İşsizlik nasıl çözülür?
Son gelen işsizlik verileri moralleri bozdu. İşsizlik oranında düşüş var gibi görünmekle birlikte, maalesef uluslararası istatistik ilkelerinden de kaynaklanan işsizlik oranı yanıltıcı oluyor. Ak Partili ekonomistler bile, düşüyor gibi görünen işsizlik oranının gerçekte yanıltıcı olduğunu söylemeseler de, işsizlik konusunda iddialı konuşamıyorlar.
İşsizlik ile ilgili rakamları, anlaşılır olması açısından burada yazacağım. Bulunduğumuz durumun ne kadar kritik olduğunu anlamamıza yardımcı olacaktır.
ŞUBAT 2019'A DİKKAT
Biliyorsunuz, bizdeki krizin başlangıcı daha eski. Rahip Brunson krizi Ağustos 2018'e dayanıyor. 2018 yılı Ağustos ayında başlayan kriz dolayısı ile işsizliğin en çok olduğu ay 2019 Şubat ayı. 2019 Şubat ayında işsizlik oranı yüzde 15. Şubat 2019 ayında 15-64 yaş arası nüfus 53 milyon 922 bin kişi. Son işsizlik verilerinin açıklandığı Nisan 2020 ayında 15-64 yaş arası nüfus 54 milyon 677 bin kişi. İşsizlik oranı ise yüzde 13.1 oldu. Şubat 2019 ayında iş sahibi olan, çalışan nüfus 26 milyon 558 bin kişi. 2020 yılı Nisan ayında ise çalışan insan sayısı 24 milyon 885 bin kişi.
Nüfus artıyor, ancak çalışan insan sayısı 26 milyondan 24 milyona düşüyor. İşsizlik artması gerekirken yüzde 15’ten yüzde 13.1’ düşüyor.
Burada terslik mi var? İstatistik tekniği açısından terslik yok. Ancak işsizlik gerçekte artıyor. Nedenini ise şöyle açıklayabiliriz. 2019 Şubat ayında 22 milyon 668 bin kişi işgücü dışında nüfus olarak alınırken. 2020 Nisan ayında işgücü dışında nüfus 26 milyon 32 bin kişi oluyor. Bir başka tanım ile iş aramaktan vazgeçen nüfus da dahil bu rakam ortaya çıkıyor.
SORUNA BAKIŞ ÖNEMLİ
Tersliğin boyutuna bakın;
2019 yılında çalışan nüfus 26 milyon 558 bin, çalışmayan nüfus 22 milyon 668 bin kişi,
2020 yılında çalışan nüfus 24 milyon 885 bin, çalışmayan nüfus 26 milyon 32 bin kişi.
2020 yılında çalışmayan nüfus, çalışan nüfustan fazla.
Bu kadar çaresiz miyiz? İnsanlarımıza iş yeri açıp, çalışıp emeklerinin karşılığını almalarını sağlamak bu kadar zor mu?
Kendilerinin ve çocuklarının geleceklerini emin, kendine güvenen, onurlu Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı haline gelmeleri çok mu çetrefilli?
Sorun tamamen nereden baktığınıza bağlı.
Eğer bakış açınız; ihracatı artırmak, konut satıp, inşat sektörünün lokomotif sektör olmasını sağlamak ise, büyüme rakamlarında nasıl olursa olsun diyerek, büyüme hedefleri ile yola çıkarsak, ne olursa olsun özel sektör ile olsun dersek, burnumuzu pis kokudan çıkaramayız.
NE YAPMALIYIZ?
Öncelikle 6 OK rehberimiz olmalı.
Halkçı bakış açısı, her olayın farklı açıdan değerlendirilmesi sonucunu getirecektir. Merkeze; para, sermaye değil, insan oturacaktır.
Hedefimiz TAM İSTİHDAM olacaktır.
Çoğumuzun aklına bile gelmeyecek bir konuda yüzbinlerce insana iş sağlanır. Turizmi sadece 3 “S” (Deniz, Güneş, Kum. İngilizce karşılıkları Sea, Sun, Sand) olarak görmeyip. İlk tarımın yapıldığı, ilk imparatorlukların kurulduğu, belki Göbekli Tepe tam anlaşıldığında ilkyazının ortaya çıktığı yer belki Aşağı Mezopotamya’dan Anadolu’ya kayacak.
Hitit, Urartu, Frigya, Lidya, İyon, Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Beylikler dönemi, Osmanlı daha ismini saymakla bitiremeyeğimiz uygarlıkların ortaya çıktığı topraklar. İlk paranın kullanıldığı, ilk yazılı anlaşmanın yapıldığı, binlerce tanrının kardeşçe yaşayabildiği, ilk demokrasi meclisi denilebilecek Hitit PANKUŞ meclislerinin doğduğu topraklar. Bezelye, buğday, nohut gibi temel besinlerin doğum yeri, ilk tarımın yapıldığı yerler. O kadar çok özellik var ki, bunların ortaya çıkması, dünyaya tanıtılması bile yüzbinlerce insana iş ve ekmek kapısı açar.
Özel sektöre bel bağlamayıp, devleti tüm bünyesi ile ekonominin içine sokmak; topluma güven ve gelecek temin edecektir.
İşin aslı bu kadar kolay.
Nereden baktığınız önemli.