İkinci Lale Devri’nin tadını çıkarın

Birinci Lale Devri’ni 18. Yüzyıl’ın
başlarında yaşadık.
2.sini ise AKP sayesinde yaşıyoruz.
Birincisini, 100 sene öncesinden Şair Nefî haber vermişti: “Gül devri ayş eyyamıdır, zevk ü sefa hengâmıdır” diyerek.
Amma velakin pervasız tavrı yüzünden kellesi gitmişti.
Sonraki şair ise ilk Lale Çağı’nın neredeyse resmi temsilcisi idi. “Mader”inden kuzucuklar kapıp kaçırma sevdasında olanlardan birisiydi Nedim. (Bu yönünü merak edenler, Osmanlıda Oğlancılık eserimizdeki Nedim’i bir okusunlar!) O da kızgın halkın elinden kurtulmak isterken damdan düşüp ölmüştü.
Pazar günü, Aydınlık’ta Doğu Perinçek’in yazısını okurken geldi aklıma bu Lale Devri...
Vatan Partisi Lideri, tek Başkan Erdoğan’ın ilk yüz günlük programını eleştirirken millet bahçelerine takmıştı. Türkiye bu kadar sıkışmışken, Kanal İstanbul’muş, Millet Bahçeleri imiş... Olur muymuş böyle şeyler...
MİRAÇ’TA...
İlahi Sayın Perinçek! Karşında sanki seni duyacak, duysa bile anlayacak, anlasa bile gereğini yapacak birisi var da... Sayın Erdoğan başka bir dünyada yaşıyor artık. Öyle bir dünya ki bu, onun 15 Temmuz gecesi uçakta saklanmasını bile Hz. Peygamber’in Miraç gecesine benzetiyorlar. Hani şu Allah ile buluşma işine... Kendisi de böyle düşünüyor olmalı... Çünkü öyle benzetti...
Dolar beş lira duvarını yıkıp geçmiş, karşı duranları çiğneye çiğneye altı liraya yürüyormuş. Pahalılık, alt katmanları inim inim inletiyormuş. Çalışanlara, emeklilere yapılan zamlar, çoktan erimişmiş...
Hiç önemli değil. Millet yanarken onlar lalelerle süslü millet bahçelerinde eğlenecekler, sıkıştıklarında Kanal İstanbul’da yüzüp hemen kıyılarına yaptırdıkları villalarda istirahat buyuracaklar.
Sıkıştıkları zamanda mı?
Uçağa binip bir kez daha Mirac’a çıkacaklar. Şimdi özel jetlerle bu iş daha kolay... Hele rotayı bir de Rusya belirliyorsa, hiç korkamaya gerek yok.
DUAYA SARILIN(!)
Sterlin, Euro ve dolar aldı başını gitti.
Her şey daha güzel olacak dedikleri başkanlık rejiminin bize ilk armağanı bu.
Elbette beceriksiz ve yanlış ekonomi politikalarını, “Bizi çekemeyen güçlerin işi!” diye saklamaya çalışıyorlar. Kandırılmaya aday cahil kesim de “Doğru!” diyor.
Bir kısmı da doların düşmesi için dua okumayı öneriyor.
İslam dünyası bin yıldır işte bu yalanla kandırılıyor.
Çıkarcı, beceriksiz, sorumsuz siyasetçilerin yarattığı yıkımı onarmak için halk dua ile aldatılıyor.
Ve bu yüzden gerçek çözüm bulunamıyor.
Dua, bütün yanlışların üstünü örtüyor.
Müslümanlar geri gidiyor, hayat şartları kötüleşiyor.
Gerileştikçe dua, dua çoğaldıkça çöküş...
Maalesef halkın çoğunluğu da buna inanıyor. Bu yönde oy veriyor. Verdiği her oy ile hali daha kötü oluyor ama o durmadan şükrediyor.
Şükür, İslam dünyasını işte bu perişan duruma düşürdü.
Ama onlar bu ilkelliklerini üstünlük sanıp şükrediyorlar.
PKK-FETÖ, CHP’Yİ BIRAKMAZ
Seçimlerden sonra CHP’nin başarısızlığı ortaya çıktı ve yönetim değişikliği konuşulmaya başlandı. Halkın beklentisi bu yönde, CHP tabanı da büyük ölçüde bunu istiyor. Gel gör ki partiyi ele geçirmiş olan PKK-FETÖ savunucusu bu ekip direniyor.
Muhalifler imza kampanyası başlattılar, 630 imza topladılar ama ben umutsuzdum. Çünkü, partiyi çalan bu kadro; CHP’nin seçim kazanmasını falan düşünmüyor. Onlar, bu büyük ve köklü partiyi, PKK ve FETÖ’yü dolaylı yoldan korumak için bir araç olarak kullanıyorlar.
Kılıçdaroğlu’nun Adana’da azılı FETÖ’cü ve müfteri Ahmet Altan’ın adını anıp partililere “Burdaaaaa!” diye bağırtmasını hatırlayın. PKK’nın uzantısı HDP’nin barajı aşması için yaptığı işleri hatırlayın; bu CHP yönetiminin asıl vazifesini keşfetmiş olursunuz.
Bu yüzden sosyal medyadaki mesajlarımda, Kılıçdaroğlu ve özel ekibinin koltuğu asla bırakmayacağını vurguladım ve CHP’lilere bir çağrı yaptım: Genel Merkez’i kuşatın ve bu ekibi partiye sokmayın!
Tek çözüm budur: Artık imza toplamakla bu iş çözülmez. CHP tabanı harekete geçmeli, Genel Merkez’i kuşatmalıdır.
Bu Sorosçu ekip orada kaldıkça CHP hep yitirecek, Erdoğan kazanacak; Türkiye daha da kötüye gidecektir.
Neredesiniz CHP’liler! Partinizi çalmışlar götürüyorlar...