İstanbul’da deprem milli güvenlik ve ekonomik bağımsızlık konusudur
Bilim insanlarımız hemfikir: İstanbul’da en az 7 büyüklüğünde deprem bekleniyor.
50 bin bina ilk birkaç saniyede yıkılacak.
Deprem olmadan çökenler var. Geçen sene Kartal’da 21 yurttaşımız bir anda yıkılan binanın altında can verdi.
Diyelim ki binaların yüzde 99’u sağlam kalacak.
Yüzde 1’i hesaplayalım. 16 bin bina yapar. Her binayı 5 katlı düşünelim. 80 bin kat. Her kata 4 daire koyalım. 320 bin. Evlere de sadece 3 kişi koyalım:
960 bin kişinin hayatı tehlikede demek. Bu en iyimser hesap!
İzmir’de 5 gündür hepi topu 17 binanın altındaki yurttaşlarımızı kurtarmakla uğraşıyoruz. Bu yüzden İstanbul için birinci iş yüksek riskli 50 bin binadaki insanımızı hızla kurtarmaktır. 200 bin civarındaki konut stoku çözümde kullanılmalıdır.
Diyelim ki bu önlemi alamadık:
Yıkılan 50 bin binaya 20’şer kişiden oluşan arama ve kurtarma ekibi koymaya kalksak sayı 1 milyonu buluyor. Böyle bir imkan yok. Bu yüzden önlem için hızlı olmak belirleyicidir. Afet yönetiminin amacı, “Nasıl enkaz altından kurtarırız” değil; “İnsanlar nasıl enkaz altında kalmaz” olmalıdır.
Uzmanların hesaplarına göre İstanbul’da etkili bir deprem 150 milyar doları aşan bir mali kayıp yaratacak. Salgın koşullarında, kamu düzeninin bu çapta bozulması, temel ihtiyaçları karşılamakta zorlanacağımız bir ekonomik çöküş Türkiye düşmanlarını harekete geçirecektir. ABD, 24 Temmuz 2002'de yaptığı "Bin Yılın Meydan Okuması" tatbikatıyla büyük bir deprem sonrası Türkiye’ye müdahale planı yapmıştı.
Sonuç olarak: İstanbul'u vuran deprem Türkiye'yi vurur.
Türk milleti disiplinli ve dayanışma duyguları kuvvetli bir millettir. Kapsamlı bir deprem seferberliği yapılırsa depremin ve sonuçlarının üstesinden gelmek kolay olur.
Kamunun önderliğinde halkın ihtiyaçlarını esas alan planlamayla sorunları aşarız.
Kendimize güvenelim, çözüme odaklanalım.