Hukuk devleti

89 maddelik Fransa anayasasının ilk maddesi şöyledir:

«La France est une République indivisible, laïque, démocratique et sociale. Elle assure l'égalité devant la loi de tous les citoyens sans distinction d'origine, de race ou de religion. Elle respecte toutes les croyances.»

"Fransa bölünmez, laik, demokratik ve sosyal bir devlettir. Köken, ırk ya da din ayrımı yapmaksızın bütün vatandaşların yasa karşısında eşitliğini sağlar (güven altına alır). Bütün inançlara saygılıdır."

***

177 maddelik Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın cumhuriyetin niteliklerini saptayan 2. maddesini birlikte okuyalım:

"Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."

***

İki anayasada da demokratik, laik ve sosyal sıfatları ortak. Türkiye Cumhuriyeti'nin nitelikleri arasında fazladan "hukuk" sözcüğü var. Buna karşın Fransız anayasasında fazladan olan "Köken, ırk ya da din ayrımı yapmaksızın bütün vatandaşların yasa karşısında eşitliğini sağlar (güven altına alır). Bütün inançlara saygılıdır" bölümü sanırım bizim anayasadaki "hukuk" sözcüğünü karşılıyor. Ya da bizim anayasadaki hukuk sözcüğü italikle dizilmiş cümlelerin anlamını içeriyor.

(Aziz dostum Prof.Dr.Erdoğan Teziç, işine karışmak gibi densizlik yapmaya cesaret ettiğim için, yüce gönlü ile beni bağışlamalıdır.)

***

Fransızları bırakıp biz kendi işimize bakalım: Türkiye Cumhuriyeti demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Basit bir cümle analizi yapacak olursak, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliği onun bir hukuk devleti olmasıdır.

Nasıl bir hukuk devletidir sorusunun yanıtı ise "demokratik, laik ve sosyal" bir hukuk devletidir.

Bu cümle analizi, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliğinin "hukuk devleti" olduğunu ortaya çıkartıyor.

Şunu göğsümüzü gere gere söyleyebiliriz ki Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet niteliklerini belirleyen ikinci maddesi çağdaş ve çağcıl bir devletin özelliklerini de işaret etmektedir.

Ancak demokratik, laik ve sosyal bir cumhuriyetin tam anlamıyla bir hukuk devleti olması için, "Köken, ırk ya da din ayrımı yapmaksızın bütün vatandaşların yasa karşısında eşitliğini sağlaması (güven altına alması), bütün inançlara saygılı" olması gerekmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti anayasasına göre böyle bir devlettir. Ve her hükümetin bu devletin niteliklerine saygı ve bağlılık göstermesi hem gereklilik hem de zorunluluktur.

Bir hükümetin meşru olabilmesi, bu zorunluluklara karşı tutumuna bağlıdır.

Şimdi şu can alıcı soruyu sormamızın zamanı geldi:

AKP hükümeti TC Anayasasının 2.maddesine saygılı mıdır, bu maddeye karşı namusu mücessem midir, yani saygısı uygulamalarıyla kanıtlanabilir mi?

***

Öncelikle: Demokrasiyi "sandık"a indirgeyen; evrensel insan haklarıyla kavgalı; köken, ırk ya da din ayrımı yapmaksızın bütün vatandaşların yasa karşısında eşitliğini sağlamayı düşünmeyen; kendisininki dışında kalan inançlara saygısız bir AKP, demokrasiyi benimsemiş bir siyasal parti ve iktidar sayılabilir mi?

İkincisi: Laiklikle kavgalı, laiklik karşıtlığı Anayasa Mahkemesi tarafından tescillenmiş; Anayasa'nın 2 ve 4. Maddelerini değiştiremediği için Anayasa Komisyonu'nun çalışmasnı kilitleyen; dünya işleri bağlamında dini referans olarak kullanan ve 17 Aralık soygunlarını savunurken, zorunlu bağış iddiaları için "Zengini hayra teşvik etmek suç mu? Kimse buna suç diyemez" (Haber Türk, 23.01.2013) diye fetva veren birinin başında bulunduğu bir parti ve hükümeti laik olabilir mi?

Üçüncüsü: Çalışanların, emekçilerin yasal haklarını elinden alan, taşeronluğu meşrulaştıran, sendikaları tarumar eden; emek sömürüsünü destekleyen; yoksullaştırdığı halkı (işçi, memur ve çiftçiyi) sadaka almaya zorlayan bir parti ve hükümet "sosyal" olabilir mi?

Cevap: Üç kez olamaz!

O halde: AKP ve hükümeti, TC Anasası'nın "hukuk devleti" ilkesine karşı davranış ve uygulamalar içindedir.

Ve sonuç olarak: Gayri meşrudur!

***

İnterneti rasgele açıp TC vatandaşı Avukat Hakan Güler'in "Hukuk Devleti İlkesinin Tanımı ve Hukuk Devletinde Olması Gereken Asgari Şartlar Nelerdir?" diye sorup kendisinin yanıtladığı tanımı ince eleyip sık dokumadan aynen aktarıyorum:

"Bütün faaliyetlerinde hukuk kurallarına bağlı olan, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlayan kişilerin temel hak ve hürriyetlerini güvence altına alan devlete hukuk devleti denir. Bir devletin hukuk devleti olduğundan bahsedebilmek için gerekenler konusunda tam bir görüş birliği olmamakla birlikte bir devleti hukuk devleti yapan asgari şartlar ve ilkeler şunlardır:

- Anayasasında, Cumhuriyet Yönetim şeklinin ve hukuk devleti ilkesinin kabul edilmesi ve uygulanması;

- Anayasasında demokratik rejiminin (demokrasi ilkesinin; yönetime katılma ve yönetimde açıklık) kabul edilmesi ve uygulanması;

Yasaların Anayasal denetime tabi tutulması;

Kuvvetler ayrımı ilkesinin kabul edilmesi ve uygulanması;

- Temel Hak ve Özgürlüklerin güvence altına alınması-Yasal Yönetim (İdarenin tüm eylem ve işlemlerinde yasalara bağlı olması, idarenin kanuniliği ilkesi);

- Yönetimin Yargısal denetiminin bağımsız mahkemeler aracılığıyla sağlanması.

***

Elinize bir kalem alıp AKP hükümeti ile başbakanına not verin, bakalım sıfırdan daha yukarı not alabilir mi?

Son olarak, Brüksel'de yaptığı konuşmada, yargı erkinin yasama (meclis) ve yürütmeyi (hükümeti) denetleyemeyeceğini, uygulamalarını sınırlayamayacağını iddia eden Başbakan kuvvetler ayrılığını kabul etmediğini itiraf ediyor. Oysa:

Yasama Meclisi, yasa yapar ama onun yaptığı yasaları Yargı Erki'nin bir organı olan Anayasa Mahkemesi denetler. Denetleyerek, Yasama Meclisi'nin erkini sınırlar.

Danıştay, hükümetin işlemlerini denetler ve sınırlandırır.

Yargı Erki'ne (Anayasa Mahkemesi, Danıştay, İdari mahkemeler) gelince: Ne Yasama Erki (TBMM), ve Yürütme Erki (AKP hükümeti) tarafından denetlenemez, yetkisi sınırlandırılamaz.

Hukuk devleti işte budur!