İşte; o meczub!
Odatv’nin dün yayınladığı hatırlatma notundan olduğu gibi aktarıyorum:
Dönemin Yargıtay Başkanı 7 Eylül 1967’de yeni adli yılın açılış töreninde “Türkiye’de bir İslam Devleti ve hilâfet rejimi kurmak isteyen ve bunun için gizli ve açık çalışan, mistik hezeyan halindeki bir avuç meczub, ruh hastası veya din ticari”nden söz etmişti...
Sen misin söz eden?
Bu yüzden dinsiz, hatta din düşmanı ilan edildi.
Sonra da görevi başındayken
1 Mayıs 1969’ta öldü.
Dönemin Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) “Dinsiz Öktem’in cenaze namazı kılınmasın” kampanyası düzenledi.
Ve çoğunluğunu çember sakallı kişilerin oluşturduğu bir kalabalık,
3 Mayıs’ta Ankara Maltepe Camii’ndeki cenaze töreninde namazın kılınmasını engellemeye çalıştı.
İmamlar cenazeyi kaldırmak istemedi.
Namazı, cenazeye katılanlardan avukat, ilahiyatçı Ahmet Hıfzı Gözübüyük kıldırdı.
Olaylar o kadar büyüdü ki, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Topçu Dairesi Başkan Vekili Tuğgeneral Nabi Alpartun, cenazede bulunan İsmet İnönü’yü korumak amacıyla silahını çekti.
İnönü olaylar için”Bu yaşanan ikinci 31 Mart vakasıdır” yorumunu yaptı.
İşte...
Bundan 47 yıl önce İmran Öktem’i hedef alan o meczupları Milli Türk Talebe Birliği kışkırtmıştı.
Başında ise... Bugün Meclis Başkanı olan İsmail Kahraman vardı.
***
Aslında bu olay Kahraman’ın ilk “gerici ayaklanması” değildi.
Bu olaydan birkaç ay önce, yani 16 Şubat 1969’da yetmiş altı solcu ve yurtsever gençlik örgütü boğaza demirleyen ABD’nin 6. Filo’sunu protesto etmek için Taksim’de toplandı. Bunun için valilikten izin de alındı.
Ancak dinciler meydana onlardan önce çıkıp polisin arkasına saklandı. Önce burada namaz kıldılar, sonra taşlarla, sopalarla beklediler. Toplum polisi ise onları sadece seyretmekle yetindi.
Çünkü iktidarda dincilere kol kanat geren Adalet Partisi vardı.
Beyazıt Meydanı’nda toplanan solcu gençlik örgütleri Taksim Meydanı’na ulaştığında yolları polis tarafından kesildi.
Alana küçük gruplar halinde girmelerine izin verildi.
Bu da polisin arkasında bekleyen gericilerin işine yaradı.
Sadece iki sıra olan polis barikatını kolaylıkla aşan gericiler, alana giren solcu gençleri linç etmeye kalkıştı.
Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan adlı gençler bıçaklanarak öldürüldü.
Demokrasi tarihine “Kanlı Pazar” olarak geçecek bu olayın faili de Milli Türk Talebe Birliği’ydi ve başında Genel Başkan olarak yine İsmail Kahraman vardı!
***
Aynı dinci adam, 46 yıl sonra, MTTB’den arkadaşı Recep Tayyip Erdoğan tarafından, “Sana ihtiyacım var” denilerek önce milletvekili, sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı yapıldı.
Ve... Önceki gün çıkıp “Laiklik yeni anayasada olmamalıdır. Anayasamız dindar olmalıdır” dedi.
Bir kez daha Türkiye Cumhuriyeti’ni açıkça hedef aldı.
Bir kez daha açıkça suç işledi.
***
Şimdi AKP’liler çıkmış, partileri aleyhinde kapatma davası açılmasın diye “Başkanın sözleri bizi bağlamıyor” diyor...
Hadi lan oradan...
Külahıma anlatın!j
GÜNAYDIN!
CHP Genel Başkanlığı’na gelmesinin hemen ardından Sosyalist Enternasyonal toplantısına giden Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye’de laikliğin tehlikede olduğunu düşünmüyorum” demişti...
Türkiye’ye döndükten sonra bu sözleri kendisine sormuş ve “Şaka yaptınız herhalde” demiştim...
Aldığım yanıt, “Hayır, çok ciddiyim. Türkiye’de laikliğe kimse göz dikemez” olmuştu.
Dün çıktı; ikide bir “sayın” diyerek, Meclis Başkanı Kahraman’ın laiklikle ilgili sözlerini eleştirdi...
Ne diyeyim:
“Günaydın!”
GÜNÜN SORUSU
Laikliğin anayasadan çıkarılmasını isteyen Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ı protesto etmek isteyen bir grup vatandaş, dün Meclis önünde polis tarafından gazlandı. Sorum; laiklik karşıtı adamı korumak için Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerinden olan laikliği savunan halka saldıran polise:
Siz, ilan edilmemiş şeriat devletinin polisi misiniz? O zaman maaşınızı neden laik devletten alıyorsunuz?
Kahraman istifa etmeli!
Meclis Başkanı İsmail Kahraman, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerinden biri olan laikliği hedef alarak, sadakat andı içtiği “anayasa”ya ihanet etti.
Demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin Meclis Başkanlığı makamında otururken, şeriat sözcülüğü yapmaya soyundu.
Eğer bu 100 yıllık sinsi projenin hayata geçirilmesini önlemek istiyorsak; bu meydan okuyuşa aynı kararlılıkla yanıt vermeli ve İsmail Kahraman’ı işgal ettiği o değerli koltuktan indirmeliyiz.
Bu konuda ilk görev, Meclis çatısı altındaki CHP’ye, MHP’ye ve eğer varsa AKP içindeki laiklik yanlısı milletvekillerine düşüyor.
Bu adamın istifa edeceği güne kadar tüm Atatürkçü milletvekilleri Meclis’i terk etmeme eylemi yapmalı, demokratik kitle ve sivil toplum örgütleri de bu çabaya Meclis dışında yapacakları eylemlerle destek vermelidir...
Eğer devletin temel niteliğine karşı yapılan bu saygısızlığa, hak ettiği yanıtı veremezsek...
Hepimize yazıklar olsun!
156+297!
Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Söz sırası Z. Tabyacı’da... Sizin de bu konuda sorunuz ya da söyleyecekleriniz varsa mustafa0mutlu@gmail.com adresine gönderebilirsiniz:
“Abdullah Bey...
Önceki gün yaptığı bir açıklamayla laiklik karşıtı olduğunu açıkça belli eden Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın dediği olursa... Yani şeriata geçilirse... Bu sistemde ‘tek padişah ya da kral’ olduğuna göre, ‘eski kral’ olarak kellenizi korumayı nasıl düşünüyorsunuz? O gün geldiğinde sizi ortadan kaldırmak isteyeceklerin, şu Huber meselesini kullanabilecekleri hiç aklınıza gelmiyor mu?”
GÜNÜN İSYANI
İsyanım Meclis Başkanı İsmail Kahraman’a:
Madem o kadar şeriatçısın, yemin töreninde o frakı giyerek bizi mi kandırdın, kendini mi?