İstihdam kredi paketi
Sayın Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, perşembe günü yeni paket açıkladı. Bu pakette ağırlıklı olarak ticari kredilere uygulanacak faiz oranları ve istihdamı artırmaya yönelik “İstihdam Kredileri” bulunuyor. Bu kredilerin 3 kamu bankası aracılığı ile dağıtılacağı ayrıca belirtildi.
İstihdam kredisinin işsizliğe etkisi olup olmayacağını tartılmadan önce başka bir konuya dikkat çekmek istiyorum.
Biliyorsunuz, 1980 yılından itibaren Türkiye’de öyle özelleştirme rüzgarı estirildi ki. KİT yöneticileri dahil, işsiz kalacaklarını bile bile KİT işçileri ve çalışanları dahil, neredeyse toplumun tümü KİT’lerin özelleştirilmesini savundu.
Yumurta kapıya dayandı nedense bugün kamu bankalarının değeri ortaya çıktı. Ekonomik olarak ne önlem alırsanız, bunu başta kamu bankaları ile yapmak zorunda kalıyorsunuz. Özel bankalara bunu zor yaptırırsınız. Çünkü onlar için haklı olarak işletme kârı önemlidir. Onlar için kamu kârı ikincil önemdedir (Hatta yoktur bile diyebiliriz).
Kamu bankalarında oluşacak görev zararı ne olacak; sanki o başkasının cebinden mi çıkacak; dönüp dolaşıp tekrar vergi olarak halka yansımayacak mı? Zaten adil olmayan bir vergi sistemi var. Evet, doğru ancak elimizdeki veri bu. Bugün iktidar olsanız ne yaparsınız diye düşünmek gerek. Yoksa bu olduydu, şunu yapmasalardı diye dövünüp ağıt yakmak, sadece tribünlerin heyecanlarını gidermeye, toplumu geçici olarak tatmin etmeye yarıyor.
Şimdi gelelim; İstihdam Kredisi işe yarayacak mı?
Öncelikle işsizliğe çare olması açısından ilk kez bir teşvik uygulanmıyor. Hükümet yıllardan bu yana işsizliği azaltmak ve istihdamı desteklemek için birtakım teşvik tedbirlerine başvuruyor. Hatta şöyle söyleyeyim. Geçmişte uygulanan bu tedbirler, kredi de değil, geri alınmamak üzere yapılan teşvikler. Bu teşvikler gerek KOSGEB, gerekse de İşsizlik Sigortası Fonu aracılığı ile kullandırıldı.
Sadece İşsizlik Sigortası Fonu kapsamında 2018 yılı içerisinde kullandırılan teşvikler; 10.7 milyar TL direkt ödemeler, aktif işgücü program ödemeleri için 4.9 milyar TL ve işbaşı eğitim programları için 1.8 milyar TL olmak üzere toplam 17.4 milyar TL 2018 yılında ödeme yapıldı. Ancak işsizlik hepimizin de bildiği gibi azalacağına arttı. Halbuki bu fonda toplanan paralar işsiz kalanlar için harcanması gereken paralardı. Ancak bu paralar haksız bir şekilde işsizlere değil, işverenlere dağıtıldı. Belki bu para ile yatırım yapılsaydı daha hayırlı bir iş yapılmış olurdu.
Gelelim yeni programdaki istihdam kredilerinin nasıl kullanılacağına. Tekstil ve diğer imalat sanayi işletmeleri. En az 10 çalışanı olan ve önümüzdeki 3 ay boyunca 5 ek işçi istihdam taahhüdü verenler. Tekstil 100.000 TL diğer imalat sanayi 200.000 TL. Hizmet sektörüne verilecek krediler de en az 10 çalışan ve 3 ay içinde 5 kişi çalıştırma taahhüdü. Gelelim tükenmeyen sorunumuz inşaat sektörüne. Tamamlanamayan konut inşaatları için de ayrıca kredi tahsis edilmiş. Bir de yurtdışı müteahhitlik işleri için kredi tahsisi var.
Konutlar için neden bu kadar enerji ve para harcanır. Konut satışları zaten durmuş. Adam inşaatı bitirse kime satacak da senin verdiğin krediyi ödeyecek. Zaten bu krizin ana nedenlerinden biri aldığımız paraların betona yatırılarak boşa harcanması değil miydi? İnşaat sektörünü teşvik etmek ve desteklemenin nelere mal olduğunu, sürdürülebilir ekonomik politika olmadığını ne zaman anlayacağız?
Sözün özü; istihdamı artırmak bu tür teşviklerle olmuyor. Yukarıda 2018 yılı içinde verilen 17.4 milyar TL’nin hem de kredi olarak değil. Geri ödemesiz olarak dahi bir işe yaramadığını, işsizliğin yine de arttığını açıkça gördük.
O zaman istihdam nasıl artar; yatırım yaparak. “Ama biz yatırımı da teşvik ediyoruz” diyebilirsiniz. Hiç gerek yok, boşa para ödemeye. Demek ki istihdam özel sektörü teşvik ederek artmıyormuş. Yatırımı devlete yaptıracaksın. Bak hem işsizliğe çözüm bulursun, hem de refahı artırırsın.