Hezeyan -(TAMAMI)

Hezeyan, paranoya ve sanrı eş anlamlı sözcükler. Paranoyayı İslamcılar ve müflis solcular, ulusalcılara karşı çok kullandıkları için kullanım süresini aştı. Sanrı çok şiirsel bir sözcük, Arthur Rimbaud’ya yaraşır. Hezeyan, cazırtılı bir sözcük. Böyle bir yazıya pek uygun.

Hezeyan ya da paranoya nedir?

Diğer insanların inandıklarını önemsemeden, mevcut düşüncenin hatalı olduğuna dair kesin kanıtlar olmasına rağmen değiştirilmeyen ve dış gerçeklikten doğru olmayan anlamlar çıkartmaya dayalı yanlış inanca paranoya denir. Bu inanç kişinin bağlı olduğu kültürün diğer üyelerince genelde kabul gören bir inanç da (dinsel inanç gibi) değildir. Paranoyanın olması insanın o sırada psikozda olduğunu, diğer bir deyişle gerçeği test etmesinin bozulduğunu gösterir.

Bazı belirtileri:

1. Düşmanlık görme (persekütuvar) (en sık görüleni):

- “İzlendiğini, kendisine komplo kurulduğunu, suikast düzenlendiğini, dinlendiğini, zehirlendiğini, taciz edildiğini” söyler.

- Küçük olayları abartarak anlama vardır.

- Öfke yoğundur, şiddete eğilim olabilir.

2. Büyüklük (grandiyöz):

- Büyük yetenekleri, ilginç keşifleri vardır, medya ve ilgili kurumlara sık sık müracaat eder.

- “Mehdi, evliya, peygamber olduğunu” söyler, müritler bulabilir, toplumsal organizasyonlar yapabilir.

(Kaynak: Uzm. Dr. Hasan Basri İzgi, http://www.mcaturk.com/)

Birkaç örnek

Eyüp Erdoğan’ın, Başvekil hazretlerinin yaptığı konuşmalardan derlediği özlü sözleri (Tempo dergisinin Temmuz sayısı) okurken, yukarıda okuduğunuz “bazı belirtiler” in belirtilerini gördüm. Hekim olmadığıma göre bu bir görüş sadece, bir izlenim. Allah korusun!

***

-”Türban konusunda mahkemenin söz söyleme hakkı yoktur. Söz söyleme hakkı din ulemasınındır.” (Bu zat, ne yazık ki laik Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanıdır!)

-”İzmir’in üzerinde zaman zaman bazı yakıştırmalar vardır ya, inşallah bu yakıştırmaları ilk seçimde silip atacaktır.” (AKP’ye oy vermezse “Gavur İzmir” olarak kalacaktır.)

-”Lan terbiyesizlik yapma. Hadi ananı al da git.” (Korunmalı Başbakan olmasa Mersin’de böyle horozlanabilir mi?)

-”Askerlik yan gelip yatma yeri değildir. Canım kardeşim.” (“Pisi pisine geberip gitme yeridir” demek istiyor.)

-”Hayatında, affedersin iki koyun gütmemiş olanlar, artık diyorlar ki ‘Erken seçim’. Arkadaş seçim olsa ülkeye ne kazandıracak?” (Yahu kardeşim, affedersin, seçim sandığının demokrasinin tek göstergesi olduğunu söyleyen sen değil misin? Bu ne lahana, ne perhiz turşusu! Çobanlık ve koyun gütme Hıristiyanca bir metafordur. İsa çoban ve Hıristiyanlar ise koyun sürüsüdür. Hıristiyanlıkla ilgili metinlerde “kuzu” sözcüğü de geçer. Hz.Muhammed’in bile çobanlık iddiası yok. Bizim ki tersinleme yöntemi ile, bir koyun sürüsü olduğuna inandığı Türk halkını en iyi güdecek çobanın kendisi olduğunu iddia ediyor. Annadın mı?)

-”Ayaklar baş olursa kıyamet kopar.” (Kopar da, ayaktan ne, baştan ne anladığına bağlı. “Ayaklar” dediği 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı Taksim Meydanı’nda kutlamak isteyen sendikalar. Hani yaratılanları yaradandan ötürü severdin? Ayrıca ne oldum demeyeceksin, ne olacağım diyeceksin. Daha dün Kasımpaşa’da oturup Ülker ‘piskevit’i dağıtıyordun. Kaybedeceğin ilk seçimden sonra ne olacağın belli değil. Öyle deel mi?)

-”Hasan Harakani’nin türbesinin yanına bir ucube koymuşlar, garip bir şey dikmişler. Oradaki tüm vakıf eserlerinin, o sanatkârane eserlerin olduğu yerde, böyle bir şey olması düşünülemez.” (Gardaş! ‘Sanatkârâne eser”, sanat eseri değildir. Gerçekten sanat yapıtı olamamış çalışmalara denir. Senin deyişinle ‘Sanat eseri olma gayreti içinde olan’. Şeyh Ebu’l-Hasan Harakanî’nin Peygamber torunu olduğu nereden belli? O bölgede “seyyid” olarak yüzlerce (sözde) peygamber torunu var.

Sanki adam sanat tarihi uzmanı da Mehmet Aksoy’un heykeline ‘ucube’ diyor. Bu da bir başka gösterge!

-Artvin’in Hopa ilçesinde hayatını kaybeden Metin Lokumcu’nun ölümünü protesto ederken, polis müdahalesi sonucu kalçası kırılan Dilşat Aktaş’tan söz ediyor: “O kadın kız mıdır, kadın mıdır?” diyor. (Allah’ın överek yarattığı bir insanı küçük görüyor. Kadın, kız ya da kızoğlan kız ama altı aylık gebe olmasının kalça kıran polisle ne ilişkisi var? Sonuçta polis bir vatandaşın kalçasını kırarak suç işlemiştir. Aslına bakarsanız o kalçayı kendisi kırmak isterdi.

-”Dindar nesil yetiştireceğiz. Muhafazakar demokrat partisi kimliğine sahip bir partiden ateist gençlik mi yetiştirmemizi bekliyorsunuz.” (Suç işlemeye niyetin itirafıdır. Uygulamaya geçerse, anayasa ve yasalara aykırı bir eylem olduğu için son derece ağır bir suçtur ki AKP tarikatı bu suçu işlemektedir. İstanbul İmamı, dindar ve kindar bir koyun sürüsünü gütmek istiyor. Ama imam-hatip bitirenler tüccar ve müteahhit olarak «paraya bulaştıkları için» günahkâr oluyorlar. Şimdi de Dışişleri Bakanlığı kadrosuna tıkıştırılacakları için içki içilen çevrelerde dinden çıkacaklar. Bir yığın ateist ilahiyatçı gördüm. Din adamı dediğin ateist olur.)

***

“Türkiye’de bir kişi polise şiddet uygularken ölüyor. Twitter’da altını üstüne getiriyorlar. Mısır’da 300 kişi kurşunlanarak ölüyor dünya sessiz. Bu insanlar ibadetini yaparken ölüyor, feryadımız bunadır” diyen bir başbakan düşünün. Ağam sen nerenin başbakanısın, Mısır’ın mı Türkiye’nin mi? Ayıp ki ne ayıp! Hezeyan ki ne hezeyan!

Geçerken bir parka uğramış, “Ortalarda, kin ve nefret olmasın. Komşuluk hukuku çok farklı gelişsin” diyor. Kindar nesil yetiştirmek isteyen ve insanlara tencere-tava çalan komşularını gammazlamasını, mehkemeye vermesini tavsiye eden sanki bir başkası.