İnsanın ciğerini dağlayan reklam filmi!
Günlerdir televizyonlarda Suriyeli sığınmacılara yardım için başlatılan bir kampanyanın tanıtım filmi yayınlanıyor:
“Görmezden gelmeyin!”
Film o kadar duygusal ki insanın neyi varsa bağışlayası geliyor!
Hele o, “Bu çocuk sizin çocuğunuz da olabilir”li bölüm...
Ekranda yoksul, aç, çaresiz bir çocuk beliriyor ve iki saniye sonra olduğu yere yığılıyor...
***
Azıcık vicdanınız varsa dayanamazsınız bu görüntülere...
Hemen verilen numaraları arayıp kucak dolusu bağış yaparsınız...
Zaten yapıyoruz da...
1999’dan itibaren nerelere bağış yapmadık ki?
Körfez Depremi’nin mağdurlarıyla her şeyimizi paylaştık.
Onu Düzce Depremi...
Bingöl Depremi...
Van Depremi...
Pakistan Depremi izledi.
Bosna’daki... Yemen’deki... Somali’deki... Filistin’deki... Gazze’deki... Tel-Afer’deki... Libya’daki... Myanmar’daki... Afganistan’daki Müslüman kardeşlerimiz için sürekli yardım topladık!
İyi de bizim etimiz ne budumuz ne?
Çok mu zenginiz?
Nüfusunun üçte biri yoksulluk, sekizde biri açlık sınırının altında yaşayan kaç ülke var Avrupa’da?
Sorun; o ülkelerde her isteyen istediği gibi yardım kampanyası açabiliyor mu?
Bu işin bir kuralı, yasası, yönetmeliği yok mu?
***
Girin internete; yüzlerce “yardım toplayan” dernek olduğunu göreceksiniz...
Çoğunun hedef kitlesi de “temiz yürekli” din kardeşlerimiz!
Adamlar, çocukların açlıktan öldüğü ülkelerde Kuran dağıtmak için bile yardım topluyor!
Ulan bari ekmek dağıt, su dağıt, ayakkabı dağıt, battaniye dağıt!
Yok; ille de Kuran dağıtacak... Maliyetini de sana bana ödetecek!
***
Biliyorsunuz; bu işin piri “Deniz Feneri...”
Almanya’da mahkum edildiler ama Türkiye’de aklandılar...
Aklanmakla kalmadılar; bir de devletten tazminat kaptılar.
İyi de siz bu derneklerin (!) hiç hesap verdiklerini duydunuz mu, gördünüz mü?
Göremezsiniz...
Toplarken davul zurna çalarlar ama...
İş hesap vermeye gelince, dut yemiş bülbüle dönerler.
***
Şimdi eminim içinizden birileri, “Ama bu son kampanyayı Kızılay yürütüyor” diyor...
İyi de benim artık Kızılay’a da güvenim kalmadı ki!
Girin internete “Kızılay ve yolsuzluk” yazın; ne demek istediğimi anlayacaksınız!
Bana göre bu “yardım” işlerini devlet üstlenmeli... Yardımlar için Hazine’den her yıl bir bütçe ayrılmalı ve o kullanılmalı...
Denetim de çok sıkı olmalı!
Kendisi zaten yoksul olan vatandaşın duyguları istismar edilerek “dilencilik” yapılmamalı!
***
Tamam biz soğuktan titreyen Suriyeli kardeşlerimizi görmezden gelmeyelim de...
Devlet de artık bu “yardım işi”nin ticarete dönüştüğünü...
Halkın duygularının vıcık vıcık sömürüldüğünü...
Her yıl milyonlarca denetimsiz ve kayıtsız para toplandığını görmezden gelmesin!
İnsanın içini oyan bu tür kampanyalar artık yasaklansın!
***
Çok şey mi istiyorum?
SKANDAL!
İngiltere’nin iki büyük giyim mağazaları zinciri Next ve H&M, Türkiye’de kendileri için üretim yapan tekstil atölyelerinde 12 yaşından küçük Suriyeli çocukların çalıştırıldığını itiraf etmiş...
Bu olay, İngiltere’de halkın büyük tepkisini çekmiş!
İyi de olay Türkiye’de meydana geliyor...
Suriyeli çocukları 500-600 lira aylıkla çalıştıranlar, bizim firmalarımız!
Peki; neden bizde kimseden en küçük bir itiraz yükselmiyor?
Nedeni belli:
Türkiye’de artık her türlü sömürü “sıradan” hale geldi de ondan!
Gidin adamlara, “Bu yaptığınız insanlık suçu değil mi?” diye sorun; bir de yağ gibi üste çıkmazlarsa şaşarım:
“O çocukları dilenci olmaktan kurtarıyoruz. İş veriyoruz!”
Kısacası... Bu iktidar bize çok kötülük yaptı da... En büyüğü, insanlığımızı yok etmesi oldu!
GÜNÜN SORUSU
Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “AKP’den arınma”ya çalışıyor. Bunun için televizyonlara çıkıp Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ve AKP’yi hedef alan sözler söylüyor. Bu da yetmiyor yazılı açıklamalar yapıyor. Sorum size:
Tam 13 yıl boyunca AKP iktidarının en güçlü ismi olan bu siyasetçinin, “sütten çıkma ak kaşık olma ihtimali” yüzde kaçtır?
IŞİDSEVER demek suçmuş!
CHP eski Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na “IŞİDSEVER” dediği gerekçesiyle yargılandığı davada hakaretten 1 yıl 2 ay, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekten de 9 ay hapse mahkum edilmiş...
IŞİDSEVER demek küfürse...
Neden Gaziantep’teki küfür yani IŞİD yuvalarına kimse dokunmuyor?
Kendi isminin bu kanlı terör örgütüyle birlikte anılmasını hakaret olarak gören Başbakan, aynı terör örgütünün Türkiye topraklarında cirit atmasını, militan yetiştirmesini, yaralılarını tedavi ettirmesini “Türkiye’ye hakaret” olarak görmüyor mu?
156+230!
Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Söz sırası Aylin Yurdadön’de... Sizin de Abdullah Gül’e söyleyecekleriniz varsa mustafa0mutlu@gmail.com adresine gönderebilirsiniz:
“Abdullah Bey...
Kendinizle baş başa kaldığınızda... Hani; diyorum, mesela yattığınızda... Uykuya dalmadan tam önce... Mustafa Bey’in ve biz okurlarının soruları aklınıza hiç mi gelmiyor? Gelmiyorsa; bu kadar duyarsız olmanın yolunu bize de söyleyin ki biraz olsun rahat edelim. Yok; geliyorsa... Nasıl uyuyorsunuz?”
GÜNÜN İSYANI
Önceki günkü üç şehidi uğurlayamadan dün Sur’dan beş şehit haberi daha geldi. İsyanım; yöneticileri, “Barış istiyoruz” ayağıyla PKK’ya destek veren DİSK’in, KESK’in, TMMOB’nin ve TTB’nin üyelerine:
Terör örgütünü bir kez bile kınamayan yöneticilerinize karşı hâlâ susmaya devam edecek misiniz?