Hulusi Akar: Bir doğru bir ciddi eksik

4 Temmuz 2003’te Irak’ta görev yapan askerlerimiz tuzağa düşürülmüş, habis bir oyun sergilenmiş ve ABD’nin Irak, Suriye ve bölge politikalarına karşı tavır geliştiren TSK’yı cezalandırma ve ABD karşıtı subaylarımızı tasfiye etme kararı alınmıştı. Elim ve habis ‘Çuval’ skandalının baş aktörü olan Amerikalı General Raymond Odierno 2015’te “NATO’ya sıra dışı katkıları, Suriye ve diğer konularda gösterdiği işbirliğinden’’ dolayı dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Sayın Hulusi Akar’a liyakat nişanı takmıştı.

Bu konuya sessiz kalamazdık. 1 Şubat 2015’te kaleme aldığımız ‘’Çuvalcı Paşa’’ yazımızda Sayın Akar’ı eleştirmiştik. Özellikle liyakat nişanının kabul edilmesini ‘’devletlerarası ilişkilerde duygulara yer yoktur’’ tezini savunanları çok ağır tenkit etmiştik. ‘’İlişkilerde duygulara yer yoktur’’ diyen duygusuzlara hitaben;

YENİ LİYAKAT NİŞANI GELMEDİ

“Sanırsınız devletlerarası ilişkilerden insanlar değil de makineler sorumlu. Bu ilişkilerde 'namus', 'vatan', 'millet', 'onur' askerine karşı sorumluluk önemli değil midir? Hay sizin makine ruhlu suratınıza develer ve lamalar tükürsün.” diye yazmıştık. Sayın Akar’ın avukatları yazımıza karşı suç duyurusunda bulunmuş ve 50 bin lira tazminat talebinde bulunmuşlardı. Aradan dokuz koca sene geçti.

O tarihten günümüze herhangi bir komutanımıza “NATO’ya sıra dışı katkıları, Suriye konusunda işbirliğinden dolayı” liyakat ödülleri verildi mi ben duymadım. Aksine Türkiye, ticari, finans, askeri ve siyasi erkânı artık ABD’nin ödül değil kara listesinde. Bankacılarımıza, sanayicilerimize, tüccarlarımıza, siyasilerimize, askerlerimize yönelik tehditler, ambargolar, şantajlar artarak büyüyor.

İki gün önce Ankara'da Anadolu Yayıncılar Federasyonu’nda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Sayın Hulusi Akar ABD, Suriye ve İsrail ile ilgili gelişmeleri değerlendirdi. ABD’nin Suriye’den çekileceği iddiaları için Sayın Akar, “ABD karmaşık bir ülke. Amerikalıların askerleri, bazı büyükelçileri maalesef gerçekleri başka götürüyorlar Washington’a. Bunun için farklı kararlar çıkabiliyor… ‘Biz gideceğiz, hedefimiz Pasifik’ dediler. Gider mi gitmez mi bilmeyiz. Biz, kendi işimize bakacağız. Milli güvenliğimizi kimsenin insafına bırakmayacağız.” demiş.

ABD'Yİ SARAN AHTAPOTLAR

Sayın Akar’ın yorumunda bir doğru ve bir de ciddi eksik var. Kendi işimize bakmamız gerektiği, milli güvenliğimizi kimsenin insafına bırakmamamız gerektiği doğrudur. Ama ve lakin “Amerikalıların askerleri ve bazı büyükelçileri maalesef gerçekleri başka götürüyorlar Washington’a” ifadesi nesnel değildir ve ciddi zafiyetler ihtiva etmektedir.

Trump, Biden için “aptal” demişti ama Amerikalı askerlerin ve büyükelçilerin olumlu veya olumsuz raporlarına istinaden bir Türkiye veya Suriye kararı alacak kadar da saf ve keriz değil. ABD’de Dışişleri bakanları, büyükelçileri, Savunma bakanları, Pentagon, devasa askeri sanayi kuruluşları, silah şirketleri, Maliye Bakanları, tekelci holding bankaları, Enerji bakanları, ahtapot enerji ve petrol şirketleri, otomotiv holdingleri, Kültür bakanları, sinema, sosyal medya, müzik, sanat holdingleri, medya kuruluşları, kumarhane patronları, şans oyunları, fuhuş, uyuşturucu ve silah kaçakçılarının menfaatleri esastır.

Teknoloji Bakanları, yapay zeka, yapay (sanal) para, yapay insan, yapay gıda patronları, Tarım bakanları, şeker, tütün, alkol, kahve, muz ve bilumum gıda ürünleri, market ve AVM holdingleri, Turizm bakanları, ahtapot oteller, Güzellik bakanları, devasa kozmetik ürünler, parfüm holdingleri, Sağlık Bakanları, mikrop ve virüs üreten milyarlarca dolarlık kimya ve biyoloji laboratuvarları, hastaneler, ilaç ve aşı holdingleri, Ulaştırma bakanları, ahtapot nakliye şirketleri, uçak üretim holdinglerin çıkarları esastır.

BU AÇIDAN BAKMALI

ABD Kongresi'nde, Beyaz Saray'da, Pentagon’da, CİA’da, Adalet Bakanlığında ve FBI’de, lobi kuruluşlarında ve milyarlarca dolar bütçelerle beslenen düşünce kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve Hükümet Dışı Örgütlerde (NGO) kararlar yukarıda saydığımız tekelci kapitalist holdinglerin menfaatleri, hedefleri ve vizyonları için vardır. İstisnalar vardır ama kaideyi bozmaz.

Sayın Akar bunları, plan, proje ve çalışmalarını nazari dikkate alarak bir ABD panoraması çıkarmalı. Bölgeden ayrılır mı ayrılmaz mı neden ayrılır neden ayrılamaz, hangi bölgeler öncelikli hangi coğrafyalar tali planlarındadır daha iyi görülür. Daha önce Türkiye iyi ve doğru anlaşılsın, Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda kararlar çıksın diye ABD’deki lobi kuruluşlarına PR için milyonlarca dolar paralar boşa ödendi.

Zira ABD’nin kararlarını lobicilik yaparak, folklor ekibimizi göndererek, dönerimizi yedirerek, künefemizi ve çayımızı içirerek etkileyemezsiniz. Ama ünlü yüzler Amerikalıları yerli ve milli bir Türk ürünü olan Cola Turka reklamlarında oynatarak ABD’nin yüzü olan Coca Cola ve Pepsi’ye rakip olabilirsiniz.

Güçlüyseniz Amerikalı artistler Amerika’da sizin ürününüz için reklam yapar. Ama siz bu çıkışınızla ABD’nin tekelci holdinglerine meydan okumuş olursunuz.

O vakit, ABD’nin gerçek yöneticileri olan Coca Cola ve Pepsi çıkarlarını korumak ve tekelci hegemonyasını devam ettirmek uğruna Cola Turka’yı sahadan silmek için her türlü fedakarlığı ve pisliği yapar.

ABD bunu yaparken biz Cola Turka’yı Pepsi veya Coca Cola’ya karşı koruyabildik mi, sahiplendik mi, Japon şirketine satılmasına engel olabildik mi, Türkiye’nin medarı iftiharı bir içecek olarak bir dünya markası olmasını sağlayabildik mi?

TESPİT DOĞRU YA SORUMLULAR?

Sayın Akar Suriye için “Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesi konusunda rejim birtakım şeyler istiyor, istemiyor meselesi değil, henüz o noktaya gelinemedi. Rusya arabuluculuk yapıyor. Türkiye, Rusya, Suriye üçlü görüştük. Bir de dörtlü yaptık, İran da katıldı. Rusya’nın da etkisi var, İran’ın da etkisi var. Fırat’ın batısında Rusların, doğusunda ABD’lilerin etkisi var. Orada ciddi bir kararsızlık var. Suriye kendisi mi konuşuyor, başkaları mı konuşturuyor anlamak mümkün değil. Suriye’nin söylediklerini kimin söyledikleri belli değil, biz birebir konuştuğumuzda gayet samimi.’’ demiş.

Sayın Akar’ın ifadesinde bir doğru ve bir ciddi eksik var. ‘’Suriye kendisi mi konuşuyor, başkaları mı konuşturuyor anlamak mümkün değil. Suriye bize bire bir konuştuğunda gayet samimi’’ tespiti doğrudur.

Ama ve lakin 1998-2011 yılları arasında Türkiye konusunda gayet samimi olan, ne istediysek te vermedi durumundan, bugün kararsız davranan Suriye’yi bu hale getiren koşulların sorumlusu kimdir? Sayın Akar’ın bu sorulara bir cevabı olmalıdır. Bu konuyu önümüzdeki yazımızda ele alacağız.

Not: Gelecek yazımızda ayrıca eski Suriye Devlet Başkanı rahmetli Hafız Esad’ın kardeşi Rıfat Esad’ın oğlu, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın kuzeni, Londra’da ikamet eden Ribel Esad’ın “Şam İsrail ile barışmalı.” açıklamalarını mercek altına alacağız.