İdlib Harekatı ile ABD stratejik baskına uğratılmıştır

Türkiye’nin NATO dışında ilk birleşik ve müşterek harekatı İdlib harekatı başlamıştır.

Birleşik harekat ; iki veya daha fazla ülke silahlı kuvvetlerinin birlikte yaptığı harekattır.

Müşterek harekat ise bir ülkenin kara, hava ve deniz kuvvetlerinin birlikte yaptığı harekattır.

İki veya daha fazla ülke silahlı kuvvetlerinden birinin kara, diğerinin hava ve deniz kuvveti gibi unsurları ile icra edilen harekata da “birleşik ve müşterek harekat” denilmektedir. Koordinasyon kolaylığı sağladığından günümüzde müttefik kuvvetlerin en çok tercih ettiği harekat türüdür.

Türkiye bugüne kadar NATO dışında birleşik ve müşterek harekat yapmamıştır.

İdlib harekatı ile NATO üyesi Türkiye, NATO’yu bir kenara bırakmıştır. Rusya ve İran ile birleşik ve müşterek harekata girişmiştir. Bu harekata ÖSO (Özgür Suriye Ordus), Rus hava gücü, İran özel kuvvetleri ile ağırlıklı olarak, asli güç olarak da Türk hava ve kara gücü katılmaktadır. Bu harekat ile ABD ye ve batılı emperyalistlere şu mesaj verilmiştir:

“Batı Asya da ABD emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı aylar önce Astana’da başlattığımız siyasi birlikteliğimiz askeri alanda da meyvesini vermiştir. Kararlıyız bu toprakları size yedirtmeyeceğiz ”

Bu üç ülkenin yanı sıra Irak ve Suriye ile de başlayan siyasi birlikteliğin de askeri birlikteliğe doğru yol aldığı ortadadır. Çok yakında, özellikle de Barzani’ye karşı bunun somut neticeleri görülecektir.

28 Eylül’deki Putin-Erdoğan görüşmesi ve ardından 4 Ekim Erdoğan’ın İran ziyareti ile alınan İdlib’e operasyon kararı bölgesel işbirliğinin askeri alanda da ortaya çıkışının miladı olmuştur.

Batı Asya ülkeleri başta Türkiye olmak üzere Rusya, İran, Irak ve Suriye; ABD ‘ye karşı ülkelerinin toprak bütünlüğüne sahip çıkma konusunda anlaşmışlardır. Her ne kadar bu ülkeler şimdilik doğrudan ABD ile karşı karşıya gelmemeye dikkat etseler de, hatta IŞİD’e karşı ABD ile beraber mücadele ediliyor havası yaratmaya çalışsalar da (Aslında hepsi de IŞİD'i ayakta tutanın ABD olduğunun bilincindedirler) mızrak çuvala sığmıyor.

İdlib, kuzeyinde El Bab ve Halep, Güneyinde Hama ve Humus ,Doğusunda Rakk a, Batısında da Suriye’nin en önemli limanı Lazkiye’ye uzanan ulaşım yolları merkezinde stratejik önemi çok yüksek bir bölgedir. İdlib bölgesi; Suriye Devletine karşı El-Kaidenin kolu olan Nusra (yeni adıyla Şam’ı Özgürleştirme Heyeti (ŞÖH)) başta olmak üzere aşırı dinci örgütlerin elindedir. ABD Rakka’dan sonra dinci terör gruplarından temizlemek bahanesiyle PYD/PKK vasıtası il bölgeyi ele geçirip Lazkiye limanı ve petrol yoluna hakim olma peşinde idi. Ancak onca silah ve eğitim verdiği kara ordum dediği PYD/PKK çapulcuları ile Rakka operasyonunu henüz tamamlayamadığından İdlib harekatını da başlatamamıştı. Türkiye bölgesel işbirliği ile elini çabuk tutmuş, İdlib harekatını ABD den önce başlatarak ABD ye stratejik baskın yapmıştır.

Stratejik baskın diye tekrarlıyorum çünkü;

Bir hafta gibi kısa sürede Rusya, Türkiye ve İran arasında ABD nin beklemediği bölgesel askeri işbirliği oluşumu ortaya çıkmış ve süratle hareket geçilmiştir.

ABD nin ikinci İsrail projesini Lazkiye’ye ulaşacak Kürt koridoruna 2 nci bir” Fırat Kalkanı” kaması sokulmuş, koridorun son umutları da yıkılmıştır.

En önemlisi de sözde stratejik ortağı Türkiye, ABD den iyice kopmuş, İdlib harekatı ile bir kez daha ABD nin karşısına dikilmiş ve Batı Asya Birliğinin askeri anlamda da başlamasında önderlik rolü oynamıştır.

ABD ye karşı birleşen bölge ülkeleri şimdilik doğrudan ABD ‘yi hedef almamışlar ancak; İdlib’i terörden kurtarılıyoruz görüntüsü ile ABD nin ayağına kuvvetlice basmışlardır. ABD de buna cevabını Barzani üzerinden verme çabasındadır. Nitekim daha bir hafta önce “Barzani’nin referandumunu tanımıyoruz” diyen ABD, dün Barzani’ye yapılacak silahlı bir müdahaleye tepkisiz kalmayacağız” demiştir.

İş silahlı müdahaleye vardığı zaman ABD nin tepkisi ne olabilecektir? Bölge ülkeleri ile silahlı çatışmaya mı girecek?

Hayır bunu asla yapamaz. En fazla yapacağı Barzani’ye verdiği siyasi ve silah desteğini daha da artırmaktır ki bu da ABD ye maddi kayıptan öte bir şey getirmeyecek ve içerideki itibarını bitirecektir.

ABD, bu stratejik baskınla son darbeyi yemiştir. Şimdi zevahiri kurtarma çabasındadır.