İmam hatipler'in' Kültür sanat 'out'!

İktidar, büyük bir şevkle ve de hırsla ardı ardına eğitimi imam-hatipleştirmeye çalışıyor.
Bunu yaparken de bir ideolojik amaç ve rövanş alma duygusuyla yaptığı izlenimi veriyor maalesef.
Herkes imam-hatip olursa, cemaat kim olacak diye pek de düşünmüyor herhalde.
Ama öte yandan son 15 yılda Türkiye’de eğitim kalitesi ve düzeyi ise hızla aşınıyor ve geriliyor.
Bunu nereden mi anlıyoruz? Tabi ki uluslararası araştırma, istatistik ve sıralamalardan.
PISA eğitim araştırma sonuçlarına göre, Türkiye’de, öğrencilerin okuma-anlamadan, matematiğe kadar seviyeleri neredeyse en son sıralarda yer alıyor. OECD ülkeleri için yapılan araştırmalar da aynı sonuçları yansıtıyor ne yazık ki.
Hâlbuki ihtiyaca yetecek kadar imam-hatip okulları ve buna paralel ilahiyat fakülteleri açılıp, bunların niteliği, yayınları ve üretkenliğine önem verilse çok daha iyi olur. Türkiye’nin imam-hatip kültürüyle ve kafasıyla yönetilmek istendiği bu günlerde ne ekonomide, ne diplomaside, ne sosyal barış ve huzurda, ne de kültür, sanat, bilim ve teknolojide olması gereken ya da kıvanç duyulan bir düzeye erişemediği açık ve acı bir gerçek olarak duruyor önümüzde.

EREZYONUN TABLOSU

Önümde TÜİK tarafından yayınlanan düşündürücü bir tablo var.
Türkiye’nin sadece eğitim kalitesinde, bilimde, teknolojide gerilediğinin değil, kültür ve sanattaki erozyonun da bütün çıplaklığı ile görüldüğü bir tablo bu.
Türkiye’de imam-hatip okullarının sayısının hızla artıp, imam-hatip ideolojisi övgüsünün arttığı bu dönemde, evrensel sanat ve kültür faaliyetlerinde hızla yaşanan erozyonu yansıtıyor rakamlar.
Gelin bu rakamlara birlikte bakalım;
İmam-hatip ortaokulu sayısı 2012-2013 öğretim yılında 1.099 iken, 2015-2016 öğrenim yılında 1.961’e çıkarak 5 yıl içinde neredeyse 2 katına yükselmiş.
İmam-hatip lise (İHL) ve öğrenci sayıları ise, 2002-2003 yılında 450 İHL ve 71.100 öğrenci iken, 2015-2016 öğretim yılında İHL sayısı 1.149’a öğrenci sayısı ise, 555.870’e yükselmiş.
AKP iktidarı imam-hatip lisesi sayısını kendi iktidarında yüzde 155 oranında arttırırken, imam-hatip lisesi öğrenci sayısını ise neredeyse 10 katına çıkarmış bulunuyor.
Türkiye’nin sağlıktan, mühendisliğe, bilim ve teknolojiden-eğitime, ekonomiden, telekomünikasyona kadar hemen her alanda nitelikli, uzman, teknik ve mesleki becerisi olan yetişmiş insan gücüne ihtiyacı varken, böyle bir imam-hatip furyasının mantığı da, lüzumu da görülmemektedir.
Türkiye’de bugün imam-hatip okullarında (ortaokul-lise) okuyan öğrenci sayısı 1 milyonu aşmıştır.
Siyasi iktidarın adeta “arka bahçesi” olarak baktığını zannettiğimiz bu İHL ve eğitim politikası tamamıyla hatalıdır, ideolojiktir ve yararsızdır.

DÜNYANIN TERSİNE...

Öte yandan, TÜİK tarafından Türkiye’de sahneye konulan opera ve bale eserleri izleyici sayıları da yayınlandı.
2011-2012 sezonunda 14 olan opera ve bale salonu sayısının, 2014-2016 döneminde 11’e düştüğü, koltuk sayısının ise 7.799’dan, 6.398’e gerilediği görülüyor.
Oynanan eser sayısı 2011-2012 sezonunda 222 iken, bu sayı da 170’e düşmüş vaziyette.
Bunlara paralel olarak, kültür ve sanat faaliyetlerini izleyen seyirci sayısında da dramatik azalmalar görülmekte.
2012-2013 sezonunda 375.223, 2013-2014 sezonunda ise, 400.423 olan toplam seyirci sayısı da hızla azalarak 2015-2016 sezonunda 272.578’e kadar gerilemiş durumda.
Dünyada gelişmiş ülkelerde, opera-bale ve tiyatro gibi kültür-sanat etkinliklerinde, biletler ve koltuklar aylar öncesinden tükenirken, Türkiye’de sahnelenen oyun sayısında, izleyici sayısında salon sayısında büyük gerileme yaşanıyor.
Matbaayı bile 300 sene boyunca ülkeye sokmayan, resmi, heykeli, operayı, baleyi, sanatı-kültürü yasaklayan, yobaz zihniyet, üzülerek görüyoruz ki bugün de hortlamış vaziyette.
Bu kafa Türkiye’yi hızla uygar, gelişmiş dünyadan, demokrasiden ve hukuk devletinden negatif yönde ayrıştırıyor.
Muhafazakârlık adı altında yobazlık, dindarlık adı altında siyasal İslamcılık yapılmaya ve bu kavramların arkasına saklanarak, gerici- bağnaz-hurafeci-militan- kindar ve de “dinci” bir toplum yaratılmaya ve dönüştürülmeye çalışılıyor.
Bu düşündürücü tablolar, çağdaş-laik-demokrasimiz için açık ve vahim alarm niteliğindedir maalesef.