İki dirhem bir çekirdek

Türkiye’de ve Batı Asya’nın tümünde gündem ne ekonomi ne de başka bir başlık. 5 Mart günü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin’in yapacağı görüşmeye kilitlendi.

Bu yazı kapsamında liberal ekonomi, ithal ikamesi, planlı ya da plansız kalkınma, ihracata dayalı sanayileşme. Bunlardan herhangi birini bugün tartışmak gereksiz. İdlib, Batı Asya düğümünü çözecek sorun haline geldi.

İdlib’te Türkiye ve Suriye’nin karşı karşıya fiilen geldiği şubat ayı başından bu yana, daha önceki yazılarımda da belirtiğim gibi öyle veya böyle olumlu ipuçları vermeye başlayan, stabil hale gelmeye başlayan ekonomi tekrar dengelerini değiştirmeye başladı. Tüm göstergeler olumsuz gitmeye başladı.

ÜÇ VERİYİ ETKİLEDİ

Bunları daha öncede belirtmiştim. Bugün bu veriler dengesizliğin devam ettiğini göstermektedir.

CDS’lere bakalım. Bir yıldan bu yana düşen CDS’ler Şubat başında 230’lara kadar düşüp, İdlib sorunu ile çok süratli yükselmeye başladı. Halen 380’lerde.

Amerikan dolarına bakalım; 2 Şubat’ta 5.98, 2 Mart’ta 6.25 TL.

BIST 100, yani borsaya bakalım; Şubat başında 120.000’lerde, mart başında 107.000’lerde.

Ekonominin tansiyonunu gösteren tüm veriler olumsuza dönmüş, 5 Mart’ta Moskova’da devlet aklının galip geleceği toplantının sonucunu bekliyor.

Bir tespitimi daha tekrar paylaşmak istiyorum.

Bundan 3-5 yıl öncesine kadar bu göstergeleri olumlu yöne çeviren gelişmeler Atlantik lehine olan gelişmeler olurdu. Örnek; Avrupa birliği üyeliği ile ilgili olumlu bir bilgi, hemen yukarıda saydığım üç veriyi olumlu yöne çevirirdi.

ATLANTİK’E AĞIR DARBE

Şimdi bakalım, Suriye sınırları içinde İŞİD ve PYD/PKK’ya karşı yaptığımız her üç askeri operasyonda da bu veriler sanki ortalıkta bir şey yokmuş gibi normal seyrindeydi. İdlib sorunu Atlantik lehine bir seyre girince, her üç veri de olumsuz seyretmeye başladı.

Ekonomi konuşmanın bugün anlamı yok.

Gelelim; şık giyinmiş biri için kullandığımız “İki Dirhem Bir Çekirdek” sözü nereden geliyor. Bunun ekonomi sütununda işi nedir.

Osmanlı 1760’lı yıllardan itibaren duraklama döneminden, gerileme dönemine giriyor. Artık toplanan vergiler yetmiyor. Bütçeyi kapatabilmek için borçlanmaya ihtiyaç duyuyor. O yıllardan itibaren iç borçlanma devreye giriyor. Ama henüz dış borç ya da Galata Bankerleri ortada yok. O dönem Osmanlı’ya borç verenlerin adı sarraf.

Borçlanma, ekonomik olarak Avrupa’nın üstünlüğünün artık tüm alanlarda belirginleşmesi ve Osmanlı’nın çok geniş bir coğrafyada etkinliğini sürdürememesi sonucunda daha da artma eğilimine giriyor. Bu da “tağşiş” denilen altın ya da gümüş sikkelerde değerli madene, başka madenler karıştırarak sikke adedini çoğaltma yoluna gidiliyordu. Sonuçta bu yıllar Osmanlı’da enflasyonun çok ciddi oranlarda artmasına neden oluyordu.

Osmanlı bu gidişe muhtelif yollarla dur demeye çalışıyor ama durduramıyordu.

1844 yılında Avrupa’dan ithal edilen makinalarla altın sikke üretimi başladı. Yeni altın liralar 6.6 gram saf altın içeriyordu.

Bunun Osmanlı ağırlık birimi olarak karşılığı ise “2 dirhem 1 çekirdek” idi.

İşte bugün çok farklı anlamda kullandığımız “2 dirhem 1 çekirdek” sözünün gerçek anlamı bu.

Yarın yapılacak toplantı, Avrasya’nın Atlantik’e vurduğu çok ağır bir darbe olacak.