İklim ekonomisi

İklim değişimi dünya gündeminin en önemli konularından birisidir. Küresel ısınma söz konusudur, ısı sürekli artmaktadır. Yağış rejimleri değişirken, buzullar erimektedir. Küresel anlamda deniz seviyesi yükselmektedir. Bu olumsuzlukların devam edeceği beklenmekte, giderek tayfunlar, kuraklık gibi afetlere yol açan olayların daha sık ve yoğun yaşanacağına işaret edilmektedir. Bu küresel sorun uluslararası düzeyde sıkça ele alınmakta ve bu olumsuzlukları giderici yönde anlaşmalar, protokoller imzalanmakta, ülkeler farklı hedefler ortaya koyan politikalar açıklamaktadırlar. En son zirve 23 Eylül 2014 tarihinde düzenlenmiştir. 120’den fazla ülkenin katılımı ile gerçekleştirilen toplantıda ülkeler gelecek dönem için alınacak önlemleri tartışmış ve 2015 Paris Zirvesi ile bu alanda yeni anlaşmaların yapılmasını kararlaştırmışlardır.

İKLİM VE EKONOMİ

Günümüzde tüm ülkelerin bu konuda karşılaştığı temel sorun, küresel ısınma ile mücadele ederken ekonomik gelişme ve büyümenin nasıl sağlanacağı ile ilgilidir. Gelişmiş ülkelerin mevcut üretim ve tüketim yapılarını değiştirmeden, gelişmekte olan ülkelerin büyüme ve kalkınmadan vazgeçmeden uzun dönemde iklim değişimine karşı kalıcı önlemler almaları olanaklımıdır sorusu gündemdedir. Özellikle bu soruları bağımsız olarak incelemek üzere 2013’de 7 ülke tarafından Ekonomi ve İklim Küresel Komisyonu kurulmuştur. Komisyon birçok ekonomist ve ilgili devlet temsilcileri ile bir proje konusunda çalışarak “Yeni İklim Ekonomisi” başlıklı bir rapor ortaya koymuştur (www.newclimateeconomy.report ).

Anılan raporda, ülkelerin ekonomik büyüme, daha yüksek yaşam standardı sağlama, istihdam yaratma ve yoksulluğun ortadan kaldırılması gibi hedefleri gerçekleştirirken, küresel ısınma sorunuyla baş edebilmek için izleyebilecekleri politikalar belirtilmiştir. İzlenecek yollar 10 başlık altında toplanırken, bunları yönlendirecek üç temel değişime işaret edilmektedir.

Kaynak etkinliğinin artırılması: Kaynak kullanımında etkinliğe dikkat ederken, doğayı kirletmeyen yeşil enerjilere yönelmek önemlidir. Örneğin temiz enerji için verilen destekler 100 milyar dolara yaklaşırken, kirletici fosil yakıtlara verilen desteklerin 600 milyar dolara ulaştığı ileri sürülmektedir. Bu destek dengesizliği tersine çevrilmelidir.

Altyapı yatırımları: Ekonomik büyüme için altyapı yatırımları kaçınılmazdır. Düşük karbon salan alt yapılara yönelmek mevcut salınım yollarını azaltacaktır. Özellikle elektrik enerjisi konusunda temiz, yenilenebilir enerji yatırımları desteklenmelidir.

Yeniliklerin özendirilmesi: Teknoloji başta olmak üzere, ticaret modelleri ve sosyal yaşamda yenilikler hem büyümeye ve hem de gaz salınımlarının azaltılmasına yönelmelidir.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ GERÇEKÇİ Mİ?

Kuşkusuz bunlar yadsınamaz gerçeklerdir. Ancak, her konuda olduğu gibi burada temel sorun dikkate alınmamıştır. Dünyayı kirleten gelişmiş ülkeler, diğerlerine biz kirlettik ama siz dikkatli büyüyün, dünyayı ve doğayı kirletmeyin mi diyecekler. Veya gelişmekte olan ülkeler, G-8’lere 10’lara siz yeteri kadar kirlettiniz şimdi temizleyin bakalım, bizimde büyümek için sizin kadar olmasa da size yakın kirletme hakkımız yok mu? Diyecekler. Buradan ne çıkar? Gelişmiş ülkeler mi tüketimlerini kısacaklar, gelişmekte olan ülkeler mi büyümeden fedakârlık edecekler?

Mevcut küresel düzenin dayandığı kâğıt ekonomisi içinde bu politikalar nasıl uygulanacaktır. Ekonomik düzen sayıları az olmakla birlikte kendileri büyük çok uluslu şirketlerin hâkimiyetinde iken bu nasıl başarılacaktır? Ekonomilerin işleyişi reel ekonomi yerine menkul kıymet ve mal borsalarındaki oyunlara bırakılmışken, kaynaklar nasıl yönlendirilecektir. Bir milyarın üzerinde aç insan, 3 milyara yakın yoksul insan için küresel ısınmanın bir anlamı olmadığı yalın bir gerçek değil midir? Dünyanın birçok bölgesi kan gölüne dönerken, sayıları 60 milyona yaklaşan mülteciler ve bu gruplara katılmak için denizlerde boğulmayı göze alanlar için küresel ısınma ne anlama gelmektedir?

Hem ülkeler içinde, hem de küresel düzeyde, insan haklarına saygılı, kâğıt ekonomisi yerine reel ekonomi anlayışına dayalı, doğayı ve insanı temel alan bir dünya düzeni yaratmadan; özetle insanca (etik ve adil) bir ekonomi olmadan ne yeşil ne de iklim ekonomisi olur diye düşünüyorum.