‘İmralı Süreci’ bir kıskaçtır -(TAMAMI)

Bugün Kürt kökenli yurttaşlarımız açısından “demokratik ve kültürel haklar”, görünüşte eskisine göre çok daha ileri bir düzeydedir. Ama ülkemizde bu sürece eşlik eden kaynaşmanın güçlenmesi değil, etnik temelde bölünmenin derinleşmesi olmuştur.

PKK’yi etkisizleştirmeyi hedeflediği iddia edilen “Habur Açılımı”, PKK’ye büyük güç katmıştır. “İmralı Süreci”nde ise, PKK artık pazarlığın “eşit taraf”larından biri konumundadır.

Tayyip Erdoğan’ın dilinden düşmeyen “Silahla çözüm olmaz” sözündeki silah, Türk Ordusu’nun silahıdır. PKK’nin silahı, bu söz her söylendiğinde daha çok itibar kazanmaktadır.

ABD’nin ‘muhatap alın’ talimatı

ABD’nin çizdiği siyasetin değişmez öğesi, en baştan beri, PKK’nin ve Barzani’nin “muhatap alınması” olmuştur. Muhataplık ve giderek “eşit muhataplık” konumu, bu iki oluşum açısından da, mümkün olan en güçlü “kuvvet aşısı” yerine geçmiştir. Daha da önemlisi, bu durum Kürt kökenli yurttaşlarımızın üstünde kurulan Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanlığı-PKK kıskacını daha da sıkılaştırmıştır.

Bu kıskacın tarafları arasında yürütülen pazarlık süreci, giderek ve hızla bölünmenin daha ileri basamaklarını tetikleyecek adımlar üstünde yoğunlaşmaktadır. Süreci çapraşıklaştıran, bugün atılacak adımların kaçınılmaz olarak bölünmeyi derinleştireceğinin gözlerden gizlenmesi çabasıdır. Burada vurgulanması gereken önemli bir husus, milli birliği sağlamanın vazgeçilmez koşulu olan “demokratik ve kültürel haklar”ın bile bu cendere altında birleşmenin değil, ayrışmanın etkenleri olarak kullanılmakta olduğudur.

Kültürel farklılıkların yol açtığı zenginlik nedir?

Değişik kültürlerin bir arada bulunmasının yol açtığı zenginlik, ancak müzecilikte anlam taşıyabilecek türden bir “repertuvar” zenginliği değildir. Kültürel farklılıkların bir zenginlik kaynağı oluşturması, yeni ve daha üstün bir ortak kültüre ulaşmak açısından uygun bir ortam sağlaması nedeniyledir. Amaçlanması gereken, halk içinde yaşayan değişik kültürlerin, zora ve baskıya başvurmaksızın, birbirlerinin üstün yanlarından karşılıklı olarak öğrenmelerini ve yararlanmalarını sağlamaktır. Böyle bir süreç, farklılıkların bir ayrışma etkeni olarak korunmasını ve derinleştirilmesini değil, tam tersine daha ileri düzeyde bir kaynaşmanın temeli olarak ele alınmasını beraberinde getirir. Bölünmeyi hedefleyenlerin bu farklılıkların geri yönleri üstünde yoğunlaşıp, ileri yönlerinin üstünü örtmeye çalışmaları, bu zenginliğin gizilgücünü bir yoksunluğa dönüştürmektedir.

Birliği sağlayacak biricik çerçeve Cumhuriyet’tir

Daha üst düzeyde birleşme ortamını sağlayacak olan biricik çerçeve, Cumhuriyet’tir. Ülkemizde Atatürk Devrimi’nin tasfiyesiyle etnik temelde bölünmenin at başı gitmiş olması, rastlantı sonucu değildir. Bugün Kürt kökenli yurttaşlarımız açısından “demokratik ve kültürel haklar”ın yeterince sağlanmış olduğunu saptamanın ön açıcı bir işlevi yoktur. Sorun, bu hakların güvencesinin arandığı düzlemin, her ikisi de ABD denetimindeki BOP Eşbaşkanlığı ve PKK arasındaki pazarlık sürecine kısıtlanmış olmasındadır.

Demokratik ve kültürel hakları bölünmeye giden yolun döşeme taşları olmaktan kurtarıp, milli birliğin temelinin kalıcı unsurları arasına dahil etmek, ancak “Türk de biziz, Kürt de biziz” anlayışına sahip bir milli hükümetle sağlanabilir. Kürt kökenli yurttaşlarımızı “kırk katırla kırk satır” arasından kurtarmak, ancak milli ve devrimci bir iktidar seçeneğini ülkemizin bir çekim merkezi haline getirmekle olanaklıdır.

Yaşama geçirilmeye çalışılan bölünme süreci, aynı zamanda ülkemizin barış ve huzur içinde bir arada yaşama istemini canlandırmaktadır. Çözüm, bu istemi doğru kanallara yönlendirecek somut bir iktidar seçeneğinin yaratılmasındadır.