İSO 500 Büyük Sanayi Kuruluşu (2023) – 2
İstanbul Sanayi Odası’nın açıkladığı Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu (BBSK) Araştırması’na ait rapor kullanıma sunuldu. İSO BBSK’nun Türk Sanayi Sektörü içinde önemli bir ağırlığa sahip olması nedeniyle rapordaki göstergeler ekonomimizin incelenmesi açısından önem taşımaktadır. Raporu ele almaya geçen hafta kaldığımız yerden devam ediyoruz.
FİNANSAL KALDIRACIN SEYRİSEFERİ
Firma yönetimi başarımındaki dört bileşenden ikincisi borç) - özsermaye dengesi olup ölçülmesi halinde adı finansal kaldıraç derecesidir.
BBSK’nun enflasyon düzeltmesi sonrası (EDS) olarak toplam borçları yüzde 59,8 artmış; mali borçları yüzde 54,1 artmış; diğer borçları yüzde 65,9 artmış!
Diğer borçlardaki göreli fazlaca artışın nedeni, firmaların finansmana erişimde yaşadıkları sorundan (kredi kullanımına getirilen koşullar vb.) dolayı işletme sermayesi gereksinimlerini bu yolla karşılamalarıdır.
BBSK’nun EDS olarak özkaynaklarındaki artış oranı yüzde 244,7 olmuş! Firmaların finansal kaldıraç derecesini hesaplarken kullanılan göstergelerden biri de ‘Öz kaynak çarpanı’dır! Öz kaynak çarpanı (Toplam Varlıklar / Öz kaynaklar) raporda yok ama hesapladığımızda 2023’te bu oranın 1,83 olduğunu görüyoruz. Bu derecenin normal aralığı 2-3 aralığıdır. O halde firmaların finansal kaldıraç derecesini etkin kullanamadığını söyleyebiliriz. Şirketler borç kullanarak işlerini büyütme olanağı sağlarlar. Borç için ödenen faizler vergi matrahından düşülür ve böylelikle (vergi kalkanı etkisiyle) pay başına kâr artar. Ancak borç-özsermaye dengesi enuygunlaştırılmalıdır. Bir yerden sonra bu etki olumsuza döner. Bunun için yöneylem araştırması denilen disiplinde geliştirilmiş matematiksel modeller kullanılabilmektedir. İSO BBSK içinde bu teknikleri kullanan ve şirketin finans biriminde sayısal yöntemler uzmanı istihdam eden kaç şirketimiz var acaba? Dert çok derman yok! Hangi türküyü çığırmalı: “Kendim ettim kendim buldum”! Neşet Ertaş’tan ama oldu mu?
Toplam borçların içinde kısa vadeli borçların oranı da yüzde 71’i geçmiş; yüksek bir risk! Kısa vadeli malî borçların toplam malî borçlar içindeki payı da yüzde 51,7 olmuş! Hapşuu!
Finansman giderlerinin artışı enflasyon düzeltmesi öncesi yüzde 92,5 olmuş; finansman giderlerinin faaliyet kârına oranı yüzde 56,9’a çıkmış! Birisi ‘Nas’ mı dedi?
Finans sektörü vicdan yönetimi değil cüzdan (İngilizce portfolio, bizde de portföy denen şeyin) yönetimi işidir. Vicdan yapacak finans sektörü beklentisi tam bir sanılgı (sanmak+yanılgı) olmalı!
Kentsoylunun (burjuvazinin) içinde kanatlar vardır. Örneğin sanayi burjuvazisi, finans-kapital burjuvazisi vb. gibi kanatlardan söz edebiliriz. Çok yaygın kullanılmasa da ticaret burjuvazisi ve hizmet burjuvazisi gibi kanatlardan söz etmek yerinde olacaktır. Geçtiğimiz on yılda dünyada hizmet dışsatımı yüzde 60 artmış ve 7,9 trilyon ABD dolarına sıçramış! 24 trilyon dolarlık fiziksel ticari mal pazarı ise hem daha yavaş büyüyor hem de küresel GSYH içindeki payı aynı kalıyor! Ülkemizde de GSYH’nın içindeki hizmet (ulaştırma, haberleşme, turizm, finans vb.) sektörlerinin payı (yüzde 60-70 aralığında seyreder!) ve inşaata dayalı sermaye birikim (AKP) modeli düşünüldüğünde! Finansman giderleri (faiz oranları özelinde) tam da bu kanatlar arasındaki çatışmaların ürünüdür, eşdeyişle pastadan kim daha fazla pay alacak?
AKIŞKANLIK (LİKİDİTE) BOYUTUNDA VİSKOZİTE (AKMAZLIK, AĞDALIK)
Firma yönetimi başarımındaki dört bileşenden üçüncüsü akışkanlıktır. Akışkanlık firmanın işletme (çalışma) sermayesinin eşdeyişle dönen varlıklarının (kasa-banka, kısa erimli alacaklar, stoklar vb. varlıklar) yeterliliğinin derecesidir. Bu yeterlilik kısa erimli (1 yıldan kısa) borçların karşılanabilmesi anlamındadır. Bu yeterliliği ölçmek için çeşitli göstergeler kullanılmaktadır: Cari oran (= Dönen Varlıklar / Kısa Erimli Yabancı Kaynaklar (KEYK) ); Asit test oranı (= (Dönen Varlıklar- Stoklar) / KEYK) ; Nakit Oranı (= (Dönen Varlıklar – Stoklar – Alacaklar) / KEYK) vb. İlki genel bir gösterge olup, ikincisi stokların eritilememesi riskini de göz önüne alınarak yapılan bir değerlendirmedir. Üçüncüsü ise stokların yanısıra alacakların tahsil edilememe riskini de göz önüne alınarak yapılan bir ölçümlemedir.
Bunlar firmaların bilançolarından elde edilen verilerle hesaplanan göstergelerdir. Asıl bir de nakit akım tablolarından elde edilen nakit akım oranları vardır ki, onlar daha gerçekçidir. Örneğin, ‘(Esas faaliyetlerden elde edilen nakit girişleri / Esas faaliyetlerden dolayı nakit çıkışları oranı)’ gibi.
Maalesef Rapor’da Nakit Akım Tabloları kullanılmamış ve nakit akım oranları ölçülmemiştir. Bu bir yana, Cari Oran dışındaki diğer bilanço akışkanlık göstergeleri de hesaplanmamıştır. Firma analizinin akışkanlık boyutunun bu denli göz ardı edilmesi uygun gözükmemektedir. Firmaların neredeyse her gün işletme sermayesi sıkıntılarını dile getirdiği bir dönemde bu ilgisizlik anlaşılabilir değildir. Bunları daha önce de yazdık, çizdik ama galiba sesimiz gitmedi. Aristo’nun mağara kuramındaki mağarada yaşayan insanların gerçeği mağara duvarlarındaki gölgelerde aramaları gibi bir durum söz konusu!
Akışkanlık kapsamında Rapor’da sadece Cari Oran’a bakılmış. Cari oran yüzde 100’ün yani 1’in üstünde olunca bu değer firmanın pozitif net işletme sermayesine sahip olduğu anlamına geliyor. Sonuçlara bakarsak, manzara pek de iç açıcı gözükmüyor! Genel kabul görmüş asgarî derece 2 iken, 2019-2023 döneminde bu gösterge ortalama olarak 1,5’a bile ulaşamamış, ona yakın seyrediyor! 2023’te enflasyon düzeltmesi öncesi (EDÖ) rakamlarla düşme bile var!
Raporda yoksa da biz ‘asit test oranı’nı da hesaplayıp baktık. EDÖ rakamlarıyla hesaplandığında genel kabul görmüş asgarî derece olan 1’e ulaşamamış bile, 0,90’larda kalmış. Enflasyon düzeltmesi sonrası (EDS) rakamlarıyla bakarsak da yine aynı 0,90’larda kalmış! Asit test oranının 1’den küçük olması, firmaların kısa erimli borçlarını ödeyebilmeleri için stoklara (onların satılmasına) bağımlı olduğunu gösterir.
2023’te toplam varlıklar içinde duran varlıkların payı yüzde 35’den yüzde 33’e gerilemiş. İşletme sermayesi açısından iyi gibi ama bu durum firmaların sabit kıymetlere eşdeyişle üretken makine ve donanıma yatırım yapma eğiliminin azaldığı anlamına da gelebilir. Bakalım: 2023’teki yatırımlara ait verilere göre tüm alt gruplarda hızlanma olmuş. 2023’te makine ve teçhizat yatırımı yüzde 13 ile hızlı büyürken, inşaat yatırımı yüzde 5 ile daha sınırlı artmış. Kapasite Kullanım Oranı da (KKO) 2018-2022 ortalaması olan yüzde 76 dolayında patinaj yapıyor!
NOT: Yazımız haftaya devam edecektir.