İş ahlakı

Ülkemde çoğunluk insan mutsuz, agresif, hoyrat, kendine değer verir ama ötekine değer vermez… Yolda gidiyoruz örneğin, yavaş bir araç en hızlı şeritte gidiyor, 3 şeritli yolda. Yolu tıkıyor, trafiği yavaşlatıyor. Adeta çevreye rahatsız vermekten zevk alıyor. Böyle bir patoloji nasıl iyi edilir?

Patoloji bir tek burada değil, her yerde var. Çoğu kişi yaptığı işi yarım yamalak, gecikmiş, kusurlu yapıp, yaptığı o iş eleştirildi, şikâyet edilince de canavara dönüşüyor. İşi eleştirenin karakterine, kişiliğine, itibarına saldırmaya başlıyor, birçok zaman en insafsız şekilde, en ağır sıfatlarla. İnsanlar bu nedenle yapılan işi eleştirmekten, şikayetlerini belirtmekten bile korkuyor. Bu saldırgan insanlar herkesi sindiriyor.

KİBAR MASKESİNE İNANMAMAK GEREKİYOR

Çatışma olmasın, bu saldırgan insanlar size bulaşıp itibarınızla oynamasın diye hak etmediği ücreti de ödüyorsunuz, tam bir “Bana bulaşmasın” sindirilmişliği içinde. Dışarıdan son derece kibar görünen insanların, yarım yamalak, hoyratça ve geç iş teslim ettiğine kaç defa tanık oldum. Şikâyet edenlerin nasıl bu kibar görünümlü, kibar maskeli insanlar tarafından hakarete uğradığına tanık oldum.

Bunun altında yatan konsept “İş Ahlakı”. İşine değer veren, insana değer veren, yaptığı işle gurur duyan, saygılı insanlar yüksek iş ahlakı olan kişiler olarak tanımlanabiliyor, yaptıkları işi kusursuz, hatasız ve zamanında teslim ediyorlar. Tersine, insana ve yaptığı işe değer vermeyen, aklı başka yerde olan (eğlence, spor, dinlenme, aylaklık, vb) baştan savma iş yapan, saygısız ve pek olumlu sonuç almayan kişiler de iş ahlakından yoksun kişiler olarak tanımlanabiliyor.

İTİBAR SUİKASTI YAPANLAR

İşte bu iş ahlakından yoksun olanlar kibar maskesini bir anda bırakıp saldırganlaşan, insanların itibarlarına saldıran (itibar suikastı diyoruz) ve onları sindirmeye çalışan kişiler oluyor. Toplumumuzda maalesef ki sayıları hızla artan da bu kişiler. Bir kere karşısındakini ithamlarla sindirmeye alışınca bu yöntemi hep kullanıyorlar.

Ülkemizde çoğu kişi böyle çalışıyor. Boyacı boya yaparken her yere damlatıyor ve bulaştırıyor. Müteahhit, mimar ev sahibine “Bu damlayanları, bulaşanları sen temizle” diyor çünkü o boyacıyı kontrol etmiyor, idare etmiyor, umuru değil. Tesisatçı, elektrikçi, marangoz her kişi bir iş yapıp başka bir yere zarar veriyor veya kirletiyor. Saygısızlık diz boyu. Sesinizi çıkarırsanız siz suçlu oluyorsunuz…

ÇATIŞMASIZ YAŞAMIN BİRİNCİ KURALI YAPTIĞIN İŞİ KALİTELİ YAPMAK

Yövmiye ile iş yapanlar arkanızı dönerseniz oturuyorlar, işi gereksiz uzatıyorlar ki daha çok kazansınlar. Üniversitede “İş Ahlakı” konusunu anlatırken öğrencilerim “Staja gittiğim …. Firmasında yönetici iş yerinden ayrılır ayrılmaz kahveler yapılıp sohbet başlıyordu” derler. Yani maaşla çalışanlarda da aynı ilgisizlik oluyor.

Oysa çatışmasız yaşamın birinci kuralı işimizi iyi yapmak yani iş ahlakına sahip olmak. İşimizi iyi yapınca yaptığımız o işle gurur duyma olanağımız da oluyor. Tam tersine yarım yamalak, eksikli, kusurlu, gecikilmiş iş yapınca hem çatışma hem de uzun vadede “O kişi iyi iş yapmaz” diye bir ün kazanma, tavsiye edilmeme noktası gözden kaçırılmamalı. Bu doktor için, avukat için, mimar, müteahhit için de, her iş kolunda geçerli. Saldırganca tavırlarla üste çıkmaya çalışmak, insanların itibarlarıyla oynamak, bu şekilde sindirmeye çalışmak da uzun vadede bir işe yaramıyor, gerçek görülüyor.

En doğru tutum yaptığımız işi iyi yapmak…