‘İşte başımıza gelenler’ kitabı...
“Recep Tayyip Erdoğan gizli ajandasındaki dine dayalı yönetim planlarını adım adım yaşama geçirdi.Büyük Ortadoğu Projesi’nde görev alarak yeni emperyalizmin önderliğine soyunan iktidar, İslam coğrafyasında şeriatçıların en güçlü simgesi olan türbanı bayraklaştırarak yola çıktı. Oysa Anayasa Mahkemesi, türbanla ilgili yasayı, ‘Cumhuriyet, şeriat karşıtı bir düzendir’ gerekçesiyle iptal etmişti. Danıştay da YÖK Kıyafet Yönetmeliği’ndeki türbana ilişkin maddenin geçersizliği konusunda karar almıştı. Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ise 5 Mayıs 1993 tarihli kararında ‘tesettür özgürlüğü’ talebini kesin bir şekilde reddetmişti.Ama iktidarın teorisyenleri (Örneğin Ömer Dinçer) daha 90’lı yıllarda, ‘Siyasi hareket yolu ile iktidarı ele geçirip toplumu Müslümanlaştıracaklarını, devleti tüm mekanizmaları ile İslamileştireceklerini’ dile getirip bunun ‘Müslümanlık kavgasında yeni bir başlangıç olduğunu’ söylemişlerdi. Ömer Dinçer’e göre İslam, bir yaşam tarzı olup bütün alanları kapsar. Bu nedenle devletin kadrolarının şeriatçılardan oluşması yetmez. Yalnızca yasama ve yürütme erkinde değil, yaşamın tüm alanlarında karar verme gücü ele geçirilecek, Cumhuriyet düzeni yerine İslami kurallar konulacaktır. Örneğimiz, Osmanlı Devlet Düzeni olacaktır. (Bilgi ve Hikmet Dergisi, s. 12, Güz 1995)Onlar şimdi bu nedenle Atatürk ilkelerinin özü olan Devrim Yasaları’nı hedef alıyorlar. Cumhuriyetin laik eğitim felsefesine, laik hukuka, Devrim Yasaları’ndan ödün vermeyen aydınlara, medya mensuplarına, sivil toplum örgütlerine, Mustafa Kemal’in askerlerine bu nedenle savaş açıyorlar.Halifeliğin kaldırılmasının, tekke ve zaviyelerin kapatılmasının, medrese eğitiminin ve şeriat hukukunun tasfiye edilmesinin, Kuran’ın Türkçeye çevrilmesinin, Harf Devrimi’nin, Medeni Kanun’un intikamını almak için bir irtica stratejisini koşar adım uygulamaya çalışıyorlar. (./.) Ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı, her ne kadar ‘Laiklik tehlikede değildir’, ‘Türkiye’de irtica olduğunu düşünmüyorum’, ‘Yargıda cemaatleşme olduğunu sanmıyorum’ diyorsa da biz çok sıcak geçen son iki yılda neler olduğuna, başka nelerin talep edildiğine ilişkin bazı örnekleri sergileyerek, sözde ‘muhafazakar demokrat’ olanların ülkede nasıl bir iklim yarattıklarını görmeye çalışacağız. Bu derleme, güncel haber kaynaklarından doğrudan alıntılanan örneklerle Şubat 2013-Mart 2015 arasındaki gerici-bölücü genel manzarayı resmetmekte ve ne tür bir tırmanışla karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.”***Yukarıdaki bu sözleri, Sistematik Felsefe Profesörü Necla Arat’ın son kitabının “önsöz”ünden aldım.Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin, Çağdaş Eğitim Vakfı’nın ve ANAÇEV’in kurucularından olan Prof. Dr. Necla Arat, “Ulus Devletin Karşıtları” isimli son kitabında, cumhuriyet düşmanlarının gerçek yüzünü, iki yıllık “gazete kesikleri”yle ortaya koyuyor...Ayrıca yorum yapmaya, uzun uzun açıklamalarda bulunmaya da gerek duymuyor.Kitap, “AKP İktidarında Neler Yaşadık?”, “AKP-PKK-BDP Açılım Kardeşliği”, “İmam Hatipleşen Eğitim Sistemi”, “Tsunamiye Dönen Gezi Parkı Direnişi”, “Hilafet Özlemi ve Kadınlara ‘Örtünün’ Fetvası”, “Türban İlkokullarda ve Okul Öncesinde”, “PKK Barışa Değil, Savaşa mı Hazırlanıyor?” ve “Gerici-Bölücü Saldırılar Devam Ediyor” başlıklı sekiz bölümden oluşuyor.Aslında tamamını bildiğiniz gerçekleri, bir kez daha toplu halde okurken; yaşadıklarımızın bizi nereye götürdüğünü görecek ve irkileceksiniz.
Osmanlı’yı hortlatmak isteyenlere ibret kitabı! Biliyorsunuz; bu sütunlarda sadece okuduğum kitaplardan söz ediyorum. Bu yüzden de arka kapaktaki tanıtım yazılarına başvurmadan, kendi düşüncelerimi ve duygularımı dile getiriyorum.Ancak bu geleneği bir defalık kaydıyla bozacağım. Çünkü Doç. Dr. Hüner Tuncer, “KIRIM, Savaş ve Diplomasi (1853-1856)” isimli kitabını, arka sayfa yazısında gerçekten dört dörtlük anlatmış. Ben de bu defalık o satırları aktarmakla yetineceğim:“Kırım Savaşı, modern savaşların öncüsüdür. Bu savaşta ilk kez demiryolları, zırhlı gemiler ile mayınlar kullanılmış ve Birinci Dünya Savaşı’ndan yarım asır önce siper savaşı tekniği uygulanmıştır.Kırım Savaşı, Florence Nightingale’in öncülüğünde kadınların önemli rol oynadığı ve telgrafın kullanılması sayesinde savaştaki gelişmelerin anında halklara yansıtıldığı bir savaş olma özelliğini taşır. Kırım Savaşı, Osmanlı Devleti ile Rusya arasında yapılan bir savaş olmaktan ziyade, Büyük Güçler arasındaki bir savaş olarak tarihteki yerini almıştır.Ülkemizde Osmanlı’yı hortlatmak isteyenlerin, Kırım Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin niçin aciz duruma düşmüş olduğunu düşünmeleri ve Osmanlı’nın çöküşüne yol açan etkenleri irdelemeleri gerekir!”