Hesap uzmanının hesap hatası

Bir süre önce, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Türk Yolu” adını verdiği bir projeyi, “hayatımın en büyük projesi” diyerek kamuoyuna açıkladı. Amerikalı danışmanı Rifkin’in önerdiği bir proje olsa gerek. Kılıçdaroğlu, hayatının projesini açıklarken, Türkiye’nin Batı’ya da Doğu’ya da eşit öncelik vermesi gerektiğini söyledi. Gerçekten de, “Doğu-Batı dengesini bozmayacak türden bir dış politikanın formüle edilebileceğini” düşünenlerin sayısı, oldukça fazladır. Hâlbuki, 71 yıllık NATO prangası ile yaşayan Türk dış politikasının, “Doğu-Batı” eşitliğini sağlaması lafta olanaklı, gerçek dünyada ise olanaksızdır. Rifkin gibi cin fikirlilerin icat ettikleri bu tür yemleri, sahi zannedenlerden olmamalıyız…

Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’yi Orta Asya üzerinden -çağa uygun teknoloji ve altyapı ile- Çin’e bağlayacağını söylediği “Türk Yolu” Projesi’nden ne anladığımı anlatayım. Kılıçdaroğlu’nun “Türk Yolu”, İran, Türkmenistan, Özbekistan ve Kazakistan üzerinden Çin’e kadar inşa edilmek istenen 5.500 kilometrelik, çok şeritli otoban ile çift hat demir yolundan oluşan uzun bir kara ticaret koridorudur. Bu proje, Çin’in 10 yıl önce başlattığı “Kuşak-Yol Girişimi”ni andırıyorsa da, Kılıçdaroğlu’nun projesini açıklarken Çin’e posta koymasından Çin’den bağımsız, hatta rakip bir kara ticaret yolunu hedeflediğini anlıyoruz.

Bu noktada, Kılıçdaroğlu’nun hayatının projesinden Çin’in hayatının projesine de çok kısa değinmekte fayda var. Asya denizlerinden geçen ticaret yolları üzerindeki “emperyalist baskı”yı hafifletmek isteyen Çin, “dünya ekonomisini ve ticaretini geliştirmek için, gelişmekte olan ülkelere altyapı hazırlamak” maksatlı olduğunu duyurduğu “Kuşak-Yol Girişimi” ile 2013’ten itibaren tüm Asya’da, bir dizi altyapı yatırımlarına başlamıştı. Türkiye dâhil tüm kıta Asyası’nı birbirine bağlayacağı için, toplamda 4-8 trilyon dolar gibi, yalnızca Çin’in başa çıkabileceği bir maliyeti bulunan “Kuşak-Yol Girişimi”nin 2049’a kadar bitirilmesi planlı olup Çin’in bu projeye fiilen harcadığı para, şimdiden 1 trilyon dolara ulaşmış durumda. Başka bir yazının konusu olduğundan Çin’in “Kuşak-Yol Girişimi” ile ilgili analizlerimi yazmadan, yalnızca fikrimi belirteyim: Bence Çin, bu projeyle “dünya ekonomisini ve ticaretini geliştirmek”ten ziyade, 2040’larda kaçınamayacağını varsaydığı bir dünya savaşında, denizden maruz kalacağı ablukayı, Asya’nın ulaşılabilir kıta içi kaynakları ile kırmak istiyor; bunun için de güvenli lojistik koridorları oluşturuyor…

EVDEKİ HESAP, ASYA’YA UYMUYOR

Çin’in pahalı “Kuşak-Yol Girişimi” ile rekabet için ortaya atıldığı anlaşılan “Türk Yolu” Projesi’ni duyan hiç kimse, “hesap uzmanı” Kılıçdaroğlu’na şu soruyu sormadı: “Asya’nın içlerine inşa etmek istediğiniz 5.500 kilometre otoban ve çift hat demir yolunun maliyetini Türkiye kaldırabilir mi?” Cevabı birlikte bulalım…

Türkiye’nin ilk otobanı olan 23 kilometrelik İstanbul 1. Çevre Yolu, 1973’te yapıldı. 1973-2023 arasındaki 50 yıl içinde Türkiye’nin gücü, toplam olarak yalnızca 3.633 kilometre otoban yapmaya yetti. Yani Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin 50 yıl içinde güçlükle yapabildiği tüm otobanların uzunluğunun 1,5 katını Asya’nın içlerine inşa edebileceği düşüncesinde. Peki, kaça mal olur? Örnekleyelim: 407 kilometrelik O-5 İstanbul-İzmir otobanı, 11 milyar dolara mal olmuştu; hesaplarsak Kılıçdaroğlu’nun 5.500 kilometrelik Asya Otobanı, yaklaşık 150 milyar dolar tutar.

Demir yoluna da bakalım. Türkiye, 130 kilometrelik İzmir-Aydın demir yolu hattının inşasına 1856’da başlamıştı; günümüzde ise toplamda yalnızca 12.803 kilometrelik bir demir yolu ağına sahip. Yani Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin 167 yılda güçlükle inşa edebildiği toplam demiryolu uzunluğunun %86’sı kadarını, Asya’nın içlerine de inşa edeceğini söylüyor. Demir yolu inşa masrafı, teorik olarak otoban inşa masrafının yarısı kadardır; bu durumda Kılıçdaroğlu’nun çift hatlı (11.000 kilometre) Asya demir yolunun maliyeti de, kabaca 150 milyar dolardır. Çin’le rekabet için inşa edilmek istenen “Türk Yolu”nun toplamda kabaca 300 milyar dolara gereksinimi olduğuna göre, temiz(!) Londra parasının nereye harcanmak istediği de netleşmiş oldu.

İRAN KAMUFLAJI

Kılıçdaroğlu’nun maliyet hesabını yansıtmadan ortaya attığı “Türk Yolu” Projesi’nde Azerbaycan’ın dışlanmış olması da tuhaftı; hatta bu hayalî projeyi ciddiye alan Azerbaycan, tepkisel bir refleks gösterdi. Türk Devletleri Teşkilatı’nı (TDT) sabote etme potansiyeli bile bulunan “Türk Yolu” Projesi’nde -emperyalizmi kamufle etmek için- Azerbaycan yerine İran’ın tercih edilmiş olması da dikkat çekici. İran’a yaptırım uygulayan Batı’nın kullanması mümkün görünmeyen “Türk Yolu”nun, “Avrupa’yı Çin’e bağlayacak yol” diye tanıtılması, esasında “iyi bir davranış değil.” Kaldıramayacağımız maliyetinin yanına “Batı’nın İran yaptırımları”nı da eklediğimizde gerçekçiliğinin dip yaptığını belirterek Kılıçdaroğlu’nun “Türk Yolu” Projesi’ni incelemeye devam edelim.

TÜRK HALKINI UYUTMAK YA DA UYANIK TUTMAK

“Türk Yolu”nu anlatırken Kılıçdaroğlu, Türkmenistan, Özbekistan ve Kazakistan’a Türkiye üzerinden Karadeniz ve Akdeniz bağlantısı sağlanmasından Batı’nın kaygı duyacağını, hatta Avrupa basınında manşet olacağını iddia etti. Günümüzde Rusya üzerinden denize çıkış yapabilen bu “karaya kilitli” üç Türk devletinin denize çıkış yolunun Rusya’dan Türkiye’ye kayması, Batı’yı neden endişelendirsin? Bu tür mesnetsiz seçim propagandalarının arasında Kılıçdaroğlu’nun “ABD ile bu bölgelerin (İran, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Çin) ticareti, bizim limanlarımızdan transit yapılacak” ifadesindeki kötü kurguyu da açıkladıktan sonra yazıyı bitireyim…

Hiçbir devlet, ucuz deniz taşımacılığı varken, taşıma maliyetlerini 7’ye katlayacak kara yolu veya 3’e katlayacak demir yolu seçeneklerini aklının ucundan bile geçirmez. Bu nedenle, yıllık 730 milyar dolarlık ABD-Çin ticaretinin tek bir dolarlık kısmı bile, Büyük Okyanus’un (Pasifik) dışına kaymaz. Kılıçdaroğlu’nun transit “Türk (kara) Yolu”nu ABD’ye kullandırma tezindeki Çin’in üzerini çizdikten sonra, diğer 4 ülkeye de bakalım. ABD’nin yaptırım uyguladığı İran’ın denizle bağlantısı olduğu için, her şeyden önce İran-ABD ticaretinin transit kara yoluna gereksinimi yok. ABD ve İran’ın birbirlerinden satın aldıkları malların maliyetlerinin kara yolu kullanımı nedeniyle birkaç kat artmasını dert etmediklerini varsaysak bile 2022 yılı ABD-İran ticaretinin yalnızca 56,5 milyon dolar olduğunu göz ardı edemeyiz. Bakın milyar dolar değil, milyon dolar. ABD’nin tüm dış ticaretinin 100.000’de 1’ini yaptığı İran’la neredeyse sıfır ticarete sahip olduğuna göre, Kılıçdaroğlu’nun 300 milyar dolara inşa edeceğe kara/demir yoluna neden ihtiyaç duysun? ABD-Türkmenistan arasındaki dış ticaret de yalnızca 100 milyon dolar, yani ABD toplam dış ticaretinin 50.000’de 1’i. Çok düşük seyreden ABD-Türkmenistan ticaretine transit yol sağlamak için Türkiye, neden yıllık gelirinin üçte birine denk gelen 300 milyar dolarlık bir maliyet yükünün altına girsin? Yıllık 330 milyon dolarlık ABD-Özbekistan ticareti de Kılıçdaroğlu’nun projesini kurtarmaz. Yıllık 3,8 milyar dolarlık ABD-Kazakistan dış ticareti, yüksek görünse de büyük bölümünü Kazakistan’ın petrol satışı oluşturduğundan Kılıçdaroğlu’nun yol projesi için bir anlam taşımıyor. Çünkü ham petrol, otoban/demiryolu ile değil, boru hattı/gemi ile taşınır.

“Ben halkıma hiçbir zaman hayal satmadım(!)” diyen Kılıçdaroğlu’nun “hayatının projesi Türk Yolu”, benim akıl süzgecimden geçemedi. Söyleyebileceğim tek bir şey var: “Ben almayayım, alana da mani olmayayım…” Şunu herkes bilsin: Türk halkı, “hayali projelerle” uyutulmaya değil, “devrimci projelerle” uyanık tutulmaya layıktır.