İsrail ve ABD'nin Ortadoğu'daki Kitle İstikrarsızlık Silahı: 'Kürdistan'

ABD’de yayın yapan muhalif Mintpress News sitesinde Sarah Abed imzalı bir dizi yazı yayınlandı.

Suriye’den yazan Ortadoğu uzmanı Sarah Abed, ilk yazısının başlığı: “The Kurds: Washington’s Weapon Of Mass Destabilization In The Middle East”.

Türkçesi; “Kürtler, Washington’un Ortadoğu’daki Kitlesel İstikrarsızlık Silahı”.

Yazar, kısa adı WMD olan kitle imha silahlarına bir gönderme yapmış.

3 yazıdan oluşan serideki ana fikir ise şu: 1960’lardan bu yana, Kürtler Ortadoğu’da büyük güçler tarafından hep istikrarsızlık yaratmakta kullanıldı. Irak ve Suriye’den sonraki hedef ise Türkiye ve İran.

Tabii burada Kürtler diyerek bir genelleme yapılıyor. Bu ne kadar doğru tartışılır, çünkü Kürtlerin önemli bir kısmı da bu tür planların dışında yer alıyor.

Yazıdan alıntılarla devam ediyorum:

2015’te Financial Times gazetesi, İsrail’in kullandığı petrolün yüzde 77’sini Barzanistan’dan satın aldığını yazmıştı. 2015’in Mayıs ve Ağustos ayları arasında İsrail’in Barzanistan’dan satın aldığı 19 milyon varil petrolün üçte biri Türkiye’nin Ceyhan limanından gitmişti.

1966’da Irak Savunma Bakanı Abdülaziz El Kuvayli, Iraklı Kürtlerin Ortadoğu’da “İkinci İsrail” devleti kurmanın peşinde olduklarını söylemişti. Kuvayli, Irak’ın kuzeyinde kurulması planlanan 2. İsrail’in “Batı ve Doğu” tarafından desteklendiğini iddia etmişti.

İsrail Başbakanı Menahem Begin, 1965-75 arası Iraklı Kürtlerin ayaklanmasını desteklediklerini söylemişti. 1973’teki Irak Kürtlerinin ayaklanmasını ise bizzat dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ve Başkanı Richard Nixon yönetmişti. İsrail’in resmi tavrı 1980’de Iraklı Kürtlere yardım yaptıklarını açıklamalarıyla belli oldu.

Bundan 50 yıl sonra işte Barzanistan 25 Eylül’de bağımsızlık için referandum kararı aldı bile.

Suriye’de ise ABD yönetimi Kürtlerle birlikte hareket ediyorb Suriye Demokratik Güçleri denilen milisler neredeyse tamamen PKK’nın Suriye kolu YPG’den oluşuyor. ABD yönetimi bunlara açık açık silah ve mühimmat yardımı yapıyor.

Sarah Abed, Kürtlerin tarihte hiçbir zaman “yay” olamadığını, hep “ok” vazifesi gördüğünü savunuyor. Batılı güçlerinse onları hep romantik özgürlük savaşçıları olarak tanıttığına dikkat çekiyor.

Zaten birinci ve ikinci Irak işgallerinin hedefi de “İkinci İsrail”i kurmaktı.

CIA raporlarına göre; Türkiye’de 14.5 milyon, İran’da 6 milyon, Irak’ta 5.5 milyon, Suriye’de 2 milyon Kürt var. Yani kuracakları bir İsrail Kürdistanı’nın nüfusu 28 milyona ulaşacak!

BÜYÜK İSRAİL PROJESİ

İngiliz Emperyalizmi’nin Ortadoğu’ya mirası olan meşhur Oded Yinon Planı, Kürtlerin coğrafyasını da içine alan bir “Büyük İsrail”den söz eder. Bu, İsrail bayrağındaki iki mavi çizgi, yani Nil ve Fırat nehirleri arasında kalan Davut bölgesidir.

İsrail, 1960’tan beridir, bu planı artık İngiltere değil ABD ile birlikte yürütüyor.

2012’de Fransız gazetesi Le Figaro, İsrail’in İranlı muhalifleri Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgelerinde eğitime aldığını yazmıştı. Bu elemanların, Irak, Türkiye ve Suriye’de İsrail adına casusluk faaliyeti yürüttüklerini bildirmişti. Bu haberden bir yıl sonra ise Washington Post, Türkiye’nin İran’da faaliyet gösteren bir İsrail casusluk şebekesini, Tahran’a bildirdiğini ve bu şebekenin içindeki 10 Kürt kökenlinin Türkiye’de Mossad ajanlarıyla buluştuğunu da ilettiğini yazdı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a FETÖ operasyonunun da aynı yıl yapıldığını hatırlatsam bilmem bir şeyler yerine oturuyor mu?

2010’daki Wikileaks sızıntılarında, Mossad Başkanı Meir Dagan’ın Kürt azınlığı ve diğer azınlıkları kullanarak, İran rejimini devirmeyi amaçladığı ortaya çıkmıştı. Burada Türkiye’deki terör örgütü PKK’nın İran’daki şubesi PJAK kullanılacaktı. Ancak İran’ın kararlı tutumu bu tür girişimleri boşa çıkarttı.

Ünlü Amerikalı gazeteci Seymour Hersh de 2005 yılında, ABD’nin İran’daki PJAK ve diğer muhalif unsurları desteklediğini, İsrail’in de Kuzey Irak’ta bunlara askeri eğitimler verdiğini yazmıştı.

Ancak geçen zaman içinde bölge güçleri yazılan senaryoları havada bırakmaya başladı.

Suriyeli yazar yazısının 2. Bölümünü şu ifadelerle bitiriyor:

“İran, Türkiye, Irak ve Suriye, bugün sınırlarının ABD/NATO unsurlarınca yok edilmesine karşı çıkıyor ve Batılı güçlerin sosyal mühendislik denemelerine direniyor”