İsrail askeri istihbaratı: Tarihi bir dip noktasındayız

 İsrail’de yayımlanan Yedioth Ahronoth gazetesine sızan raporda, “istihbarat camiasının, devam eden kriz nedeniyle İsrail’in genel caydırıcılık kabiliyetlerinde önemli zayıflıklardan endişe duyduğu” değerlendirmesi yer alıyor. Raporda, İsrail’in düşmanlarına karşı caydırıcılığında dört temel sütun olarak görülen “İsrail silahlı kuvvetlerinin gücü, ABD ile kuvvetli bağlar, güçlü ekonomi ve iç birlik” konularının hepsinde “düşmanların” gördüğü bir zayıflama söz konusu (Yedioth Ahronoth’tan aktaran Haaretz, 28 Temmuz 2023).

HEM DEVLET HEM TOPLUM İÇİNDE BÖLÜNME

İsrail’de yedi aydır devam eden gösteriler çok ciddi bir iç istikrarsızlık yaratmış durumda. Ülkedeki siyasi kriz, son dönemdeki “yargı reformu”na karşı gösterilerle ülke tarihinde görülmemiş bir tablo yarattı. Ancak siyasi krizin daha derin kökleri olduğu, son dört yıl içinde beş parlamento seçimi yapılmasıyla daha açık anlaşılıyor.

İsrail’de işbaşındaki Netanyahu Hükümeti, hem halk hem de yönetim elitleri içinde yoğun eleştirilere maruz kalıyor. İsrail dış istihbarat örgütü MOSSAD’ın eski başkanı Tamir Pardo, daha önce beraber çalıştığı Netanyahu’nun ülkeyi ikiye böldüğünü, orduyu ve istihbarat örgütünü dağıttığını” söylemişti (Times of Israel, 27 Temmuz 2023).

Son dönemde İsrail güvenlik ve istihbarat örgütlerinin eski yöneticilerinin “İsrail’in güvenliği”nin tehlikede olduğuna ilişkin açıklamaları dikkat çekti. İsrail’in iç ve dış istihbarat örgütlerinin 6 eski başkanı 2020 yılında da Netanyahu’ya bayrak açmıştı.

ZORBALIĞIN SONU

İsrail, arkasında ABD’nin olduğu siyonizmin desteği ve silahlı zorbalık vasıtasıyla varlığını sürdüren bir devlet. Bugünkü yaşadığı derin krizi, iç siyasi gelişmelerin ötesinde esasen dünya çapındaki jeopolitik durumla bağlantılı olarak değerlendirmek gerekiyor. Şunu belirtelim: İsrail’deki mevcut yönetim ile Beyaz Saray arasındaki çelişmelerin artması, dönemsel değildir, uzun vadede de geçerliliğini sürdürmesini bekleyeceğimiz yapısal bir stratejik zorunluluktan kaynaklanmaktadır. ABD’nin Afganistan’dan apar topar kaçmak zorunda kalmasıyla görünür hale gelen bir süreçtir söz konusu olan. Çok kutupluluğun gelişmesi, ABD’nin gerilemesini doğurmakta, bu durum da Washington’un son 30 yıldır en fazla odaklandığı Batı Asya bölgesinde, giderek göreceli bir şekilde etkinliğini kaybetmesine yol açmaktadır. Yani toplam olarak İsrail’deki ve bölgedeki bu gelişmeler, Batı Asya’daki denge değişiklikleri içinde anlaşılabilir.

TÜRKİYE İÇİN EŞSİZ FIRSATLAR

Bu gelişmeler ışığında, Türkiye için Atlantik kaynaklı tehditlere karşı eşsiz fırsatlar sunan bir dünya tablosunun ortaya çıkmakta olduğu görülmektedir. Bölgemizdeki devletleri birbirine karşı kırdırmaya, parçalamaya çalışan ABD-İsrail eksenli yıkıcılığı bertaraf etmenin şartları oluşmaktadır. Ancak bu fırsatların değerlendirilmesi, Türkiye’nin devlet ve toplumu içindeki zihnen ve fiziken bağlandığı Atlantik prangasından kurtulmasına bağlıdır.

Ankara’nın, ekonomideki sıkışmışlıktan kurtulma gerekçesiyle Atlantik ile olmayacak bahar havası peşinde koşması, tam tersi sonuçlara yol açacaktır. ABD ve Batı ile uyum siyaseti, Türkiye’nin  ekonomide olduğu kadar güvenlikte de daha büyük zorluklarla karşılaşmasına neden olmaktadır.