İdlip İdlip!
(Suriyeli annenin bebeğine türküsü.)
Yaz güneşi kundak bezidir İdlip’in,
Ürkek yürek elimizde gül açar.
Birden kıyamet koparır hain namlular.
Korunmasız nur topu bebek irkilir,
(Acaba bir şey mi diyecek?)
Kolayca uyuyamaz, gece huysuzdur,
Rüzgâr da çıkar, sallar yaşlı zeytinleri:
İdlip İdlip! İdlip İdlip!
Ölümcül bir karşılama hazırlanır,
Kapıdan girene, kardeşe, ele güne.
Kesilir o an takatin, vade dolar,
Irmakla duyurulur yaşama talebi,
(Gökler gürülder) yetişir kara ulaklar.
(Dini bomba yapıp fırlatır meczup.)
Kanlı yağmur çadırlara vurur,
Kalplere damlar belirsiz damlalar:
İdlip İdlip! İdlip İdlip!
Toplanır ilin ortasında çoluk çocuk,
(Arka arkaya şimşekler.) orada,
İleri atılır büyük belleğin alanında,
(Suriye’nin isyan çığlığıdır.)
Gökte duyulur üstümüze gelen fırtına,
Füzeler geçer başımızın üstünden,
Hızlanır yoksul halkın nabzı birden:
İdlip İdlip! İdlip İdlip!
Birisi sorar, kimdir gelen, dost mudur?
Hadi yanıtla, evimizde necidir?
Resul adına bebek öldüren kelleci.
Senin her şeyi gördüğünü bilen
Bir kişi bile çıkmaz işbirlikçiden...
Aksini ileri süren parlak gecede,
(Telefon durmadan çalar) Ses kalpte:
İdlip İdlip! İdlip dlip!
Çıkıp geldin sen de sıradan,
Öylesine acemi, acılı, sızı içinde,
Karışık bir zamanda geldin,
(Makineli tüfek taramaları.)
Yollara, bellere, sellere daldın.
Sütünü kesti cihatçı Yanki çeteleri,
Çöllere, göllere karıştı evdekiler.
Özgürlük emziğini emip dur:
İdlip İdlip! İdlip dlip!
Baba yok! (Ezan sesi) Çoktan gitti,
Vatan savunmasında direniyor:
İşe gitti diyoruz nicedir,
Kendi aramızda öyle diyoruz:
Yiğit baba işe gitti, amca da gitti.
Gel anlat anlatabilirsen, bebek anlar.
Gökyüzü kum fırtınası, yerler karanlık,
Birden içine dolar toprağın öfkesi:
İdlip İdlip! İdlip dlip!
Yarılacak kayalara doğru yürü,
(Zafer istiyor bebek) yeni bir özgürlük.
Sesleri gelir kulağına fedailerin,
Bir de yorgun ülke, yaralıdır.
Seni öpmek için önünde eğilir,
Yeter ki ayaklan bebek, günün geldi.
Gün doğmaktadır, ışıklar çırpınır:
İdlip İdlip! İdlip dlip!