İslam dünyasının ekonomik birliği sağlanmalıdır

Hamas’ın geçen hafta sonu başlattığı operasyonun ardından İsrail devletinin yaptığı soykırım dünyada büyük tepkiyle karşılaştı. Birleşmiş Milletler'in, batının ve İslam dünyasının bildiğimiz protesto notalarının ötesine gitmeyen açıklamalar yaparak eli kolu bağlı, olan biteni seyretmesi vicdanları yaralıyor. İslam dünyasının zaafları, İsrail ve emperyalizmin Batı Asya’da rahatlıkla at oynatmasının temel nedenlerinden birisidir. İnsanlığın gözü önünde her türlü zulmü uygulayan, açık soykırım suçu işleyen İsrail’in esas gücü emperyalizmin sağladığı destek ve İslam dünyasının parçalanmışlığından geliyor. İslam dünyasını tek çatı altında toplayan tek kuruluş İİT’dir (İslam İşbirliği Teşkilatı). Teşkilat, Mescid-i Aksa’nın saldırıya uğradığı 1969 tarihinde kuruldu.

TEŞKİLATIN EKONOMİK GÜCÜ BİLİNENİN ÜSTÜNDEDİR

İİT’nin 57 üyesi bulunuyor ve dünya nüfusunun beşte birini temsil ediyor. İİT’nin üyeleri çoğunlukla Asya ve Afrika kıtalarından oluşuyor. Teşkilatta genç bir nüfus var; 564 milyon erkek 543 milyon kadın işgücü ile önemli bir işgücü potansiyeli taşıyor. İİT’nin SAGP’ye (satın alma gücü paritesi) göre GSYİH toplamı 22,15 trilyon dolardır. SAGP’ye göre Endonezya 4,4 trilyon dolar, Türkiye 3,6 trilyon dolar, Suudi Arabistan 2,3 trilyon dolar ile İİT’nin en büyük üç ekonomisidir. Teşkilat, üç temel ekonomik gruptan oluşuyor; yoksul ülkeler, orta gelirli gelişen ülkeler ve ham madde ihracatçısı ülkeler. Teşkilatın ortalama büyüme oranı yüzde 5,9’dur. Son 5 yılın büyüme oranlarına göre yüzde 10’un üstünde 4 ülke, 33 ülke yüzde 5’in üstünde büyüme göstermiştir. Bu yönüyle İİT ekonomik anlamda büyük bir dinamizm ve ekonomik potansiyeli ifade ediyor. Dünya petrolünün yüzde 65’i, doğalgazın yüzde 51’i İİT’ye üye ülkeler tarafından çıkarılmaktadır. Teşkilat, toplam dünya ticaretinden yüzde 18 oranında pay almaktadır. 2021’de toplam ihracatın yüzde 19,3’ünü, toplam ithalatın yüzde 17,9’unu İİT üyeleri kendi içinde yapmıştır. İİT’nin en çok ihracat yaptığı ülkeler sırayla Çin, Hindistan, ABD, Singapur ve Japonya’dır.

İSLAM KALKINMA BANKASI ÇOK SAYIDA PROJEYİ DESTEKLEDİ

İslam İşbirliği Teşkilatı’nın ekonomik anlamda en etkili kuruluşu İKB’dir (İslam Kalkınma Bankası). Banka, arasında Türkiye’nin de bulunduğu 7 ülke tarafından kuruldu. Bugün, İslam Kalkınma Bankası’nın 57 üyesi bulunuyor. Bankada Suudi Arabistan 11,9 milyar dolar ile yüzde 23,5 pay, Libya 4,8 milyar dolar ile yüzde 9,43 pay, İran 4,2 milyar dolar ile yüzde 8,25 paya sahiptir. Türkiye’nin bankaya 3,3 milyar dolar sermaye ile yüzde 6,45 katkısı bulunuyor. Banka esasen teşkilat üyesi ülkelerin ekonomik kalkınmalarına ve toplumsal gelişmelerine katkıda bulunuyor. İKB’nin ana faaliyet alanları altyapı, eğitim, sağlık, insani yardım ve kadınların toplumsal etkinliğinin sağlanmasıdır. Banka, kamu ve özel sektör projelerine kredi sağlıyor, üye ülkeler arasında ticaret, teknik işbirliği konularında destek sağlıyor. Banka şu ana kadar toplam 170,5 milyar dolar büyüklüğünde projeye destek oldu.

İSEDAK’IN EKONOMİK KATKILARI

İSEDAK (İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi), üye ülkelerin ekonomik kalkınmalarını sağlamak, üye ülkeler arasındaki ekonomik işbirliklerini artırmak ve İslam ülkelerinde yaşanan ekonomik sorunları çözmek amacıyla 1981 yılında kurulmuştur. İSEDAK ticaret, ulaştırma, turizm, tarım, yoksulluğun azaltılması, mali işbirliği ve özel sektörün işbirliğini sağlamak konusunda çalışmaktadır. İSEDAK’ın ticaret konusunda işbirliğini sağlamaya yönelik gerçekleştirdiği en önemli proje ise üye ülkeler arasında Tercihli Ticaret Sistemi’ni hayata geçirmesidir. Bu proje ile birlikte üye ülkeler arasında ticaretin serbestleşmesi, çeşitli ürünlerde var olan gümrük tarifelerinin aşamalı olarak kaldırılması ve bu sayede üye ülkeler arasında ticaretin artırılması hedeflenmiştir. İSEDAK’ın turizm alanında yaptığı çalışmalara bakıldığında ise “Müslüman Dostu Turizm (MDT)” projesi öne çıkmaktadır. İSEDAK İslam hassasiyeti taşıyan insanların konakladıkları oteller için gerekli standartları ortaya koymuş ve bu sayede bu standartları taşıyan otellere sertifika vererek bu otellerde konaklayan kişi sayısının artmasına katkıda bulunmuştur. Bu proje İİT içinde turizm gelirlerinin artmasında önemli bir katkı sağlamıştır.

TEŞKİLAT ATALET İÇİNDEDİR

İslam İşbirliği Teşkilatı üyeleri toplam olarak dünyanın en büyük doğal kaynak sağlayan üyelerine sahip olmasına rağmen faal olduğu 54 yıl boyunca beklenenin çok altında bir performans göstermiştir. Teşkilatın ekonomik ve ticari olarak çok gevşek ve parçalı bir yapısı bulunuyor. 2019-2021 arasında İİT içindeki ihracat ve ithalat payı azalmıştır. Üyelerin çoğu coğrafi olarak yakın ve ortak tarihi geçmişe sahiptir fakat İİT üyeleri arasındaki ticaret düşük seviyededir. Birkaç ülke dışında güçlü üretim yapan ülke yoktur. Bu da İİT’yi kendisine yetmeyen ve dışa bağımlı hale getiriyor. Teşkilatın 1 milyar kişiyi aşkın büyük iş gücüne rağmen önemli bir kısmı harekete geçirilemiyor ve atıl durumda bulunuyor. İİT’de yetişmiş insan sermayesi yetersizdir. Bunun nedeni yeterli eğitim teknolojik imkânların sağlanmamasıdır. Bu sorunun giderilmesi için acil adımlar atılmalı ve işgücü potansiyeli harekete geçirilmelidir. İslam Kalkınma Bankası mikro/orta ölçekli krediler ve insani yardımlar konusunda olumlu çalışmalar yapmış olmakla birlikte büyük altyapı yatırımları ve üretimin desteklenmesi konusunda çok yetersizdir. Banka, Teşkilatın eksikliğini duyduğu üretim gücünün artırılması ve yoksul ülkelerin ihtiyaç duyduğu altyapı yatırımlarının desteklenmesi için daha çok kaynak sağlamalıdır. Teşkilat içinde kalkınma bankacılığının desteklenmesi konusunda daha büyük adımlar atılması ve bu alanın batının tekellerinin elinden alınması hedeflenmelidir.

TÜRKİYE TEŞKİLATA ÖNCÜLÜK ETMELİDİR

Sonuç olarak, İslam İşbirliği Teşkilatı esasen dünyanın en önemli güç odaklarından birisidir. Sahip olduğu doğal kaynaklar, üretim potansiyeli, pazar ve gelişme potansiyeliyle dünya ekonomisinde büyük bir güç olmaya adaydır. İşte tam da bu yüzden emperyalizm İİT içindeki etnik ve mezhepsel farklılıkları kışkırtarak İİT’yi on yıllardır sabote ediyor. Batıda emperyalizm eliyle desteklenen İslamofobi'nin kaynağı sadece Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte emperyalizmin yeni düşman yaratma ihtiyacı değildir. Aynı zamanda İslam dünyasının muazzam ekonomik gelişme gücü ve büyük doğal kaynakları kontrol ediyor olmasıdır. Böyle büyük bir gücün ‘tam bağımsızlığını’ kazanmış olduğu düşüncesi bile Atlantik Cephesi’nin kâbuslar görmesine neden oluyor. Afrika başta olmak üzere İİT üyeleri arasında yükselen antiemperyalist bilinç, Batı ekseninden kopuş, İİT’nin ekonomik kalkınmasını bağımsız ve daha etkin bir şekilde geliştirme şansını artırıyor. İİT üyelerinin önemli bir kısmı Rusya’ya uygulanan keyfi ambargoyu tanımadı ve ambargonun delinmesinde büyük bir rol oynadı. Buna karşılık Rusya yatırımlarını bu coğrafyaya kaydırmaya ve kalkınma bankacılığını ön plana almaya başladı. Suudi Arabistan ve Mısır mazlum milletlerin birliği olan BRICS’e katıldı. Çin, son on yıldır Kuşak Yol Girşimi için İİT üyesi çok sayıda ülkeye altyapı yatırımları için destek sağlıyor. Önümüzdeki 10-15 yıl içinde Kuşak Yol Girişimi yatırımlarının katlanarak artması bekleniyor. Suudi Arabistan, doları destekleyen en büyük unsur olan ‘petrodoları’ sonlandırmak için ilk adımı attı; Çin’e yaptığı satışın ödemelerini yuan olarak alacak. Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri üretimi destekleyen projeler için Türkiye’ye yatırım yapacak. Teşkilatın zengin üyeleri artık batıya değil, kendi coğrafyasına ve Asya’ya yatırım yapıyor. Yani, İslam dünyası artık doğru yoldadır; Rusya, Çin ve diğer mazlum milletler ve güçler ile dayanışma içindedir. Ancak bu yeterli değildir. Türkiye bulunduğu gelişmişlik düzeyi, askeri ve üretim gücüyle İİT’de öncülük yapmaya ve daha ileriye taşımaya adaydır. Türkiye’nin geçmişteki tutukluğunu kırıp NATO/Batının tortularını üstünden atıp İslam dünyasını kucaklaması ve liderliği ele alması gerekir. Yapılacak ilk işlerden birisi Teşkilata bağlı bir ‘Barış Gücü’nün oluşturulmasıdır. Böylece kriz bölgelerinde emperyalizmin köhnemiş kurumlarını beklemeden acil müdahale ve caydırıcılık sağlanmış olur. Emperyalizm ve Siyonizm can çekişiyor; Türkiye’ye yakışan İslam ve Türkdünyasına öncülük edip onlara son tekmeyi vurmak, yeniçağı başlatmaktır.

Kaynakça;

https://www.comcec.org/wp-content/uploads/2022/05/1-Agenda-n4-ICDT-English-Summary-report-on-trade.pdf https://www.isdb.org/isdb-member-countries