İnsanlığın avukatı
20. yy için ABD imparatorluğunun yüzyılı denir ya, bu egemenlik, asıl gücünü darbelere borçludur. Nobel ödüllü yazar Asturias’ın Sayın Başkan kitabı, başta Latin Amerika olmak üzere, tüm dünyada ABD egemenliğinin yayılmasını ve işleyişini başlıca yöntem ve ipuçlarıyla, etkili bir anlatımla sergiler. Cici demokrasinin şampiyonu geçinen ABD, demokratik kurallar imparatorluğa azıcık köstek olmaya yüz tuttuğunda, CIA eliyle bu kez kendine darbe yapmaktan zerrece kaçınmaz. Hadi canım! diyecek olan varsa, anımsatmak isterim ki, vaktiyle dillere pelesenk olmuş bir söz vardı: ABD’de darbe, Başkan’a suikastle yapılır. Önce amcası J. F. Kennedy, daha sonra babası Robert Kennedy hep CIA suikastleriyle devrilen Robert F. Kennedy Jr., geçenlerde Milano’da düzenlediği güçlü bir toplantıda konuyu çok iddialı bir biçimde yeniden dünya gündemine taşıdı.
EN GÜÇLÜ CİHAZLARI KORKU
Konuşmasını, gazeteci Toby Rogers’ın anlatımından, önemli vurguları atlamaksızın özetlemeye çalışırsak, şu saptamalarını görüyoruz aynı zamanda dünya çapında bir doktor olan Robert F. Kennedy Jr’ın:
Küresel tekelci kapitalizmde sadece iki sınıf vardır –seçkinler ve geri kalan herkes (yani biz). Seçkinler (küresel oligarşi), dünyayı korku cihazıyla yönetebiliyor artık. CIA; 1967’de laboratuvar çalışmaları sonrasında bu cihazı etkili ve yaygın biçimde kullanmaya başladı: İnsanların %67'si, yaşamsal bir tehdit algıladığında, korkunun verdiği itaat duygusuyla kolayca yönlendirilmeye yatkındır. ABD imparatorluğu, teknolojik donanımın yanı sıra korku cihazını kullanarak küresel egemenliğini sürdürme çabasıyla her türlü darbeyi deniyor.
EN GÖZDE HALK SAĞLIĞI MERKEZİ: CIA
Korkunun hipnotize ettiği insanlar, eleştirel düşünme yetisini yitirerek içgüdüsel duyguların tutsağı olur. Korkuyla hipnoz, hayatımızı kurtarmanın tek yolunun bize söyleneni yapmak olduğuna inanmamızı sağlar. Adı “Stockholm Sendromu”... CIA, insanlığı ölüm tehdidiyle rehin alıp kilitli tutarak, canlı kalıp kapandan çıkmanın tek yolunun mutlak itaatten geçtiğine inandırdıktan sonra herkes aşıyla kurtuluşa boyun eğecektir. CIA’in en güvenilir sağlık merkezi gibi 20 yıldır dünya çapında sağlık kurumlarıyla, küresel oligarşinin gözdeleriyle örgütlediği toplantı ve çalışmalar, Ekim 2019'da New York'ta düzenlenen koronavirüs pandemisi simülasyonuyla laboratuvardan tüm yeryüzüne yayılma aşamasına gelir: Event 201 olarak anılan bu toplantıda, bütün insanlığı Kovit19’a ikna edecek konuklar; medya şirketleri, sosyal medyacılar, en büyük aşı şirketi Johnson & Johnson ve yanları sıra Bill Gates ile CIA müdür yardımcısı Avril Haines... Haines, bugün ABD’deki bir numaralı casus... Joe Biden'ın Ulusal Güvenlik Ajansı başkanı...
KÜRESEL DARBE
Peki bu toplantıda ne var tıp adına? Totaliter denetimleri ve kısıtları artırmak, demokrasiyi yapıbozuma uğratmak için pandemiyi bir bahane olarak kullanma planları var. Günümüzde dünya tıbbının getirildiği nokta budur işte: CIA’in küresel darbesinin en korkunç cihazı olmak...
Olay 201 demek olan Event 201; 2000 yılında başlayan 20 ayrı pandemik simülasyonun son aşamasıydı. Bill Gates, Olay’ın en başından beri hep içindeydi; tıpkı Tony Fauci'nin de içinde olduğu gibi –ama hepsi birden CIA'in içindeydi. Senaryoyu CIA yazdı, oyunların her birine üst düzey CIA yetkilileri, uluslararası siyasal aktörler de katıldı. Ve yüz binlerce insanı pandemi simülasyonlarına gizlice dahil ettiler. Avrupa'da, İtalya'da, Almanya'da, Kanada'da, Avustralya'da aynı anda bir pandemiye yanıt vermek için polisi, hastane sistemlerini ve kamu hizmetlerini eğittiler. Ancak hiçbiri kamuya açık değildi. Şu sorunun yanıtını her kafada yaratabilmek için senaryoyu tekrar tekrar oynadılar: Pandemi, totaliter kontrolleri dayatmak ve gezegen genelinde demokrasiyi yok etmek için bir bahane olarak nasıl kullanılır?
Herkes bilir ki, CIA halk sağlığı yapmıyor. CIA halklara darbe yapar. Event 201; küresel darbenin karar gecesidir.
SONUNA KADAR YAN YANA
1947 ile 2000 yılları arasında CIA, dünya ülkelerinin üçte birinde –çoğu demokrasilere karşı olmak üzere– 73 darbeye karıştı. Zaten Event 201'e bakınca görülüyor ki, tek cümle halk sağlığı tartışması yok. Kimse tüm insanlara nasıl D vitamini alacağımızdan bahsetmiyor? İnsanların kilo vermesini nasıl sağlarız? İyi beslenmelerini nasıl sağlarız? Tedavi amaçlı ilaçları nasıl kullanırız? Hastaları nasıl karantinaya alırız? Halkın Anayasal sağlık haklarını nasıl koruruz? Event 201'de halk sağlığı üstüne tek kelime yok! Tüm Anayasal hakların yok edilmesinin önündeki sağlık engelini de ortadan kaldırmak üzere korku cihazını pandemi koşullarında kullanma hesapları var.
Davasını savunmak üzere Defender adlı yayın organını da çıkaran Robert F. Kennedy Jr., konuşmasını şöyle bitiriyor: İnsanlığın %67’si bir otorite figürüne itaat etmek üzere korku cihazıyla hipnotize edilebilir. Ama halkın %33'ü asla itaat etmeyecek. Ve sen, buradakiler, öbür herkes, biz %33'üz!
Ve bizim görevimiz, bugün buradan korkunun hipnotize ettiği kardeşlerimize ulaşmak; onlara, kendileri için savaşabilecek duruma gelene kadar özgürlükleri için savaşacağımızı söylemek...
Buradaki on binlerce insanın, herkesin görevi savaşmak; direnmek, direnmek, direnmek, direnmek ve hükümetlerimizi geri almak, özgürlüğümüzü geri almak, hayatlarımızı geri almak... Kendimiz için... Çocuklarımız, ülkemiz ve tüm gelecek kuşaklar için... Ve sana şunu söyleyebilirim: Sonuna kadar seninle yan yana duracağım ve bunun için ölmem gerekiyorsa, çizmelerimle öleceğim.