IŞİD’in arkasında kim var?
Yenişafak’ta 31 Ekim 2018 günü Yılmaz Bilgen imzasıyla yayımlanan haber konuyu yakından takip edenler için pek de şaşırtıcı olmadı. Haber, ABD’nin Suriye’de üç bölgede PKK’nın da aracılığı ile IŞİD’e silah verdiğini belgeliyordu. Haberde devir-teslim tutanağı bile yer alıyordu.
ABD YENİ OYUNLAR PEŞİNDE!
Suriye’de kalıcı olmak için meşru zemini olmayan ABD’nin yeni oyunlar peşinde olduğu anlaşılıyor. ABD tezgâhını afişe eden kişi silah teslimatının ayrıntılarını da açıklıyordu. Muhtemelen Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisine ulaşan istihbarat bilgileri ışığında, ülke ismi belirtmeden aynı konuyu dillendirmişti. Bütünüyle ABD resmi kurumlarını kaynak göstererek konuyu irdelemeye çalışacağım. Bir sivil toplum kuruluşu olan “Adalet Vardiyası (Judicial Watch)” bir federal davada Savunma İstihbarat Teşkilatı (DIA)’nın 12 Ağustos 2012 tarihli gizli bir belgesini ele geçiriyor. 7 sayfalık bu raporda ilginç bilgiler yer alıyor:
DIA DEĞERLENDİRMESİ
Irak ve Suriye’de kurulan İslam Devleti (IŞİD)’nin öncülü olan Irak El-Kaide’sinin başlangıçtan itibaren Suriye muhalefetini her yönden destekledi. Batı ülkeleri, sürecin IŞİD’i doğuracağını bilmesine rağmen Başkan Esat’ı devirmek için bilinçli olarak El-Kaide ve diğer radikal İslami gruplarla işbirliği yaptı. Bu terör gruplarına her türlü destek verildi. Irak El-Kaidesine silah yardımı yapıldı. Suriye’nin doğusunda Selefi bir yapının (IŞİD) kurulması, Suriye muhalefetini destekleyenlerin (ABD, İsrail, S. Arabistan vs. S.P.) çıkarınadır. Doğu Suriye’de IŞİD’in denetim sağlaması, Musul-Ramadi bölgesinde El-Kaide/IŞİD için ideal bir atmosfer yaratır. Esat rejimi ayakta kalacak ve kriz bir vekâlet savaşına dönüşecektir.
ÇIPLAK GERÇEK
İstihbarat analizindeki bütün öngörülerin gerçekleştiğini görüyoruz. Bu raporun mimarı olan dönemin DIA Başkanı ve Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı emekli Korg. Michael Flynn’in başı dertten kurtulmuyor. ABD derin devleti (establishment) ensesinde! ABD, en azından Ağustos 2012’de Irak ve Suriye’de devam eden süreçlerin IŞİD’i ve İslam Devleti’ni ortaya çıkaracağını biliyordu. Ama bu gelişmenin kendi politikalarına uygun düştüğünü görerek perde arkasında bu süreçleri körükledi. Büyük medya kampanyaları ile Batı ulusları yanıltıldı. Suriye’de terörle yapılan muhalefetin ılımlı olduğu yönünde bir kamuoyu yaratıldı. Diğer bir ifade ile IŞİD, ABD’nin örtülü dış politikasının yıldızı oldu. IŞİD kendiliğinden değil, ABD ve İsrail başta olmak üzere Batı ülkelerinin siyasi hırs ve açgözlülüğünden doğdu. ABD resmi raporlarını incelemeye devam edelim:
PENTAGON RAPORU
Gizlilik derecesi kaldırılan diğer bir ABD raporuna göre, “PENTAGON uygulanan stratejinin doğrudan sonucu olarak IŞİD’in ortaya çıkacağını öngörüyor ama bu durumun Suriye rejimini tecrit edeceğini tahmin ederek, stratejik bir fırsat olarak değerlendiriyor. Aynı zamanda IŞİD’in, İran’ın Şii tabanlı yayılmasının karşısında bir set oluşturacağını düşünüyor. Irak da Şii yayılması açısından tehlikeli bir alan olarak görülüyor. PENTAGON da Irak ve Suriye’de IŞİD denetiminde bir İslam devletinin kurulacağını öngörüyor.
Bu raporda da ABD’nin IŞİD’in doğuşunu kendi siyasi ve jeopolitik çıkarları açısından olumlu bulduğunu açık, kesin ve net olarak görüyoruz. Bırakalım savaşmayı, bu kanlı örgütün stratejik bir vasıta olarak kabul edildiğini anlıyoruz. Hedefin Esat rejimini köşeye sıkıştırmak, İran’ın nüfuz alanını daraltmak olduğu burada da görülüyor. Eski Başkan Joe Biden bu oluşumu ve izlenen siyasetleri şu sözleri ile dolaylı olarak onaylıyor: “Milyonlarca dolar aktardığımız İslami isyancılar IŞİD’e dönüştü. (... Islamist rebels in Syria that metamorphosed into ISIS)” Başkan Trump’ın, “IŞİD’i Obama kurdu; düzenbaz Hillary ile birlikte kurdular...” sözleri hâlâ kulakları çınlatıyor.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Gerçekte IŞİD tezgâhının en büyük bedellerinden birisini de Türkiye ödüyor. Çünkü IŞİD sayesinde Suriye’nin kuzeyinde ABD himayesinde bir terör devletçiği kuruldu. PKK devletçiği Türkiye’nin güvenliğini tehdit ettiği gibi, jeopolitik olarak ülkemize güneyden set çekiyor. Ayrıca varlığı ile bölgedeki istikrarsızlık ve bölücülük dinamiklerini ateşliyor. Jeopolitik vizyon olmadığı ve köklü bir istihbarat geleneği bulunmadığı için uzun süre Türkiye IŞİD’in ne olduğunu anlayamadı. Hatta Davutoğlu döneminde Peşmergeler IŞİD ile savaş (!) için topraklarımızı kullandı. Sonuçta ne olduğunu anlamadan PKK devletçiğinin kurulmasına yardım etmiş olduk. Bundan sonra maskeli baloyu sürdürmenin bedeli ağır olur. Türkiye, doğal müttefiklerini arkasına alarak ABD-IŞİD-PKK işbirliğini önce deşifre etmeli, sonra dağıtmalıdır.