'İranlılar yüksek sesle konuşmaktan çekinmez'

Mustafa Birol Güger

Batı basını, İran'daki protesto eylemlerini doğrudan 'rejim karşıtı gösteriler' olarak etiketlerken, ülkemizde de bu koroya katılma eğiliminin son derece güçlü olduğu fark ediliyor.

Peki gerçek ne? İranlılar sokaklarda molla rejimini mi protesto ediyor? İran'da protesto gösterilerine nadiren mi rastlanıyor? Protestoların çıkış noktası ve protestocuların temel talepleri neler?

Konuya ilişkin görüşlerini paylaşan İran devlet televizyonu Press TV'den Vakar Rizvi'ye göre, "İran'da protesto gösterilerine rastlamak düşündüğünüz kadar nadir bir olay değil. Zira, çeşitli meselelere dikkat çekmek için ellerinde afişler ve pankartlar tutan küçük kalabalıklara rastlamak daima mümkün."

Konuşmasına, "İranlılar asla yüksek sesle konuşmaktan çekinmez" şeklinde son derece veciz bir sözle devam eden Rizvi'ye göre, "Protestocuların önemli bir kısmı İran'daki yönetim sisteminin çöküşü gibi fantastik bir hedef peşinde koşmuyor. Daha iyi bir iş, daha ucuz standartlar gibi son derece makul taleplere sahipler."

HAYAL KIRIKLIĞI İSYANA DÖNÜŞTÜ

Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız ABD'nin California eyaletindeki Saddleback College'dan İran asıllı öğretim görevlisi Doç. Dr. Reza Yeganehshakib'e göre de protesto gösterilerinin başlıca nedeni İran'da karşılaşılan ekonomik zorluklar. Söz konusu zorlukların temelini ise Donald Trump'ın ABD başkanı olmasından bu yana İran'a yöneltilen 3 yeni yaptırım dalgası oluşturuyor.

Yeganehshakib'e göre Ruhani'nin ikinci kez tekrar başkan olarak seçilmesi, İran İslam Cumhuriyet'inin tarihteki en büyük diplomatik başarısı olarak kabul edilen Nükleer Anlaşma'nın halka iyi pazarlanmasına dayanmaktaydı. Ruhani, başta ABD olmak üzere Batı'yla işbirliği halinde yaptırımları kaldırmaktan ve kendisini de bu başarının mimarı olarak topluma sunmaktan son derece memnundu. Rakibi Ayetullah Ra'isi ise daha gerçekçi olmaya çalışırken seçmenlerini ABD'ye güvenmemeleri konusunda uyardı. Ruhani seçimi kazandı ancak arkasında güçlü bir çoğunluk yoktu.

Yeganehshakib'e göre, "İranlılar bir taraftan Ruhani'ye, ülke sorunlarını, özellikle böylesine büyük beklentiler yarattıktan sonra çözemediği için kızgın; diğer taraftan da hem Batı, hem de Ruhani tarafından ihanete uğratıldıkları için öfkeli. İran ekonomisi, Nükleer Anlaşma sonrası daha da fazla yıprandı ve bu durum, İran'da en fazla orta sınıfı vurdu. Bu sebeple sokaklara ilk olarak orta sınıfa mensup eylemciler çıktı."

AMBARGO KISKACINDAKİ EKONOMİ

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Avrupa Birliği (AB) ve Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) yanı sıra Avustralya, Kanada, Hindistan, İsrail, Japonya, Güney Kore ve İsviçre gibi ülkelerin yoğun yaptırım ve ticari kısıtlamalarına maruz kalan İran ciddi ekonomik problemlerle boğuşuyor.

Ülkedeki %12'lik işsizlik oranı ve negatif yönlü ekonomik büyüme rakamları düşünüldüğünde, İranlıların son derece gerçekçi bir protesto eylemi içerisinde oldukları anlaşılıyor. Bu noktada, İran hükümeti de barışçıl göstericileri 'dış güçlerin ajanları' olmakla suçlamıyor; protestoların yüksek enflasyon rakamları ve diğer ekonomik problemlerle ilişkili olduğunu kabul ediyor.

Kaldı ki, başta İran Cumhurbaşkanı Ruhani ve diğer İranlı yetkililer de protesto gösterilerine ilişkin açıklamalarında bu gerçeğin altını çizerek, hükümetin yasal eleştirilere ve protestolara alan sağlaması gerektiğini vurguluyor.

NASIL BAKMAMIZI İSTİYORLAR?

Fort Russ haber sitesinin Genel Yayın Yönetmeni Joaquin Flores'e göre Batı medyası, İran gerçekliği ve yakın tarihiyle pek de ilişkisi bulunmayan bir hikaye üzerinden protestoların 'rejim karşıtı' olduğunu öne sürüyor. Ancak, protestocuların temel taleplerine bakıldığında bazı belirgin farklılıklar göze çarpıyor.

Flores'e göre, söz konusu protesto gösterilerinde seslendirilen taleplerle, ülkedeki reformcu muhalefetin önde gelen unsurları olan Hüseyin Mir Musavi'nin Yeşiller Hareketi ile Mehdi Karrubi'nin Ulusal Güven Partisi'nin genel talepleri birbiriyle örtüşmüyor. Ancak anlaşılan, Batı medyası İran'daki gösterilere baktığımızda, 'rejim karşıtları' şeklinde tanımladığımız homojen bir üst küme görmemizi istiyor.

ÜÇÜNCÜ GÜN SAHNEYE ÇIKAN GÜDÜMLÜ RADİKALLER

Yeganehshakib, ekonomi temelli protestoların, siyasi bir histeriye dönüşme sürecini şu sözlerle anlatıyor: "Bazı göstericiler, İranlı liderler ve İslam Cumhuriyeti karşıtı sloganlar atarken, bazıları da monarşi yanlısı sloganlar atıyordu; bazıları ise İran bayrağını ve General Kasım Süleymani'nin resimlerini yakmakla meşguldü. Daha sonra protestocular arasında yeni bir grubun varlığını ispatlayan bazı slogan ve şiddet eylemlerine tanık olduk. Bu durum, özellikle protesto gösterilerinin üçüncü gününde gerçekleşti. Netenyahu, Trump, Cotton, McCain ve diğer İran karşıtı isimler medya organlarına bu yeni şiddet dalgasını destekleyen açıklamalarda bulununca iş daha da tuhaf bir hal aldı. Bu yeni protestocular daha fazla şiddet uygulamaya başladılar; özellikle de kamu mallarına zarar verdiler."

İRAN HALKI DIŞ MÜDAHALEYE KARŞI

Batı basını tarafından karakolların basılıp, silahların halka dağıtılmasından tutun da, dini lider Ali Hamaney'in ailesini Türkiye'ye göndermesine kadar bir çok asılsız spekülasyonun dolaştığı İran'daki son durumu sorduğumuz Yeganehshakib şu önemli bilgileri aktarıyor:

"İran'daki durum, protestocuların çoğunluğunun rejim değişikliği istememeleri ve protestoların nasıl provokatörler tarafından yanlış bir yöne sevk edildiğini görmeleri dolayısıyla şimdi nispeten hafifledi. İnsanlar Suriye'deki durumu hatırladı. Orada da Batı, NATO ve özellikle Hillary Clinton, Suriye'deki eylemcileri silahlandırarak, Libya'da yaptıklarını Suriye'de hayata geçirmişlerdi. Her ne kadar protestocular hala ekonomik taleplerini dillendirseler de aynı zamanda dış müdahale karşıtı sloganlar da sıklıkla duyuluyor; bunun İran'ın bir iç meselesi olduğunu ABD ve İsrail'i ise hiç ilgilendirmediğini vurgulamaktan çekinmiyorlar."

İRAN KENDİNİ SAVUNMA HAKKINA SAHİP

Başta Batı koalisyonu olmak üzere diğer bazı ülkelerin İran'ın iç işleri konusunda bu denli pervasız açıklamalar yapmalarını son derece saçma bulan Yeganehshakib'e göre İran da, gezegenimizdeki diğer herhangi bir ülke gibi, özellikle Tel Aviv ve Riyad'tan gelen günlük tehditler karşısında kendini savunma hakkına sahip. Zira İran da bu sebeple, ABD tarafından küresel ölçekte empoze edilen emperyalist düzene direnmekte.