İktidar olmak yada olmamak!-(TAMAMI)

İktidarın Sayın başının anlamakta güçlük çektiği olay şudur:

“Eşkiya barınak bulursa onunla baş edilemez.”

Sayın Başbakan iktidar olmanın keyfini sürüyor ama İktidar olmanın yetmediğini “Muktedir olmanın da” ön koşul olduğunu anlamak istemiyor. Sanat eserinin bir emirle kellesini kopartmak, ya da suçu sabit olmamış yüzlerce insanı hapishanelerde çürütmeyi marifet saymanın kolaylığına inanıyor da, teröre 24 şehit 18 yaralı verildiğinde, muhalefeti suçluyor ve “Bana yardım etmiyorlar” diye yakınıyor.

Sayın Erdoğan'da, Sayın Gül'de bu devletin en güçlü iki sorumlu insanıdır. Bulundukları konum yakınma değil icraat yeridir. Başbakan yabancı devletlerin devletin içişlerine karışmasını önleyebilir, terörü ininde bastırmak için emir verebilir. Sayın Başbakan'ın “Vatandaşlarının canını malını korumak” gibi kutsal bir görevi vardır. Bunun için savaş kararını bile Meclis'ten çıkarabilir, vatan topraklarını koruyabilmek için yabancı devletlerin ne diyeceğine, aldırış etmez. İşte devlet adamı böyle olmalıdır.

Sezar olmak ya da olmamak!

Bir tarihi öykü:

“Dünyaya hükmeden Roma İmparatoru Julius Sezar senatodan çıkmış. Önünü kucağında ağlayan çocuğuyla bir fukara kadın kesmiş. Kadın Sezar’a kucağındaki çocuğu göstererek;

"Yüce Sezar! Fakir bir Roma yurttaşıyım. Bu çocuk çok hasta. Ne olur bana yardım et" demiş. Mağrur ve kibirli Sezar başını kadından uzaklaştırırken şöyle demiş:

"Be kadın ne kadar önemli meselelerle meşgul olduğumu bile bile benden şu çocuğa yardım etmemi istiyorsun! Git işine. Bundan bana ne?" Kadının verdiği yanıt bir ibret dersidir:

-Yüce Sezar! Madem ki halkına el uzatmayacak kadar meşguldün, o zaman neden Sezar oldun?”

Devlet adamları en ufak ayrıntıdan haberdar olmalı çare üretmelidir. Oysa terör şu sıralarda isyan ettirecek derecede acımasızsa tırmanıyor? Siyasi irade, terörle masaya oturarak bir sonuç almak için çabalarken, şehit anneleri ağladığında, “Kahrolsun terör- şehitler ölmez, vatan bölünmez " diye hamasi nutuklar çekmek, sokaklarda bağırmak, yarar sağlıyor mu? Sağlamayacakta.

Önce bu gerçeği kabul etmek gerekiyor.

Terörün kaynağını kurutarak katliama son vermek varken, ne ülkenin bir bölgesini sunmakla, ne de özerliklik vaadleriyle hiçbir sonuç alamazsınız.

Siz yabancıların reçeteleriyle terörle pazarlığı marifet saydıkça Türk ulusunun anaları daha çok ağlayacaktır. Bakın Yeni Genelkurmay Başkanı işe başlar başlamaz terör nasıl tırmanıyor? Eli kolu bağlı ordu siyasi iradeden eşkiyayı barınağında basacağı emri bekliyor. Siyasi iradenin sınırlarını çizdiği, bir süreçte asker önü tıkanınca ne yapacak? Hal böyle olunca da terör ellerini ovuşturuyor. Terörü kim besliyor? Emperyalizm odakları. Terörü kim himaye ediyor? Sevr’in hıncını çıkarmak isteyen aynı güçler. BOP kimin icadı ve neden mazlum milletlerin üzerine bizi sürmek istiyorlar, terörü her tür ikmalini yaparak üzerimize salıyorlar?

Aynı güçler.

O zaman kimi kime şikayet edeceksiniz?

Anayasa hazırlıkları sırasında aynı hatalar devam ediyor. Oysa bu dışarıdan kumandalı iç savaş provalarını durdurmalı Cumhuriyet’in dış ve iç politikasındaki deneyim günlerinden ders almalıyız.

Tuzakları elimizin tersiyle iterek bağımsızlığımızı dünyaya Lozan’daki gibi yeniden ilan etmeliyiz. İçeride onurlu ve dışarıda barış isteyen ülke konumuna yeniden girmeliyiz. Teröre destek için özgürlük ve demokrasi adına hazırlandığı söylenen Yeni Anayasalara inanmayın. O hazırlıklar Atatürk ve arkadaşlarının boynuna asılan idam fermanları gibi ihanet belgelerinden başka bir şey olmayacak.

Terör demokrasiden anlamıyor. Terörün başı kuvvet ve siyasi iradeyle ezilir. Başka yol yok.

Yoksa bunları düşünüp irade koyacak devlet adamlarından mı yoksunuz?