İsrail’in Ortadoğu atağı, Türkiye ve İran

Dünya Ukrayna gündemli krize kilitlenmişken Batı Asya’da hareketlilik arttı. İsrail’in, geçen yılın sonundan itibaren Arap ülkeleri ile ilişkilerinde başlayan sıra dışı dönem, geçen iki hafta içindeki iki önemli zirve ile birlikte yeni bir boyut kazandı.
22 Mart’ta, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, İsrail Başbakanı Naftali Bennett ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayed El Nahyan, Mısır’da bir araya geldi. Hemen ardından 28 Mart’ta İsrail, ABD, Mısır, BAE, Fas, Bahreyn Dışişleri Bakanları İsrail’de buluştu. Negev (Necef) Çölü’nde Sde Boker yerleşim birimindeki bir otelde düzenlenen zirveye, İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid’in yanı sıra ABD’den Anthony Blinken, Mısır’dan Samih Şukri, BAE’den Abdullah bin Zayid, Fas’tan Nasır Burita ve Bahreyn’den Abdullatif bin Raşid el-Zayani katıldı.

İSRAİL’İN DERDİ İRAN

Her iki zirvede de İsrail’in öncelikli gündemi İran’dı. İsrail, “İran tehdidi”nin yalnızca İsrail için değil diğer Arap ülkeleri için de söz konusu olduğu iddiasını her fırsatta dile getiriyor.
28 Mart’taki Dışişleri Bakanları buluşmasından sonra düzenlenen ortak basın toplantısında, İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid, Zirve ile “tarih yazdıkları”nı “ortak İran tehdidine” karşı “yeni bir bölgesel mimari inşa ettikleri”ni savundu:
“Bu yeni mimari ve inşa ettiğimiz ortak kapasite, başta İran ve onun vekilleri olmak üzere ortak düşmanlarımızı korkutuyor ve caydırıyor. Kesinlikle korkacak bir şeyleri var. Onları durduracak olan ise tereddüt ve uzlaştırıcı olmak değil, kararlılık ve güçtür.”
ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken de BAE, Bahreyn ve Fas’ın 2020’de İsrail ile ilişkileri normalleştirme anlaşmaları imzaladığını hatırlattı ve “Bir zamanlar imkansız olan şey mümkün hale geldi” diye konuştu.
Mısır ve Fas Bakanları ise “iki devletli çözüm”ü vurguladılar. (AA, 28 Mart 2022)

NÜKLEER MÜZAKERELER

Bir yandan da İran ile nükleer müzakereler, ABD’nin dolaylı katılımıyla devam ediyor. Önceki ABD Bakanı Donald Trump, BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimî üyesi ve Almanya ile İran arasında 2015’te imzalanan nükleer anlaşmadan Mayıs 2018’de tek taraflı çekildikten sonra Tahran’a yönelik yaptırımları geri getirmişti. Biden göreve geldikten sonra İran ile yeniden görüşmeler başladı. 6 tur dolaylı görüşmeden sonra yeni tur Viyana müzakereleri yaklaşık 5 aylık aranın ardından İran ile P4+1 ülkeleri (Fransa, Rusya, Çin, İngiltere ve Almanya) heyetinin katılımıyla 29 Kasım 2021’de yeniden başlamıştı.
Peki müzakerelerde ne konuşuluyor? ABD’nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley, İran ile Batı arasında nükleer anlaşmaya varmanın mümkün olduğunu ancak bunun yakın zamanda gerçekleşmeyeceği görüşünde. Malley, “Nükleer anlaşma için uzun zamandır yakın deniyor. Belki de bu ‘yakına’ hiçbir zaman ulaşamayacağız. Tarih vermemiz de mümkün değil. Müzakerelerin uzun sürmesi uzlaşıya varmanın zorluğunu ortaya koyuyor. Bizim önemsediğimiz, İran’ın da önemsediği bazı meseleler var.” dedi. (AA, 27 Mart 2022)
İran Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan ise ABD’nin tutumunun anlaşmaya engel olduğuna işaret ediyor. Abdullahiyan şöyle diyor:
“ABD’nin bazı yeni taleplerinin mantıklı bir gerekçesi yok ve bu durum ABD’nin hızlı bir anlaşma konusundaki tutumuyla çelişiyor. (Müzakerelerdeki) temel meseleler ve yaptırımların etkin bir şekilde kaldırılması gibi konular ABD tarafının aşırı taleplerinden etkilenmemelidir.” (Tesnimnews, 11 Mart 2022)

İRAN VE SURİYE’Yİ DÜŞÜRMEK

İran Dışişleri Bakanı’nın açıklamasından da anlaşılacağı gibi müzakere masasında İran’ın nükleer faaliyetlerinden çok başka konular yer alıyor. Bu konuların başında İran’ın Ortadoğu bölgesindeki etkinliği yer alıyor. ABD’nin yapmaya çalıştığı, İran’ı ambargolarla sıkıştırarak, Suriye, Lübnan, Yemen başta olmak üzere Ortadoğu bölgesindeki “direniş ekseni”ne verdiği desteği kesmesini sağlamak.
Eşzamanlı olarak Suriye’ye de havuçlar uzatan ABD, Suriye ile İran arasında, tüm bölgeyi ilgilendiren ittifakı hedef alıyor. ABD ve İsrail, ilk şart olarak Suriye’ye İran ile ilişkilerini sınırlandırmasını dayatıyor. Bu kapsamda, Suriye’deki İran güçlerinin çekilmesini, Suriye üzerinden Hizbullah’a uzanan hattın kesintiye uğratılmasını sağlamak istiyor.

ASIL HEDEF TÜRKİYE

Ama burada dikkatten kaçmaması gereken bir nokta var: ABD ve İsrail’in esas hedefindeki ülke Türkiye. Çünkü Türkiye’nin 2014’ten sonra yöneldiği Avrasya ile işbirliği rotasında kararlı hale gelmesi, ABD açısından en tehlikeli senaryo. Bu yüzden, Türkiye’ye de Rusya, Çin ve İran’dan uzaklaşması için, ABD bir yandan baskı uygularken diğer yandan Atlantik rotasına dönmesini sağlamak için ekonomi ve enerji alanlarında bazı havuçlar uzatılıyor.
Öte yandan, 11 yıldır devam eden savaşın yarattığı enkaz ve yıkımın yanı sıra ABD ambargosu nedeniyle zor günler geçiren Suriye’nin, sunulan havuçlarla, AB ve Arap ülkeleri ile barışmış ama Türkiye ile düşman halde bırakılması amaçlanıyor.
Aynı şekilde ABD ambargosu nedeni ile köşeye sıkıştırılan, kuşatmadan çıkış için sunulan yolda Türkiye ile rekabet ve düşmanlığa kışkırtılan bir İran.
Ankara’nın “denge politikası” diye savunduğu dış politikası, ABD ve İsrail için elverişli şartlar sunuyor. Komşularla ilişkiden başlayarak Rusya ve Çin ile sağlam ve tutarlı işbirliklerine girmek Atlantik tehditlerini bertaraf etmek için zorunludur.