Hükümet kurmada alışık olunmayan yöntem

Cumhurbaşkanı Alexander van der Bellen tek tek parti liderlerini cumhurbaşkanlığı sarayında kabul etti. Önce ziyarete ait fotoğraf çektirdi ve sonra da onları “Tapeten Tür” isimli kırmızı kapının arkasına aldı. Cumhurbaşkanı misafirleriyle görüştükten bir müddet sonra aynı kapı tekrar açıldı. Parti liderleri kendilerini bekleyen gazetecilere birer cümleyi geçmeyen açıklamalar yaptılar.

Konu eylül ayının son haftasında yapılmış seçimden sonra kurulacak hükmetti. Dahası hükümeti kurmak için hangi parti liderinin görevlendirileceğiydi. Bir de cumhurbaşkanı seçimin galibi FPÖ’nün lideri Herbert Kickl’i koalisyon hükümetini kurması için görevlendirecek miydi? Cumhurbaşkanı Alexander van der Bellen, Kickl’e ve onun partisinin siyasetine pek de sempatik bakmadığı bilinmektedir.

Alexander Van der Bellen ve Andreas Babler

CUMHURBAŞKANINDAN PARTİLERE ‘KENDİ ARANIZDA KONUŞUN’ GÖREVİ

Aradan günler haftalar geçti, cumhurbaşkanından ses soluk yok derken, van der Bellen yapmış olduğu açıklamayla turnayı gözünden vurdu. Cumhurbaşkanı görev verme sorumluluğunu yerine getirdi. Böylece Cumhurbaşkanı hükümeti kurmak için görev verme biçimiyle her türlü eleştiriden kendisini kurtarmış oldu.

Van der Bellen, açıklamasında özetle şöyle dedi: “Seçimden FPÖ birinci parti olarak çıkmıştır. Ancak parlamentoda bulunan diğer dört partiden hiçbiri FPÖ ile hükümet kurma taraftarı değildir. FPÖ’de seçimin galibidir. Hükümet kurma görevi o partinin de demokratik hakkıdır.”

Ancak Van der Bellen açıklamasında, parlamentoda temsil edilen beş partinin beşine de doğrudan hükümet kurma görevi vermese de “kendi aranızda konuşun bakalım” dedi. Alışıldık bir durum olmadığını da kendisi ifade etti. Böylece Avusturya Cumhurbaşkanı Prof. Dr. Van der Bellen ‘FPÖ’ye neden görev verdin veya vermedin sorusuna’ muhatap olmadan koalisyon hükümeti kurulması için bu yola başvurdu. Partilere görüşmeler için bir haftalık süre tanıdığını ifade etti. Bu bir haftalık süre içinde bütün partiler birbirleriyle görüşmeler yapıp olabilecek ihtimalleri konuşacaklar. Bu görüşmeler için bütün parti liderleri ile görüşülmeli ve bir koalisyon hükümeti olabilirse, o koalisyon hükûmetinde üç büyük partiden birisi mutlaka yer almalıdır. Bu üç büyük parti: Avusturya Özgürlükçü Partisi (FPÖ), Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ve Avusturya Sosyal Demokrat Partisi (SPÖ)’dir.

Alexander Van der Bellen ve Karl Nehammer

Bu açıklamadan sonra FPÖ lideri Herbert Kickel, muhafazakâr Hristiyan demokrat sağcı parti ÖVP’ye seslenerek, parti liderleri Karl Nehammer’e yardımcı olmaları çağrısında bulundu. Bu çağrıda aslında Nehammer’e yalnız başına karar vermesine engel olun demek istendi.

ÖVP'nin cevabı aşağı yukarı, bütün parti liderlerini demokrat olmamakla suçlar, onları diktatör olmakla suçlarsanız, yalnız kalmanız kaçınılmaz olur biçimindedir. Bu yazıyı okuduğunuz güne kadar bir hükümet kurulmayacaktır, Avusturyalı sonucu merakla beklemektedir.

SEÇİM SONUÇLARINA RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI’NIN ETKİSİ

Aydınlık Avrupa Avusturya genel seçimlerine geniş yer ayırdı. Değerli yorumlar yapıldı. Avusturya’yı iyi tanıyan insanların düşünceleri okuyucumuza yansıtılmış oldu. Bu yorumlara bir ufak notum olacaktır. Gazetemizde manşete taşınan yorumlarda, FPÖ’nün başarısının sırrının ‘NATO karşıtlığında’ olduğu belirtildi. Seçimde Rusya-Ukrayna Savaşı konusu da rol oynamıştır. Zira Rusya'dan alınan ucuz doğal gaz alınmamaktadır ve Avusturyalı doğal gazı başka yerden alarak, daha pahalıya tüketmektedir. Savaş doğrudan cüzdanlara yansımıştır. Ancak FPÖ’nün NATO karşıtlığı çok fazla bir rol oynamamıştır diye düşünüyorum. Avusturya NATO üyesi değildir, NATO’yu da sıradan seçmen bilmez. ÖVP’lilerle SPÖ’lüler arasında yıllar önce NATO tartışması olmuştur. FPÖ o tartışmalar sırasında herhangi bir düşünce belirtmemiştir. Avusturyalıyı tanıyan birisi olarak, FPÖ’nün yüzde 28’lik seçmen kitlesinin çoğu NATO’nun ne olduğunu ve görevini bildiklerini de düşünmüyorum.

Alexander Van der Bellen ve Herbert Kickl

FPÖ, VORALBERG’DEKİ SEÇİMDEN BAŞARIYLA ÇIKTI

13 Ekim 2024 tarihinde Avusturya’nın batısındaki eyaleti Voralberg’de yerel seçim vardı. Bu yerel seçimden de FPÖ oy oranını yüzde 14 oranında artırarak, yüzde 28 oranda oyla ikinci büyük parti olarak çıktı. Vorarlberg eyaletinde ÖVP geçen seçimde yüzde 43 oy almıştı, bu seçimde yüzde 5 oy kaybıyla yüzde 38’de kaldı. Yüzde beş oy kaybına rağmen birinci parti olarak çıktı. Vorarlberg eyaletinde de koalisyon hükümetinde bulunan Yeşiller yüzde 6,61 oy kaybederek ikinci güçlü partilikten üçüncülüğe geriledi. SPÖ ve Neos ise yüzde 9’ar oy oranında kaldı.

Bu seçimden de başarıyla çıkan FPÖ, koalisyon hükümetinde olmadıkları sürece bir sonraki genel seçimlerde oy oranını yüzde 10 oranında artırması hiç de hayal değil.