ergin ‘e:Geçen hafta Cumhuriyet’e gittin; Can ile Erdem’in tutuklanmasını kınadın...Ancak sadece üç gün sonra Şükrü’nün kalemini kırdın...Senin yaptığının, hakimlerin yaptığından farkı ne Sedat?Onlar “birilerini kızdırdığı” için Can’la Erdem’i susturdu; sen ise yine “birilerini kızdırdığı” için Şükrü’yü susturdun...Yakıştı mı bu cellatlık sana?Kendini de protesto edecek misin? 156+182!Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül...Sizinle baş başa röportaj yapmak istiyorum.Nerede isterseniz orada...Bakın bir seneden fazladır durmadan sizi yazıyorum; aramızda bunca hukuk oluştu...Durmadan sordum ancak bir kez bile hakaret etmedim, belden aşağıya vurmadım.Edepsizleşmedim.Size sadece soru soracağım. Ne isterseniz o yanıtı verirsiniz...İsterseniz yanıt vermez, şimdi yaptığınız gibi susarsınız...Ama... Gözümün içine bakarak susarsınız...Var mısınız? GÜNÜN SORUSU11 Şubat 2015’te Tarsus’ta vahşice katledilen psikoloji öğrencisi Özgecan Aslan’ın katil zanlıları, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Bu, mahkemeden çıkabilecek en ağır cezaydı ama ben yine de adaletin tecelli etmediğini düşünüyorum... Böyle bir vahşet karşısında yetersiz kalan adalet sistemine “isyan” etmek istiyorum ama söyleyecek söz bulamıyorum!