Hukuku çiğnetmeyelim

İpek-Koza’ya ait yayın kuruluşlarına, haksız ve hukuksuz olarak el konulunca Türkiye’de kıyamet koptu. Bu grubun yayın kuruluşları, bu ülkenin aydınlarına, askerlerine yargı yoluyla işkence uygulanırken, bu insanlar zindanlarda ölüme yatırılırken, bu hukuksuzlukları ellerini ovuşturarak seyrediyorlardı.Hafızanızı bir yoklayın önce, “Uygun bir savcı arıyoruz” dediler. Buldular bu savcıyı, hani yurt dışında kendi iradesiyle ifade vermeye gelen subayları “Kaçma şüphesi var” diye tutuklayıp da kendisi tabanları yağlayıp kaçan savcı, onun açtığı davaları “Ben bu davaların savcısıyım” diyecek kadar benimseyen şimdiki Cumhurbaşkanı, o tarihteki Başbakan.Bu çirkinlikler yaşanırken, yaşlı başlı gazeteciler, kanser hastası bir bilim kadını hakkında akıllara durgunluk verecek, iğrenç suçlamalarda bulunulurken kanser hastaları ancak ölüme tahliye edilirken, bu ordunun genelkurmay başkanı terör örgütü yöneticisi olarak suçlanırken, bu yayın kuruluşları nasıl da alkış tutuyorlardı. “Canım ufak tefek usul yanlışları olabilir, yargılama aşamasında düzeltilir, yargıya güvenin, sonucu görelim” diyorlardı. Şimdi aslında dönüp aynı şeyleri onlara söyleyebiliriz. Ama bu bizlere yakışmaz, bu yakışmadığı gibi de “Düşmanımın düşmanı dostumdur” düşüncesi de bize yakışmaz. Bunlar, o tarihte de ne kadar, Cumhuriyet ve aydın düşmanı iseler bugün de o kadar Cumhuriyet ve aydın düşmanıdırlar. Yarın ellerine fırsat geçse, geçmişte ne yaptılarsa aynı şeyleri yaparlar. O nedenle bunların kapısında yatıp, göğsünü bunlara siper yapanları anlamakta zorluk çekiyorum. Bunlara yapılan hukuksuzluklara sadece ve sadece bir hukukçu olarak karşı çıkalım, yoksa bunlar sütten çıkmış ak kaşık değiller, hiç de olmadılar.Siyasi iktidar dün olduğu gibi bugün de kendisine uygun bir savcı ve sulh ceza hakimi bulmuş olmalı ki, tayin ettirdikleri kayyum vasıtası ile anayasanın 28. maddesinin 3. fıkrasına aykırı olarak, bu kuruluşların yayınları engellendiği gibi, yine anayasanın 30. maddesine aykırı olarak, basın aletleri zapt edilmiştir. İşte kavga vereceksek bu noktalardan kavga vermek gerekir. Hukuka sahip çıkalım.AKP iktidarı Türkiye’de hukuku ayaklar altına almıştır, anayasa ve yasalar çiğnenmektedir.Bir AKP milletvekili çıkıp seçimden sonra hangi yayın kuruluşlarına el koyacaklarını hiç utanmadan sayabilmektedir. Bu noktaya, Silivri yargılamaları sırasındaki, hukuksuzluklara tepki vermeden sessiz kalanlar nedeniyle gelindi. O gün korktular sustular, çünkü onlara göre Tayyip Bey o dönemde güçlüydü, bugün konuşuyorlar, zira onlara göre Tayyip Bey güç yitirdi. Yarın maazallah, öyle gözükmemekle beraber Tayyip Bey seçimden güçlenerek çıkarsa gene yıkama yağlama işlemlerine başlarlar. 29 Ekim merasiminin, mehteran takımıyla, at sırtındaki okçularla, İran İslam Cumhuriyeti görüntüsü veren hanım kızlarla, ne kadar sivilleştirdiğini söylemekten hiç utanmazlar.
OMURGASIZ DİPLOMALILARBu ülkenin sorunu, aydın demeye içimizin elvermediği omurgasız diplomalılardır. Bunların içlerini, ruhlarını bilmezseniz, bunlara uzaktan bakıp adam zannedersiniz. Bunlar güce taparlar, önce 12 Eylül’ün generallerine yardakçılık ettiler, adam güç kaybedince yüzde doksan iki ile destek verdikleri anayasanın çiğnenerek yargılanmasına alkış tuttular. Yarın aynı şeyi Tayyip Bey’e yaparlar.Ama bize düşen doğruları söylemek, tek sahip çıkmamız gereken şey de hukukun üstünlüğüdür. Dün Silivri yargılamalarında hukuk nasıl ayaklar altına alındıysa, bugün İpek-Koza kuruluşunun “YAYIN ORGANLARINA” karşı yapılan yasa ihlallerinde de hukuk aynı şekilde ayaklar altına alınmıştır.Bunların yayın organı olup olmadıkları zamanında tetikçilik yaptıkları ayrı bir konu, ama bizim yandaş olmamız gereken tek şey hukuktur, her hal ve şartta hukuktan yana olmalıyız.Düşmanımın düşmanı benim dostumdur, Makyavelist anlayışı gerçek bir aydına yakışmaz.Bu ülke için, bölücülük, şeriat özlemciliği ne kadar büyük tehlike ise hukukun çiğnenmesine tepkisiz kalmak da o kadar büyük tehlikedir. Bu ülkenin aydınlarının en önde gelen görevi hukuku çiğnetmemek olmalıdır.