İki açıklama

Geçen hafta medyada iki açıklama ilgi çekti. Bu açıklamalar CHP Genel Başkanı Sn. Özgür Özel ile Hazine ve Maliye Bakanımız Sn. Mehmet Şimşek tarafından yapıldı.

Özgür Özel 2 konuya ağırlıklı olarak parmak bastı: “CHP iktidar olduğunda Avrupa Birliği’ne 10 yıl sonunda girileceği ve paradan bir sıfır atılacağı, yani gelir artışının olacağı”

Özgür Özel öyle ayakları yere basmayan söylemlerle insanları ikna etmeye çalışıyor ki biraz geri çekilerek düşünse söylediklerine kendisi de inanmayacak.

Avrupa Birliği açısından bakalım. Özgür Özel’in bakış açısı şu; AB ülkeleri bugün en yüksek kişi başına milli gelir sahibi ülkeler. Biz bu ülkelerin arasına katılırsak onlarla birlikte bizim de milli gelirimiz artar ve biz de zenginleşiriz. AB ülkeleri bizi aralarına almak istemiyorlar vb. gibi konulara girmek istemiyorum.

AB’NİN SORUNLARINI ÇÖZME ŞANSI VAR MI?

AB gerçekten geleceği mi temsil ediyor? ABD tarafından yapılan baskılarla Rusya ile neredeyse tüm ilişkilerini kesen ve enerji maliyetleri katlanan, sanayileşmede gerileyen bir Avrupa nasıl olacak da kendine geri gelecek. Ciddi yapısal sorunlar içinde Avrupa’nın yapısal sorunlarını çözme şansı var mı?

Almanya mülteci akını nedeniyle, Avrupa’nın tek ülke olma yolunda en önemli hukuki alt yapısı olan Schengen’i askıya alıyor.

Tabi Özel’e sorsanız bu tür sorunlar elbette yol üzerinde olacaktır. Ancak Batı uygarlığı o kadar güçlü yapıya sahiptir ki bu sorunlar aşılacak ve Batı eskiden olduğu gibi zengin ve müreffeh yaşamına devam edecek.

Hiçbir tarihi derinliği olmayan ve diyalektik bakış açısının tersine, subjektif bir bakışla içinde bulunduğumuz durumun değişemeyeceği varsayımıyla hareket eden bu liberal görüşün gerçeği temsil etmediğini çok uzak olmayan bir gelecekte göreceğiz.

Paradan bir sıfır atma konusunda ise; ekonomik gelişme için hiçbir yol haritası göstermeyen, geliri nasıl artıracaksın sorusuna cevabı olmayan, sadece soyut ‘Halkın gelirini artıracağım.’ açıklaması hiç tatminkâr değildir.

GÜLDÜR GÜLDÜR’E MALZEME

Hele laik yaşam biçiminin her sorunun çözümü olacağı bakış açısı ile kandırılan ufak bir kesime yönelik “Rakının litresi 140 TL olacak” vaadi ise sadece komedi filmlerinde yer alacak ufak bir şaka olarak anlaşılabilir. Güldür Güldür-Ali Sunal’ın bunu işleyeceğine kesinlikle eminim.
Gelelim diğer açıklama sahibi Mehmet Şimşek’in sözlerine.

Mehmet Şimşek, Hazine ve Maliye Bakanlığına geldiği günden bu yana yaptıklarının ne kadar doğru ve faydalı işler olduğunu anlatmaya çalışıyor.

Cari açığın azaldığı ifade edildi. Cari açık temel olarak nasıl azalır? İhracatı artıracak büyük yatırımlar yaparsınız. Böyle yatırımlar olmadığını hepimiz biliyoruz. Bugün cari açığın azalmasında neden olan etkenleri şöyle sıralayabiliriz. Turizm gelirlerinin en yüksek seviyeye çıktığı yaz aylarında turizm döviz girdisi cari açığı zaten kapatacaktı.

Ayrıca ithalatta düşüşün iki ana nedeni var: Birincisi özellikle sanayi üretimindeki gerileme ham madde ve ara mamul ithalatını azaltıyor. Bu da artmaya başlayan işsizlik ve iflas dalgasına neden oluyor. Ayrıca altın ithalatına getirilen kota altın ithalatında gerileme yarattı. Bu da ithalatı azaltan ve sanki cari açık kapanıyormuş gibi anlaşılan ikinci etmen. Altın ithalatı azalıyor mu? Elbette hayır. Resmi kanallardan ithal edilmeyen altın kaçak yollarla getiriliyor.

Peki bunun bedeli nasıl ödeniyor? Merkez Bankası Net Hata Noksan hesabında ciddi (-) yönünde artış var. Altının bedeli yastık altından ödeniyor. Yani yine Türkiye’nin döviz varlıklarından çıkış var. Yani cari açığın kapanmasında ciddi sorunlar var. Ayrıca rezervlerin artışı sıcak para ile sağlanıyor. Sıcak paranın ne kadar sağlıklı olduğu ayrı bir konu.

BORÇ MALİYETİ 5 KAT ARTTI

Bir başka açıklama: Türkiye’nin dış borcunda ciddi bir maliyet düşüşü var. Evet haklı CDS’ler (Credit Default Swap) Mehmet Şimşek’in yaptığı liberal uygulamalar sonucunda düştü. Peki yurt dışı borçlanma maliyetinin düşmesi karşılığında ne oldu? Şimşek’in “rasyonel” (mantıklı) uygulama adı altında, enflasyonu bilinçli artırdıklarını anlatmayacağım, faizleri yüzde 8,5’ten alarak yüzde 50’ye çıkardı.

Dolayısı ile Türkiye’nin tahvil maliyetleri yüzde 8-10 faiz aralığından yüzde 50’ye yükseldi. Ayrıca iç borç için Hazine avans hesabı kullanılmadan faizli borcun artması borç maliyetinin yaklaşık 5 kat artmasına neden oldu.

Sonuçta olan nedir? Türk piyasalarında sıcak para için yükselen aşırı kârlılığa karşılık bir miktar döviz girişi oldu. Demek ki sonuca baktığımızda bir ıslıkla Türkiye’yi terk edecek sıcak para karşılığında düşen dış borç faizine karşılık, yükselen ve dış borçtan daha fazla tutarda olan iç borç faizleri.

Diğer açıklamalarda da ciddi tutarsızlık ve algı yanılmaları var. Ama bu iki konu dahi işin Şimşek’in dediği şekilde olmadığını kanıtlıyor.

Sonuca gelirsek; bugün yürürlükte olan sistemin iki bacağı da titriyor. Çözümsüzlük her iki bacağında ortak karakteri. Ateşle barut gibi yan yana durmuyor gözükebilir. Ama gerçekte ikisi de iki sarhoşun birbirlerine yaslanarak ayakta durabildiği gibi duruyor.