İkinci adam ve sonuncu… (TAMAMI)
“İkinci Adam”ı tarihimiz önce meydan savaşlarının zafer kazanan komutanı olarak yazıyor.
Sonra Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci kurucusu, yaşamı boyunca ulusal anda sadık kalmış, siyasette ahde vefayı ilke edinmiş bir devlet adamı olarak.
Lozan kahramanı, eliyle kurduğu partinin tarih yazan ilkelerini mezara dek koruyan ve kollayan..
Dış politikada başarılı olduğu kadar kararlı, cesaret sahibi, bağımsızlık aşığı.
Dünyanın süper güçlerine ağzının payını tokat gibi verecek bir dünya lideri.
Dünyanın ateş çemberi içinde olduğu anlarda bile, tek şehit verdirmeyen, anaları, babaları evlatsız bırakmayan bir barış örneği. Onun adı İsmet Paşa ve hala yüreklerde bir demokrasi abidesi gibi anıları taze CHP Genel Başkanı.
Onun yaşamında çok duyarlı olduğu ilkeler vardı; ‘Laik hukuk devletini korumak ve yüceltmek.’ Bunun içinde aziz arkadaşının emanet ettiği mirasa hiç ihanet etmedi.
O nedenle TSK’nın kurucusu olarak tarihe geçti ve kurduğu orduya hiç ama hiç ihanet etmedi. Ordusuna toz kondurmadı, laiklik karşıtı her eyleme göğsünü siper etti. O büyük bir ikinci adamdı ve birinci adama ve onun ilkelerine bağlı kaldı. 89 yaşında rahat yatağında hayata veda etti. Gerisinde Misakı Milli sınırları içinde bir vatan, laik ve demokratik hukuk devleti bıraktı.
Kinliydi, görevi başkaydı
Ya sonuncusu.. İkinci adamın ülkesinde bağımsız ve özgür bir çocuk olarak Tunceli’de doğdu. Birinci ve ikinci adamın yarattığı okullarda okudu. Hiç kimse onu inançları yüzünden iteleyip kakalamadı. Onun yüreğinde biriken kini kimse fark etmedi, Baykal da Sav da.
Maliye müfettişi oldu, sonra SSK genel müdürlüğü yaptı. Siyasi bir düşüncesi vardı, yoktu orası bilinmiyor. Kinini içinde taşıyordu ve aslına İnönü ve Atatürk’ü hiç anlamak istemedi.
Siyaset onu bulmadı. O siyaseti kovaladı. Ecevit’e özeniyordu. Solu, hele bilimsel sosyalizmi hiç bilemedi. Düşünce ufku dardı. Kinliydi, CHP’ye karşı duyguları farklıydı. O önce DSP’yi denedi olmadı. CHP onu kullanmak istiyordu, aslında kullanılan CHP oldu. Yabancı güçlerin desteklediği vakıfların kuruculuğuna geçmişti. Emperyalizm CHP’yi değiştirmeyi emre hazır bir parti yapmayı planlıyordu. Bu göreve talip olmak için maliye müfettişliğinden gelen uzmanlığını kullanarak CHP’de önemli yerlere gelmeyi başardı. Fener merakı onu yüceltiyor ve alternatif olması için gerekli ünü sağlıyordu. Oysa ona verilen görev başkaydı! Feneri yakamadı ama, kendisini milletvekili yapan önünde eğildiği genel başkanının dış kaynaklarda hazırlanan bir kaset komplosuyla başını yiyecek ve dış destekle hiç seçim kazanmadan, hiç aday yoklamasına girmeden milletvekilleri atayan adam olacaktı.
Masasında faturalar vardı!
2008 yılında yurt dışından gelen bir rapor onun başına konan Zümrüt- ü anka oldu. Rapor onu bakın nasıl tarif ediyordu; ‘Ilımlı, Baykal kadar sert değil, üstelik ünü de var. Baykal gitmeli ve yerine her sözümüzü tutacak sonuncunun CHP’ye oturması gerekiyor’
2010 yılında proje gerçekleşirken parti içindeki kayıkçı kavgası yüzünden 18 yıllık genel başkan istifa etti. Sonuncu bir hamleyle genel başkan oluverdi. Masasının üzerinde vadesi dolan faturalar vardı.
Laikliğe değil dindarlığa soyun ki AKP’nin oylarından çalabilesin.
Atatürk’ü İnönü’yü silmeye çalış
İrtica vardır diyenlere “yoktur” diyerek karşı çık.
Atatürk tarikatlardan haz etmezdi sen onlara CHP’nin kapılarını ardına kadar aç. Bu arada Fethullah Hoca yakınlarını gözet!
Kürt ayrılıkçı hareketine yakın dur, hatta AKP gibi onlara özerklik vaat et.
Sonuncu şimdi bunu yapıyor. Yaşamında ne savaş gördü, ne seçim kazandı. Ama olsun o konforla oturduğu CHP’nin altı okunu hiçe sayarak, kırarak hükmediyor ya! TESEV ve SOROS onun arkasında ya!
Terör örgütüne misafirlik eden ve onlara “Benim kardeşlerim canlarım ciğerlerim” diyen bir milletvekilinin savunmasını üstlendi. AKP’yle at başı giden sonuncu, zindanlarda savunması yapılacak o kadar masum insan varken, susmasının vebalini nasıl ödeyecek?
Bakalım CHP tabanı bu “değişim ve dönüşüme” ne kadar süre dayanacak, daha ne kadar susmaya devam edecek?
Yazık, çok yazık!