İlk adım PKK/YPG’ye ortak operasyon
Suriye-Türkiye işbirliğine giden yol konusunda gelişmeler hızlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından sonra Suriye Dışişleri Bakanlığından yapılan olumlu değerlendirme ve son olarak Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın açıklamaları, iki ülke arasındaki ilişkileri rayına oturtmak için zeminin giderek güçlendiğini gösteriyor. Esad, Suriye’de Halk Meclisi seçimleri sırasında gazetecilerin sorusu üzerine, “Türkiye ile ilişkileri geliştirecek her türlü girişime olumlu bakıyoruz. Benim ve Erdoğan'ın bir araya gelmesi iki ülkenin çıkarına olacak sonuçlara yol açarsa, o zaman kendisiyle görüşmeyi yapacağım. Ancak mesele toplantının muhtevasında yatıyor. Sonuç getirecek eylem arıyoruz. Toplantı veya toplantı dışı hiçbir tedbire karşı değiliz. Önemli olan Suriye’nin çıkarına, Türkiye’nin çıkarlarına aynı anda ulaşacak olumlu sonuçlara ulaşmamızdır.” dedi.
İÇ VE DIŞ KARŞI ETKENLER
Evet hava büyük ölçüde dönmüş durumda. Ancak Suriye-Türkiye işbirliğine karşı birbirleriyle bağlantılı iç ve dış etkenlerin de hesaba katılması gerekiyor. Suriye’de de Türkiye’de de iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine direnen bazı kuvvetler var. Süreç, bunlara rağmen şimdilik olumlu bir şekilde ilerliyor.
Dış etkenler açısından manzara ise şöyle: Türkiye’nin Astana ortakları Rusya ve İran iki ülke arasında ilişkilerin yeniden kurulmasını ve işbirliğini destekliyor. Bu arada geçerken belirtelim, çok uzunca bir süre hem İran’ın hem de Rusya’nın Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesine karşı çıktıkları, bunu engelledikleri şeklindeki, kaynağı Hükümet çevreleri olan iddiaların gerçeği yansıtmadığı da şimdi netleşmiş bulunuyor. Rusya da, İran da, Irak da, Mısır da iki ülke arasında işbirliğini destekliyor.
İki ülke arasındaki işbirliğine karşı olan dış etkenler arasında ise ilk başta ABD’nin sayılması gerekiyor. ABD, Arap ülkelerinin ve Türkiye’nin Suriye ile ilişkilerini yeniden kurmasını engellemek için yasa bile çıkardı. Rusya’daki firmalarla iş yapan kişi ve kuruluşlara yaptırımların benzeri Suriye’dekiler için de uygulanıyor. Ama asıl teyakkuz İsrail’de. Jerusalem Post’tan Seth J. Frantzman şöyle yazıyor: “Türkiye, Rusya ve İran, Hamas’ı destekliyor. Suriye, İsrail’in sadık bir muhalifi ve İran, Lübnan’daki Hizbullah’a silah taşımak için Suriye’yi kullanıyor. Bu nedenle, Türkiye-Suriye uzlaşmasının İsrail pahasına da gerçekleşmesi olası.”
Öte yandan ABD’nin, Türkiye’nin denetimi altında olduğu savunulan gruplar içinde de adamları var. Washington’un bölgedeki ortağı İsrail’in elemanları bu gruplar içinde cirit atıyor. Külahlı-sakallı CIA ve MOSSAD ajanları devrede. ABD-İsrail’in hem bu kuvvetler üzerinden hem HTŞ vasıtasıyla bazı tertipler düzenlemeye çalıştığı görülüyor.
ÇÖZÜME GİDEN YOL
Kuşkusuz daha gidecek çok yol var. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Suudi Arabistanlı mevkidaşı ile ortak basın toplantısında işaret ettiği Suriyeli muhalifler konusu, Heyet Tahrir Şam (HTŞ) adlı terör örgütünün denetimindeki İdlib meselesinin halli, Türkiye’nin askeri kontrolü altındaki Suriye toprakları için bir yol haritasının çıkarılması ve bunlarla bağlantılı irili ufaklı onlarca alt mesele var. Bunların hepsinin gelip düğümlendiği esas nokta, iki ülke açısından da beka tehlikesi olan Amerikan destekli PKK/YPG işgalini sonlandıracak bir ortak çalışma düzeni kurulması. Eğer bu konuda ilerleme sağlanırsa, diğer meseleler aşamalı olarak çok hızlı bir şekilde çözülebilir.