‘Ilımlı İslâm’, Suriye ve 30 Ağustos (TAMAMI)

ABD patentli “Ilımlı İslam”ın Suriye’ye izdüşümü, Müslüman Kardeşler’in önünün açılmasıdır. Ilımlı İslam, “İslam’ın emperyalist sistemle bütünleşmenin önünde engel olan bütün unsurlarından arındırılmış” halidir. Yani “Amerikancı İslam” ya da “Haçlı İrtica”dır. ABD’nin bütün Ön Asya ve Kuzey Afrika’ya giydirmek üzere biçtiği “Ilımlı İslam”, Mısır’da Nasır’ın, Tunus’ta Burgiba’nın, Cezayir’de Bumedyen’in, Irak ve Suriye’de Baas’ın alternatifi olarak tasarımlanmıştır. 12 Eylül 1980’den bu yana AKP’nin imal edilip ülkemizin tepesine oturtulmasıyla zirvesine ulaşan süreçte, “Ilımlı İslam”, Atatürk Devrimi’ni tasfiyenin temel aracını oluşturmuştur.
Milli devleti yıkmanın ortak aracı
“Ilımlı İslam”, Ön Asya ve Kuzey Afrika’da milli devleti yıkmanın ortak aracıdır. Bu ülkelerin önemli bir kesiminde milli devrimlerin kireçlenmiş, bürokrasinin paslanarak halktan kopmuş, yönetimlerin emperyalizmle uzlaşma içine girmiş olmaları, emperyalizme yetmemektedir. Bu devrimlerden artakalmış milli devlet refleksi, milli devrimlerin halk içinde yaşayan kökleri, yönetimlerin emperyalizmle uzlaşırken bile bir pazarlık gücüne ve manevra alanına sahip olmaları, emperyalizm açısından ortadan kaldırılması gereken engellerdir. Bugün Mazlum Milletler’in tarihteki en önemli askeri zaferlerinden birini oluşturan 30 Ağustos’un “Ilımlı İslam” tarafından hedef tahtasına konmuş olması boşuna değildir.
Laiklik, Ortaçağ’ın dinsel temelli bölünmelerine karşı milli birliğin harcıdır. ABD’nin CFR’sinin (Council on Foreign Relations - Dış İlişkiler Konseyi) Mayıs 2012 tarihli “ABD-Türkiye İlişkileri” raporunda son on yılın en sevindirici gelişmesi olarak saptanan olgu, İslamcılığın Türk siyasi hayatındaki yükselişi ve bunun bölge ülkeleri açısından bir örnek oluşturmasıdır.
Suriye bir dönüm noktasıdır
ABD’nin Afganistan ve Irak’taki başarısızlıkları kuşkusuz önemlidir. Bunlar, ABD’nin inişe geçiş sürecini başlatan olaylardır. Onun dünyanın efendiliğinin haracını toplamasını zora koşarak, kapitalist sistemin büyük krizini tetiklemişlerdir. Ama Suriye, bir dönüm noktasıdır. Çünkü artık inisiyatif, ABD’nin elinden Ezilen-Gelişen Dünya’nın eline geçmektedir.
Bugün Suriye’deki çarpışma, Mazlum Milletler Dünyası ile başında ABD’nin bulunduğu emperyalist kamp arasındadır. Ülkemizdeki Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanlığı’nın yataklık ettiği ve ABD yönetimindeki “uluslararası toplum”un terörüne kararlılıkla karşı duran Beşar Esad’ın artık Avrasya’da sağlam bir cephe gerisi vardır. Bu süreçte parçalanmakta olan ABD’nin başını çektiği emperyalist kamp, birleşmekte olan da bugün merkezinde Rusya, Çin ve İran’ın yer aldığı Avrasya Cephesi’dir.
Kimin manevra alanı daralıyor?
Bugün ABD’nin manevra alanı daralırken, hareket serbestisi genişleyen taraf Avrasya’dır. ABD’nin iki kez saldırısına ve işgaline maruz kalmış Irak’ın merkezi hükümeti Beşar Esad’a destek olurken, ABD, Afganistan’dan “onurlu” bir çekilişi sağlayabilmek için Taliban’la masaya oturmak durumundadır. ABD, Suriye’de kendisine bir parça olsun manevra alanı bırakabilmek için, BOP Eşbaşkanlığı’nı alelacele Suriye üstüne yönelterek onun elini kolunu bağlamış, Davutoğlu’nun çok kıymet verdiği “stratejik derinliği”ni bir atımda sıfıra indirmek zorunda kalmıştır.
Bugün Suriye konusunda Türkiye’deki siyasi güçlerin elinde çok önemli bir turnusol kağıdı vardır. Ülke içinde ve dünyada, kim 30 Ağustos Zaferi’ni kendi bayramı olarak görüyorsa onunla birleşmek, kim bu zaferi unutturmaya ve geçiştirmeye çalışıyorsa, ona karşı durmak.