İki merkez bankası, iki farklı eğilim

Çarşamba günü Amerikan Merkez Bankası FED toplandı. Toplantıda beklenildiği gibi yüzde 0-0.25 aralığındaki faiz oranı değişmedi. Alınan kararların içinde tapering (varlık alımının azalması) için ağırlıklı olarak kasım ayının bekleneceği yönünde açıklamalar vardı. Faiz artırımının ise 2022 yılında başlayacağı işaretleri ağır basıyordu.

***

Perşembe günü ise bizim merkez bankamız, PPK (Para Piyasası Kurulu) toplantısı yapıldı. Beklenen karar faiz oranının değişmeyeceği şeklinde idi. Fakat PPK, politika faizinin 1 puan aşağı çekilerek, faizin yüzde 19’dan yüzde 18’e inmesi yönünde karar aldı.

***

Bu arada muhtelif merkez bankaları da faiz oranları konusunda yukarı yönlü kararlar almaya başladılar. Örneğin Norveç Merkez Bankası faizi yüzde 0’dan yüzde 0.25’e, Brezilya Merkez Bankası ise yüzde 5.25’ten yüzde 6.25’e çıkardı.

Dünyada ne oluyor da bizim haricimizdeki merkez bankaları faiz oranlarını yukarıya doğru çekerken, biz indirmek için bin dereden su getiriyoruz?

***

Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, geçen haftalarda yaptığı açıklamada; çekirdek enflasyon oranının, manşet enflasyondan daha doğru fikir verdiğini, çekirdek enflasyon ile verilen enflasyon değerinin mevsim etkilerinden uzak mal gruplarını ve kamu otoritesinin vergi toplama vb. gibi tercihleri ile fiyat artış ya da azalışlarını kapsamadığını açıklamıştır. Dünyada genel olarak esas enflasyon oranı olarak kabul edilen manşet enflasyon oranı bizde, manşet enflasyonun yerine çekirdek enflasyon konularak faiz oranlarını aşağıya çekmek için bir gerekçe olarak kullanıldı.

***

Yani, zorlama açıklamalar. Perşembe günü yapılan yüzde 1 puan faiz azaltma operasyonunun fikirsel bazda temelini atma çabaları. Bu açıklama yapıldığı halde, yine de piyasada merkez bankasının faiz azaltacağına dair bir beklenti yoktu.

***

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantı tutanağında “güçlü parasal sıkılaştırmanın krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkileri devam etmektedir. Parasal duruşun sıkılığı ticari kredilerde öngörülenin ötesinde daraltıcı etki yapmaya başlamıştır” denmektedir.

***

İşsizliğin çok yüksek boyutta olduğu ülkemizde, işsizliği çözmenin en sürdürülebilir yolu yatırım yapmaktan geçmektedir. Yatırım yapmak için bizim önerimiz acilen karma ekonomi modeline geçmektir. Ancak hükümet bugün içinde bulunduğumuz sistemi devam ettirme kararlılığındadır. Dolayısı ile bugünkü hükümetin işsizlik sorununu çözmesi için bel bağladığı özel sektörün yatırım kanallarının açık olması çok önemlidir. Bu kanalları tıkayan en önemli nedenlerden biri faiz oranlarının yüksekliğidir. Yatırımcı elindeki parayı kullanacak. Bu paranın üstüne kredi alıp riske girecektir. Ancak faizlerin yüksek olduğu koşullarda yatırımı tamamlamış olsa dahi, verdiği faizin yüksekliği işletme rantabilitesinin düşük, hatta negatif olmasına neden olabileceğinden, yatırımcı yatırım yapmaktan geri durabilmektedir. Zaten Merkez Bankası açıklamasında belirtilen hususlar, yüzde 19 faiz oranının yatırım iklimini zora soktuğunu ifade etmektedir.

***

Evet, merkez bankamız faiz oranını aşağıya çekmek için her türlü yolu denemekte haklı. Ancak önümüzdeki aylarda merkez bankamızın ve ekonomi bürokrasimizin sıkışacağı da bir gerçek. Çünkü dünyada işler, bizim yapmak istediğimizin tersine gelişiyor.

Faizler indirilmeli. Fakat bugün uygulanan ekonomi politikaları ile bu indirim sürdürülebilir görünmüyor.

***

Dünyada pandeminin etkisinin azalması ve normalleşme süreci ile birlikte özellikle hammadde ve enerji fiyatlarında artış gündeme geldi. Bu artış tüm dünyada maliyet enflasyonunu tetikledi. Özellikle Atlantik ülkeleri çok ciddi şekilde para bastıkları için bu enflasyondaki yükselmenin durdurulamaz hale gelmesinden çok tedirginler. FED çok kısa süre içinde tapering, yani varlık alımında azalma sürecine girmek istiyor. Aynı uygulama AMB'nin (Avrupa Merkez Bankası) de gündeminde. Eğer bu ülkeler önce tapering ardından da faiz artırım yoluna giderlerse, zaten Türkiye'ye zor giren sıcak para tekrar merkezlere doğru yönlenecek. Bu da bizde faiz oranlarının tekrar yukarı doğru yönelmesine neden olacaktır.

***

Türkiye bu açmazda uzun süre duramaz. Türkiye bir an önce kambiyo sistemini kontrol eden uygulamaların önünü açarak, bir yerden bu sıcak paradan kurtulmak zorundadır. Biz bunu gönüllü başlatmazsak, önümüzdeki dönemde bu uygulamalar bize zorunlu uygulamalar olarak kendilerini dayatacaktır.