İki dünya... Borçlanmanın değil kalkınmanın dünyası

Biri yaşadığımız, ağır yaralar aldığımız; diğeri “yaşamaya” çağıran iki farklı dünya var. “Birinci dünyayı” IMF, Dünya Bankası, kredi derecelendirme kuruluşları temsil ediyor. Bu dünyada, borçlanma var; fabrikalarımızı satmak var; gelir adaletsizliği var.. “İkinci dünyada”; üretim, bütünsel kalkınma, daha eşitlikçi bir anlayış var.. Bu dünyayı da, Asya kalkınma bankaları, BRICS, Şangay İş Birliği temsil ediyor…

'SOYULAN ODAK' YA DA 'BERABERCE KAZAN ORTAK'!

Birinci dünya, Atlantik merkezli… Doların saltanatına, silah sanayine dayanıyor. İkinci dünya, Hint Denizinden Akdeniz’e ve Avrupa’ya, ipekten bir yol döşüyor. Birinci dünya, artı değeri öğütüyor, teknolojiyi tekeline alıyor, ‘duvarları yıksa da’, ambargolar peydah ediyor.. İkinci dünya, “doğal kaynaklar halklarındır”, “katma değer, değer yaratanın hakkıdır” diyerek yükseliyor. Birinci dünyamerkez-kaçı “soyulacak bir odak”, ikincisi, herkesi “kazanan ortak” görüyor.

İNSANCIL YÜRÜYÜŞÜN ZAMANI

Evet, yeni bir dünya kuruluyor… Türkiye, deneyimiyle yeni dengeler kurmak zorunda. İkinci dünya, iki büyük devrimle oluşuyor: Borçların affı ve milli parayla ticaret! “Kazan kazan” oyunu kuruldu, bölüşüm sofrası açıldı; geri dönüşü zor görünüyor. İkinci dünya birincisinin küllerinden değil, savaş, sömürü, soyguna itirazdan doğdu. Şimdi artık uzun, zor, zahmetli ve bir o kadar da onurlu insancıl yürüyüşün zamanı.

BİRİNCİ BÜYÜK DEVRİM VE ENKAZI TEMİZLEMEK!

Dünya’nın toplam hasılasının iki mislinden fazla bir tutarda, ülkeleri borçlandıran “sistem” sorgulanıyor… Nihayet, G-20, 15 Nisan’da en yoksul ülkelerin borçlarını 4 yıllığına dondurmak için uzlaştı. İlk adım Çin’den geldi: 77 ülkenin bu yılın ikinci yarısına konu borçlarının yarısını dondurdu. Aralarında Pakistan, Kırgızistan, Kosova gibi “tanıdık simalar” var ve de yatırım için yaşamaları gereken Afrika ülkeleri, çoğunlukta… İkinci dünya birincisinin enkazını temizliyor! Yeterli mi? “Yetmez ama” anlamlı bir başlangıç: yeni bir BM Ekonomik ve Sosyal Güvenlik Konseyi’ne de ihtiyaç var…

İKİNCİ BÜYÜK DEVRİM: MİLLİ PARALARLA TİCARET!

Bretton Woods’tan sonraki en büyük devrim kapıya dayandı: Milli paralarla ticaret! Uluslararası ticarette gün geçtikçe daha fazla ülke maliyet ve riski en aza indirmek peşinde. Bunun yolu, ikili sözleşmeler ve ödemelerde üçüncü bir para birimi yerine yerel paraları kullanmaktan geçiyor… Çünkü üçüncü para dolar demek; dolar ise, borçlanma, özelleştirme, yağmalama, güvencesizlik, evsizlik, aşısızlık, düzeneği demek… İşte ikinci dünya, doların saltanatını yıkarken, bütün insanlığa ve gerçekte Amerikan halkına bile daha insanca bir yaşamı sorgulama olanağı sağlıyor.

BANKALAR BANKALARI, MİLLİ PARALAR BİRBİRİNİ GÜÇLENDİRECEK

Vatan Partisinin yıllardır savunduğu bir konuydu bu; önce 2018-2022 Stratejik Planında yer aldı. Sonra da Merkez Bankaları teknik alt yapıları kurdu:Türkiye ile Çin arasında süreç başladı. Bu anlamda akdedilen swap anlaşması likiditeye erişim ve finansman kolaylığı demek. Merkez bankaları karşılıklı olarak birbirlerini güçlendiriyor, o arada, yatırımcıları yüreklendiriyor. Uluslararası ticari bankalar da ürün yelpazelerini bu durma uygun olarak yenilemek zorunda kalıyor. Gerçekten ilk adım Telekom’dan geldi ve haberi 19 Haziran günü basına düştü: “İthalat ödemelerinde Çin yuanı” kullanacaklarını açıkladılar. Bunun tabii ters yüzü de var. Ülkemizle ikili ve giderek çok taraflı iktisadi ilişkilerde TL’de rezerv olarak değer görecek. İkinci dünyanın bu ticaret düzeneğiyle her ülke kendi parasına da değer katacak.

'İKİ DEVRİMİ' ÜRETİM DEVRİMİYLE TAÇLANDIRMAK

İki devrim ekseninde ikinci dünya geliyor! Türkiye burada yerini almaya başlıyor. Tüm bu düzenlemelerin başarısı bir yerde iktisadi sistemin bütününde reformlar gerektiriyor. Karma ekonomi temelinde, üretim devrimi alt yapısında, 3. yolun katkısınınönemi beliriyor… Fabrikaları, atölyeleri, tersaneleri, koopertifleriyle ulusun tüm olanaklarını üretim için seferber etmek... Mali sistemi, bankacılık düzeni, finansman yapısıyla üretim ekonomisini desteklemek, sağlık, eğitim alanlarında kamucu bir yaşam tesis etmek, sosyal güvenlik standartlarını yükseltmek, kamu öncülüğünde, özel ve halk sektörüyle yatırımları hayata geçirmek… Dünya’da Türkiye’mizin, Türkiye’mizde halkımızın esenliği ve başarısıiçin güçlerimizi birleştirmek… İşte, o günler de gelecek!