‘İlahiyat okuyan işsiz kalmaz’ -(TAMAMI)

İlahiyat okuyanların işsiz kalmayacağını söyleyen deneyimli biri. Bekir Bozdağ!

Bu muhterem zat hakkında vikipedide şöyle bir bilgi var: “Bekir Bozdağ (d. 1 Nisan 1965, Akdağmadeni, Yozgat), Türk ilahiyatçı, avukat ve siyasetçidir. Türkiye Büyük Millet Meclisi 22., 23. dönem ve 24. dönem Yozgat milletvekili olan Bozdağ, Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan vekilliği yapmıştır. 06.07.2011 tarihinden itibaren 61. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti’nde Başbakan Yardımcısı olarak görev almaktadır. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitiren Bekir Bozdağ, yüksek lisansını Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dinler Tarihi Anabilim Dalı’nda tamamladı. Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu ve daha sonra serbest avukatlık yaptı. Evli ve 3 çocuk babasıdır.”

Bekir Bozdağ’ın ortaöğretim diplomasını hangi okuldan aldığı yazmıyor. İmam-Hatip mezunları nedense bunu gizlerler. Bekir Bozdağ da sanki İlahiyat Fakültesi’nden önce hiç okumamış gibi.

Din adamları

Geleneksel tanıma göre: Din adamları sınıfı, (ruhban topluluğu) hiçbir şey üretmeden toplumun kanını emen, asalak ve tufeyli bir sınıftır. Bu durum yeni bir şey değil. Dinlerin ortaya çıkmasından, dinin tapınak içinde ve dışında örgütlenmesinden bu yana böyle. Tek tanrılı üç dinden önce, eski Sümer’de, Mısır’da, Yunan’da, Hindistan’da da böyleydi. Eski Türkler’de şamanlar hiç olmazsa hekimlik (otacılık) yaparak bir işe yararlardı.

Cumhuriyet, hoca takımını bir düzene sokmak için Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurdu, ama başına bela aldı. Kurulduğundan bu yana devletin kanını-iliğini sülük gibi emmektedir.

Diyanet İşleri Başkanlığı, 2013 bütçesinden aldığı payla 11 bakanlık bütçesini geride bıraktı. 2012 bütçesinden 3 milyar 891 milyon lira alan Diyanet’e 2013 bütçesinden 4 milyar 604 milyon lira ayrıldı.

Peki, bütçeden 4 milyar 604 milyon lira alan Diyanet İşleri 2013 yılında buna karşılık olarak ne verecek? Hiç! Hiç dediysek, bu hiçlik toplumla ilgili. Ama buna karşın, camileri ve imamları AKP iktidarını sağlamlaştırmak için gereken afyonu sağlayacak.

Birkaç istisna dışında tarih boyunca bütün dinler iktidarlarla iş ortaklığı yapmış; İslam’da sadece iktidara (devlete, beylere, feodallere, ağalara ve zenginlere) hizmet etmiştir. Hıristiyanlıkta zaman zaman yoksulları savunan papazlar ve rahipler görülür ama şimdiye kadar yoksulların hak ve çıkarlarını savunan imam ve hoca duymadım. Karmatîler de Zencler de bu sömürücülere karşı ayaklanmıştı!

Son olarak, “AKP’li vekillerin imzasıyla TBMM’ye sunulan ve içki yasağını ciddi biçimde genişleten maddeler de içeren torba yasa teklifinde, Diyanet İşleri Başkanlığı’na kamu geliri tahsil etme ve kullanma yetkisi tanıyor.” (SOL, 13.05,2013)

***

Teklifin 9. maddesiyle, Hazine ya da kamu mülkiyetindeki taşınmazların üzerindeki cami ve mescitlerin ticari faaliyetlerde kullandırılması öngörülen bölümlerinin, Diyanet İşleri’nce işletilmesinin yolu açılıyor. Hıristiyan dünyasında özellikle Katolik ve Ortodokslarda “Kilise” Karun kadar zengindir. Artık Diyanet İşleri de Diyanet Vakfı’yla birlikte ve iktidarca ayarlanan avantalarla kilise ile aşık atacak duruma geldi.

Eskiden her Türk asker doğardı, şimdi dindar nesil yetişecek, artık her Türk imam hatipli doğacak!..

İmam-bakan diyor ki:

İmam-hatipli Başbakan Erdoğan’ın, atama bekleyen öğretmenler ve üniversite mezunu işsizler konusunda “Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir kural yok!” demişti. İmam-Hatipli yardımcısı Bozdağ İlahiyat Fakültesi mezunlarına yüzde yüz iş garantisi veriyor. (İmam-Hatip mezunlarının işleri garantili zaten.) Bozdağ konuşuyor:

“İktidarımız göreve gelmeden önce yurt genelindeki ilahiyat fakültesi sayısı 22 idi. Biz bu sayıyı yükselttik ve şu anda ilahiyat fakültesi sayısı 90’a yaklaştı. Biz zaten gençlerimizin ilahiyat fakültelerine gitmesini teşvik ediyoruz. İlahiyat okuyanların istihdam sorunu yok. Çok ciddi iş imkanları var. İlahiyat fakülteleri ayrıca bulundukları kentin manevi ve ilim hayatına çok önemli katkılar sağlıyor.”

***

İlahiyat Fakülteleri’nin açılmasını sağlayan 3 Mart 1924 tarihli yasaya göre amaç “imamlık ve hatiplik gibi din hizmetlerinin yerine getirilmesi göreviyle yükümlü memurların yetişmesi”, yetiştirilmesi.

Memlekette 81 bin 984 cami, 90 bin din görevlisi var. Buna karşılık okul sayısı 67 bin, hastane sayısı 1.220. Doktor sayısı 77 bin. Her 900 kişiye bir doktor, 780 kişiye bir din görevlisi düşüyor. Hesap âlimi olmak gerekmez: Memleketin din adamına ihtiyacı yok. Bütün camilerin müezzini, imamı var. Bunlar sayesinde cami hoparlörleri günde beş vakit gürültü rekorları kırıyor.

Bekir Bozdağ’ın, ilahiyat fakültesi mezunlarının bulundukları kentin manevi ve ilim hayatına çok önemli katkılar sağladığına dair gülünç iddiasını bir yana bırakalım. Bir bakan olarak kendisi memleketin manevi ve ilim hayatına ne türlü katkısı var acaba? Ülkenin manevi hayatının düzeyi belli: İmam-hatipliler ve ilahiyat fakültesi mezunları, ülkenin laik okul ve fakültelerini bitirmiş olanların haklarını gasp ediyor, gençlerimiz bu yüzden işsiz geziyor. Bu mu manevi hayata katkı?

İlim dedikleri de İslami bilgi. Din eğitimi A’dan Z’ye Türkçe olmadan hiç kimse din bilgisi öğrenemez. İmam-hatipçiler de, ilahiyatçılar da Kuran’ı ve Hadisleri anlayacak kadar Arapça bilmezler. Siz onların Arapça ham-hum yaptıklarına bakmayın. Bilmezler!

***

Memleketin din adamına ihtiyacı yok ama AKP tarikatının kendi emrinde çalışacak hademeye ihtiyacı var!